19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cendere... Cenevre... Manevra!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

ABD-Avrupa-Ortadoğu...
Emperyalizm-Arap Baharı-kargaşa...
Irak-Libya-Suriye...
BOP-kukla-Kürdistan...
Petrol-doğalgaz-rant...
El Kaide-IŞİD-PKK...
İşgal-sömürü-kan...
Diplomasi-savaş-katliam...
Büyük Ortadoğu Planı’nın (BOP) ilk kurbanı Irak, işte yukarıdaki tezgahtan geçirildi...
Uyduruk “kimyasal silah” yalanıyla Bağdat işgal edildi, El Kaide sahaya sürüldü, ABD tüm coğrafyaya yayıldı, ülkede merkez bankasından müzelere kadar her yer soyuldu, Saddam Hüseyin asıldı, ailesi katledildi, ülke bölündü...
Irak’ta artık Sünni-Şii, Kürt-Arap, Barzani-Talabani, El-Kaide- Alevi kavgası var... En az 1 milyon Iraklı’nın katledildiği işgal ve iç savaşın ardından Irak bir türlü düzelmedi, düzelmeyecek...
Çünkü “Arap Baharı” denilen plan, rant akbabalarının Ortadoğu’yu parselleme, soyma, yağmalama ve kukla hükümetlere figüran yerleştirme tuzağıydı...

Bahar mı, cehennem mi?..
Peki ya Türk işadamlarının gözdesi Libya’ya ne demeli?.. “Arap Baharı” adlı kanlı senaryonun bir başka sayfasının yazıldığı Libya’da, emperyalizmin asıl hedefi bu ülkede bulunan Kuzey Afrika’daki en büyük petrol ve doğalgaz kaynaklarına el koymaktı...
Plan adım adım uygulandı ve Libya “demokrasi getireceğiz” safsatasıyla hızla kargaşaya sürüklendi... Petrol gelirlerinin büyük bölümünü halka dağıtmasına rağmen “diktatör” olmakla suçlanan Muammer Kaddafi de kiralık katillere linç ettirildi...
Peki, sonuç Irak’tan farklı mı?.. Ne yazık değil, çünkü Libya’daki kargaşa da ülkenin birçok bölgesinde El Kaide, IŞİD ve aşiretler arasında egemenlik kavgasına sahne olurken, kışkırtılan keşmekeş Libya halkını vurmaya devam ediyor...
Libya da artık düzelmeyecek... “Arap Baharı” teranesi oraya da belki onlarca yıl cehennemi yaşatmaya devam edecek ve ne yazık ki savaş ve kan da durmayacak...

Kanlı bilanço...
Ortadoğu emperyalist çıkarlar uğruna dizayn edilirken, ABD ve işbirlikçileri dört yıl önce çok sert bir kayaya tosladılar!.. Bu kez göz konulan lokma kolay yutulacak cinsten değildi!..
Suriye’nin kaderini de Irak ve Libya’ya benzetmeye çalışan ABD ve koalisyon güçleri, Beşar Esad’ı devirmek için piyasaya sürülen IŞİD’i büyüttüler ve artık onunla mücadele etmek zorundalar...
Kim ne yaparsa yapsın; PKK- PYD, IŞİD, El Kaide, “Özgür Suriye Ordusu” adlı muhalif grup, dinci yapılar, aşiretler, Lübnan Hizbullahı, ABD, İran, Rusya gibi ülkelerin sahada olduğu Suriye coğrafyasında, kan diplomasiden daha hızlı yol almaya devam ediyor!..
Çünkü IŞİD’in şiddeti tüm dünyayı tehdit etmeye başlayınca hız verilen uluslararası diplomasi de işe yaramıyor...
Unutmayınız ki, 2012’deki birinci Cenevre zirvesi öncesi Suriye’de ölü sayısı 10 bin, sığınmacı sayısı ise 112 bin civarındaydı...
2014’deki ikinci Cenevre zirvesi öncesinde; Şam ve çevresindeki çatışmalarda ölü sayısı 135 bine çıkarken, 3 milyon Suriyeli de mülteci konumuna düştü...
29 Ocak’ta üçüncü Cenevre zirvesi toplanacak... Suriye’deki kanlı bilanço ise şöyle; Ölü sayısı 250 bine, mülteci sayısı 6 milyona çıkmış durumda...
Esad’ın geleceği konusunda taraflar henüz anlaşmamış olsa da, üçüncü Cenevre görüşmesinde, Suriye’de 6 ay içinde geçiş hükümeti kurularak, 18 ay içinde seçimlere gidilmesi planlanıyormuş...
“Plan” dediysek, 4 yıldır akan kanı durdurma planı değil bu!.. Çünkü daha masaya kimlerin oturacağı tartışılıyor ve bu sırada IŞİD Suriye sokaklarında kafa kesmeye devam ediyor, göçmen bebeklerin cesetleri sahillere vuruyor, insanlar iç savaşın kan deryasına dönüştürdüğü coğrafyadan kurtulmak için çırpındıkça çırpınıyor...
Kıyılarında savaş gemisi bulundurmak için 18 ülkenin maharet sergileyebildiği bir coğrafyada, konu savaşı durdurmaya gelince ne yazık ki sonuç belli; “vıdıvıdı” sürecek ve bu arada da kan akmaya devam edecek!..
Çünkü nihayetinde “Cenevre” dediğiniz de, “pastadan kim, ne kadar pay alacak” kavgasıdır... Hem de boş diplomasinin silah tüccarları ile lejyonlarına zaman kazandırdığı bir kanlı pastadır bu!..

İçimizdeki kaos...
Cenevre tartışmasının önemli aktörlerinden biri de ne yazık ki Suriye konusunda baştan beri hatalı diplomasi yürüten ve sosyo-ekonomik darbelere maruz bırakılan Türkiye...
AKP iktidarı, Suriye’nin kaderini belirlemeye çalışan zirveye kimin katılacağı konusunda teyakkuzda!.. Ankara, “PYD olursa masaya oturmayız” koşulunu ileri sürerken, Cenevre kilitlenmiş durumda...
Yineleyelim; Cenevre, iç savaşın tükettiği Suriye’de emperyalist kuşatmanın pastadan nasıl pay alacağına odaklanacak... Ve asıl hedef de bu pastadan yeni parçalar kopartmak için Irak ve Libya’da olduğu gibi Şam’ın başına da bir kukla getirilmesi konuşulacak...
Aslında, orada masumlar ölmemiş olsa, içinde biraz merhamet olan kimseyi ilgilendirmez Suriye... Çünkü Suriye karmaşasına 4 yıl öncesinden itibaren katkı sunan AKP iktidarı, kendi yırtığını bile dikmekten aciz durumda...
Baksanıza; Diyarbakır SUR’iye’den farklı mı?.. Caddeleri, sokakları, meydanları konutları savaş harabesine dönmüş Sur ilçesinde, PKK’nın 57 gündür süren işgali dün de 1 yüzbaşı, bir astsubay ve bir de uzman çavuşu şehit etti...
Türkiye’nin, Cenevre’nin masasıyla uğraşırken içine düştüğü SUR’larla çevrili cendere, Güneydoğu’daki kaosu büyütmeye devam ediyor... Üstelik ne şaşırtıcıdır ki, “özerklik” kuşatmasındaki “Sur” da, Türkiye’nin kargaşasına katkı sunduğu Suriye’deki “kanton”laşmanın ürünü...
Türkiye; kendi çıkarlarına hizmet etmeyen diplomasiyle içte ve dışta kendini vurmaktan ne zaman kurtarılacak acaba?..