19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çağımızın vebası: İşsizlik

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Yaşam öyküsünde başarısız bir intihar girişimi de bulunan Nobelli yazar Hermann Hesse (1877-1962), “Can sıkıntısı, bir kentli buluşudur” derken aslında pek çok şey anlatmaya çalışmıştı.
Çoğu eserinde, idealleri ile günlük yaşam gerçekleri arasında sıkışan orta sınıf bireyin açmazlarını ve sıkıntısını işleyen Alman yazarın, çözümü Doğu mistisizminde aramış olması ayrıca tartışılır elbette ama 1960’ların hippi felsefesine ilham veren kitaplarında vurguladığı pek çok sorun bugün de olanca ağırlığıyla karşımızda duruyor. Ve üstelik küçük burjuva kent insanı bireysel kurtuluşunu gerçekleştirmediği gibi, sorunlarını ve can sıkıntısını, gittiği her yere, dağların tepesine, nehir kenarlarına, ıssız kumsallara, işine ve işsizliğine, evine ve evsizliğine taşıyor.
Örneğin, ilk filmi “Babamın Kanatları”nda emekçi sınıfın dertlerine dair bir öykü anlatan genç kuşak yönetmen Kıvanç Sezer’in ikinci çalışması “Küçük Şeyler”in, işini kaybetmiş beyaz yakalı kahramanı Onur’un çırpınışları nasıl son bulacak, ilişki frekansını yitirmiş olduğu karısıyla gerilimi nereye varacak, yeni stil sitelerden birinde hapsolduğu dünyanın sınırlarını nereye kadar genişletebilecek... Bu ve benzeri soruların yanıtlarının “Asiye Nasıl Kurtulur?”unkinden çok daha zor ve çetrefilli olduğuna kuşku yok!

Çağımızın  vebası: İşsizlik - Resim : 1

KÜÇÜK BURJUVAZİYE AYNA TUTMAK
Kent dışındaki bir sitede krediyle küçük bir daire satın alan yeni evli Bahar ve Onur çiftinin yaşamları, erkeğin işsiz kalmasıyla değişmeye başlıyor ve çağımızın vebası işsizlik bir kâbus gibi üzerlerine çöküyor. İlaç şirketinde mümessillik yapmış olan Onur, işsiz kalan her genç erkek gibi hemen yeni projeler peşinde koşmaya, yeni iş arayışlarına başlıyor ama bırakın idealleri ile günlük yaşam gerçeklerinin çarpışmasını, elindekileri, evliliğini ve hatta aklını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Üstelik geçimleri, “kısır” muamelesi yaptığı karısının eve getirdiği paraya bağlıyken...
“Küçük Şeyler”, iş-ofis yaşamından küçük burjuvaların dostluk ilişkilerine, küçücük ideallerden “yaşam koçluğu” seanslarına kadar günümüz orta sınıf insanının yüzeyselliğine başarıyla ayna tutan bir film. Filmin mizah yapma iddiası olmamasına rağmen bazı sahnelerde seyircinin içinden ya da dışından gülmesi, bu aynanın gayet temiz olmasından ve “acı mizah”la yüzleştirmesinden kaynaklanıyor, belli ki seyirci perdede kendisini görüyor.

Çağımızın  vebası: İşsizlik - Resim : 2

DÜŞÜŞ DUYGUSU
Ama aslında iç acıtıcı bir öykü var karşımızda. Avrupa şehirlerinde tatil planlarının suya düşmesinden ofisteki kutlama partilerinin yapaylığına, şirket eğlencelerine ya da evde oturan erkeğin televizyonda izlediği belgesellere kadar, günümüz orta sınıf insanının bir anda her şeyini kaybedebilecek hale gelmesi, kendisini büyük bir boşlukta bulması, o düşüş duygusu son derece gerçekçi dokunuşlarla aktarılmış “Küçük Şeyler”de.
Filmin tartışmaya açtığı konulardan birisi de evlilik ilişkileri. Senaryoya da imza atan Kıvanç Sezer, bana sorarsanız Bahar karakteri aracılığıyla, tıpkı Onur’a getirdiği gibi çalışan orta sınıf kadınların “feminizan” anlayış(sızlık)larına ve belirgin kibirlerine de ciddi eleştiriler getiriyor. Filmi yorumlayan çoğu sinema yazarının filmin bu boyutunu atladığını, görmeyi tercih etmediği kanısındayım.
Başrollerdeki Alican Yücesoy ve Başak Özcan’ın yanı sıra Nihal Koldaş, Müfit Kayacan, Bülent Emrah Parlak, Tuğçe Altuğ gibi isimlerin de parlak oyunculuklarıyla değer kazanan, Kıvanç Sezer’in bir sonraki çalışmasını şimdiden merak etmemize yol açan bir film “Küçük Şeyler”. İlk haftaki seyirci sayısının birkaç binle sınırlı kalması ise “kentlilerin” canının gerçekten çok sıkıldığını ve bu sıkıntıyla bir de sinema salonunda karşılaşmak istemediklerini gösteriyor gibi sanki.