25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cem Küçük ceza kesme makamı mı?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Doğan Medya Grubu’nun, siyaset ve ticaret hesaplarına uygun, “habercilik” yaptığı tarihi bir vaka. Medya silahının, dördüncü veya artık ikinci kuvvet olmasının verdiği ihtiras, tamahkârlık ve kibirlilikle siyaset tanzim etmeye kalkıştığı da katıksız bir gerçek. Türkiye, ama özellikle komşu Irak ve Şam coğrafyası üzerine yaptığı “habercilik”, ABD, AB ve İsrail’in genel politikaları ile uyum içinde olduğunu görmemek için ya kör ya da malum üç maymun olmalı. Doğan medyasının Erdoğan’dan, Erdoğan’ın Doğan medyasından hiç haz almadığı gayet malum bir husus. BOP eşbaşkanlığı görevini icra etmesi için iktidar yapılan Erdoğan’ı uzun bir dönem cilalayıp parlatan Doğan Medya, ABD-Gülen-HDP formatı ile ayrı düşen Erdoğan’ı çarmıha germek istediği bir sır değil. Seçimden sonra yelkenleri indirdiği ve Ertuğrul Özkök’ün insana yakışmayan zelil, sahibine yaranmak için ayakları arasında dolaşan köpek misali yazılara sığınması zaten rezil olan medyayı kepaze etmiştir.“Gazeteci” kimlikli Cem Küçük’ün Aydın Doğan ve medyası için ifade ettiklerinde doğruluk payı gayet yüksek. Doğan Medya Grubu’nun “gazeteci” kimliği ile muvazzaf yaptığı ve istihdam ettiği birçok isim; misyoner kalemşor. Küçük’ün bu isimleri çok ağır eleştirmesini de “basın ve ifade özgürlüğü” kapsamında da değerlendirebiliriz. Amma ve lakin Cem Küçük “ceza kesme makamı” değildir. Bu görev bir hukuk düzeninde mahkemelerin yetkisindedir. Doğan medyası veya gazetecilerinin kanunsuz icraatları var ise tahkikat makamı Emniyet, İstihbarat ve Cumhuriyet savcılarıdır. Doğan Medya, kanuna muhalif iş yapmamış ise, iddia edildiği gibi “terör örgütleri” ile aşna fişne değilse, Cumhuriyet savcıları Cem Küçük hakkında “tehdit, şantaj ve iftira” suçunu işlemekten dava açmalıdır.
DÜRZÜ’NÜN İBRETLİK ÖYKÜSÜHükümet ama özellikle Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığı makamı Cem Küçük’ün hukuka zarar verdiğini toplum için kötü bir örnek teşkil ettiğini idrak etmeli ve buna uygun konumlanmalı. “Dürzümüzdür ne yapsa yeridir” tavrı içinde olursanız son paragraftaki hikâyeyi iki kez okumanızı tavsiye ederim. Cem Küçük, seçim sarhoşluğunun şişirdiği gazla Aydın Doğan’a emirler yağdırmış:“Artık seni de biz yöneteceğiz. Senle ilgili kararları da biz alacağız. Önce bu Eyüp Can’ı, Bülent Mumay’ı ve Nazlı Ilıcak’tan başla. Gereğini yapsın, biz de diyelim ki ‘bu hakikaten Fethullaçı Terör Örgütü’yle mücadele konusunda Aydın Doğan iyi niyet gösteriyor. Biz de merhamet edelim. PKK meselesine girmiyorum. Yani Nevşin’i Ahmet’i filan kovsun demiyorum... Şirin Payzın’ı, dursun onlar...Ben Cumhurbaşkanıyla, MİT’le, Genelkurmay’la aynı düşünüyorum’ diyorsan o zaman kovacaksın. Bu kadar net. Kovmuyor musun? O zaman bu mektup boşunadır, bedelini de ödeyeceksin.”Cem Küçük’ün, AKP’nin aldığı %49,5 oyu ile freni boşalmış kamyona dönüşen tavrı ve üslubu aymazlık ve hadsizliktir. Suç teşkil eder. Minvali münafıklık ve yalakalık düzeyindedir. Gestapo askeri veya Arapça deyimle, “yanında çalıştığı Bakanın pipisiyle övünen makam şoförü” misalidir.Cem Küçük, Fatımi Halifesine “ilahi” övgüler dizen, muhaliflerini tehdit eden “Dürzü”ye benzemektedir. Dürzü’nün hikâyesi ve yaşadığı akıbeti paylaşalım; Muhammed bin İsmail Niştekin El-Deraz? (Terzi) 10. yüzyılda Buhara veya Acem diyarında doğmuş geçimini terzilik yaparak sağlayan kimseydi. Dürzilik tarikatına ilham olmuştur. Tunus’tan Hicaza, buradan Anadolu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyayı yöneten Suriye asıllı Şii-Alevi-İsmaili tandanslı Fatımi devleti (909-1171) döneminde başkent Kahire’ye göç etmiştir. Halife El-Hakim Bi-Emri-Allah (Allah adına hükmeden) için abartılı övgüler dizer, düşmanlarını saldırgan bir dille tehdit ederdi. Peygamberleri, evliyaları rüyasında sıkça görür onların mesajlarını saray önündeki sahada halka açıklardı. İlahi mesajların çoğu “halifeyi” öven sözlerden ibaret olurdu. Egosu şişen “halife” rüyalarını iyi ödüllendirirdi. Dürzü, ödülün büyük olması için münafıklığın derecesini artırırdı. Bir gün, “Allah’ı Halifenin vücuduna girerken gördüm” demesi münafıklık bardağını taşıran damla oldu. Halk, “Artık bu kadar yalakalık yeter” diyerek isyan noktasına gelir. Halife, postu kurtarmak için, onu “zındık ve münafık” ilan eder ve Dürzü’yü 1018’de kurban eder.