29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Camide reklam olmaz’

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

Afrin harekâtının ilk şehidi Asb. Üstçavuş Musa Özalkan’ın cenaze törenine diğer siyasetçilerle birlikte Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek de katılmış. Sayın Perinçek, törenden sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cenazedeki tutumuyla ilgili olarak çok önemli bir açıklama yapmış. Şu sıralarda başka bir siyasetçinin yapamayacağı bu açıklamayı önemli gördüğümden olduğu gibi aktarıyorum:
“Bir kez daha öncelikle belirtelim: Camide protokol olmaz. Orada herkes eşittir ve gelenler safa girer.
İmamlarımız, şehidimizin ve Eski Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’ın cenaze namazını kıldırdıktan sonra mikrofon Cumhurbaşkanına verildi. Sayın Tayyip Erdoğan, musalla taşının başında bir konuşma yaptı. Camiye siyasetin sokulması ciddî bir yanlıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı şehidimiz için bir devlet töreni düzenler ve orada konuşabilir. Ancak camide cenaze namazından sonra ikinci bir imam konumunda konuşma yapması bizim devlet geleneğimize, Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırıdır. Ayrıca bu tür tavırlar, Vatan Savaşımıza karşı ‘Saray Savaşı’ propagandası yapanlara fırsat verir.
Tayyip Erdoğan, vatan savaşının zaferlerini siyasal amaçlar için kullanma çizgisine girerse, kendi partisini de böler. AKP’ye oy veren vatandaşlarımız ve AKP yöneticileri de bu tavrı onaylamazlar. Çünkü her Müslüman bilir ki, camide reklam olmaz.
Önümüzdeki seçimde seçmenlerimiz, imam cumhurbaşkanı seçmeyecektir.
Sayın Tayyip Erdoğan, diğer nedenler yanında imamlığa soyunan bu tavrı nedeniyle de Cumhurbaşkanı seçilmeyecektir.”
AKP Lideri Erdoğan’ın şehit cenazesini oya devşirme girişimi hakkında söylenmiş bu sözlerin altına imzamızı atıyoruz.

BU GÖZYAŞINI İYİ TANIYORUZ

Yalnız, Sayın Perinçek, Erdoğan’ın bu cenaze başında ağlamasına değinmemiş...
AKP liderinin ağlaması bir gösteridir ve bizler bu gösteriyi çok yakından tanıyoruz.
Hatırlayınız, yine bir referandum öncesiydi. 2010’da Anayasa değişikliği referandumu yapılacaktı. İşte Başbakan Erdoğan, 20 Temmuz’da Meclis’te yaptığı konuşmada Ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okumuş, yine böyle ağlamış ve MHP’lileri etkileyerek referandumda evetin çıkmasını sağlamıştı.
Gel gör ki bu evetten sonra hem MHP’ye hem ülkücülere demediğini de bırakmamıştı...
Bizim millet böyle danslara bayılır efendiler...

UĞUR MUMCU’YU KİM ÖLDÜRDÜ?

Katil çok belli: Kim ki Uğur Mumcu’nun savunduğu görüşlere karşı ise onlar öldürttüler...
Suçu da İran’ın üstüne yıkıp asıl katilleri gizlediler.
Neyi savunuyordu gazetecilerin pîri Uğur Mumcu?
- Türkiye’de temeli Atatürk tarafından atılan laik cumhuriyetin askeri gibiydi. “Laiklik karın doyurmuyor. Laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum!” diyen Sorosçu- 2. Cumhuriyetçi Amerikancılarla sert bir savaşım içindeydi. Bu yüzden ABD’nin hedefindeydi.
- Türkiye’de Ilımlı İslami rejim kurmak isteyen ABD’nin Yeşil Kuşak projesine ve devamı olan BOP’a karşıydı. O yüzden ABD’nin rakibi gibiydi.
- Tarikatçi-cemaatçi yapılanmaların ABD güdümünde olduklarını görüyor; bunları teşhir ediyordu. 12 Eylül darbecilerinin gerici-Amerikancı yüzlerini Rabıta çalışması ile ortaya çıkartıyordu. İslam üstünden Türkiye’yi elde tutmaya çabalayan ABD ona çok kızıyordu.
- Devlet içine çöreklenmiş olan Amerikancı-NATO’cu Gladyo’nun adamlarını teşhir ediyordu. Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca gibi Ülkücü kıyafeti altına saklanmış tiplerin aslında Amerikan askerleri olduğunu ortaya çıkartıyor; böylece ABD derin devletini öfkelendiriyordu.
- O sıralarda Amerikancı liberaller, siyasal İslamcılar tarafından desteklenen PKK’nın ABD derin devleti tarafından kurdurulan gerici bir örgüt olduğunu yazıyordu. Böylece PKK’nın devrimcilik maskesini yırtıyordu. PKK’nın siyasal sözcülerinin “Diyarbakır’a heykelini dikeceğiz!”dedikleri Şeyh Sait’in “Kürtçü-İslamcı bir ayaklanma çıkardığını”ortaya koyarak devrimci cumhuriyeti savunuyordu.
Bu da ABD’nin bölgede kurmayı planladığı Kürtçü devlet planına darbe oluyordu.
- Uğur Mumcu CHP’nin 6 OK’unu savunuyordu. Devrimcilikle milliyetçiliğin iç içe geçirildiği, laik zemin üstünde yükselen halkçı bir devlet modeli idi bu. Bu model anti-emperyalist içerikli olduğundan Türk milletini ABD’nin karşısında olmaya çağırıyordu. Bu ise ABD’nin Türkiye’deki işini çok çok zorlaştırıyordu.
Özetle: Uğur Mumcu Amerikan sömürgeciliğinin ideolojik düşmanı olduğundan ortadan kaldırılması gerekiyordu.
Katil bellidir.
Ama şu daha da bellidir: Amerikan derin devleti ile içimizdeki ortakları Uğur Mumcu’nun bedenini ortadan kaldırdılarsa da fikirlerini yok edemediler. Türk milleti onu ve savunduğu değerleri asla unutmayacaktır.