23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çin istihbaratının romanları

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Pek çok ülkenin istihbarat servisleriyle ilgili az çok bilgi sahibisinizdir. CIA’yı, MOSSAD’ı, MİT’i, MI6’yı, Muhaberat’ı, bir zamanların KGB’sini, Savak’ını duymuşluğunuz, okumuşluğunuz vardır. Gizli haber alma işlerine özel meraklıysanız, gizli servislerin yapıp ettikleriyle ilgiliyseniz, sırlarla dolu bu dünyaya ilişkin bazı bilgiler de fazla uğraşmanızı gerektirmeden ayağınıza kadar gelebilir. Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli İstihbarat Teşkilatı’nın en tepesindeki “sır küpü”nün, yaklaşan seçimler öncesinde milletvekili olmak için görevinden istifa etmesi, daha sonra kararından vazgeçirilip tekrar aynı makama oturtulması gibi dünya istihbarat tarihinde rastlanmamış olaylar da pekâlâ tamamen “açıkta”, halkın önünde yaşanabilir.  

Kısacası, her ne kadar temel amaç “karanlıkta çalışmak” ve “karanlıkta vuruşmak” olsa da her istihbarat servisi bir diğerinin girdisini çıktısını, yalanını dolanını çok büyük oranda gayet iyi bilmektedir.  

Ancak bu durumun Çin Halk Cumhuriyeti istihbarat servisi için geçerli olmadığı, hatta Çinlilerin bu konuda büyük bir istisna oluşturduğu da söylenmelidir. Öyle ki adı sanı bile bilinmez bu teşkilatın. Vardır elbette ama varlığı yokluğu pek belli değildir. Nasıl çalıştığına, nasıl yönetildiğine, neler yaptığına dair bilgiler, “google”a düşmemiştir... Tamamen kamuflajdadır.  

Çin’in uluslararası alanda en tanınmış yazarlarından Mai Jia, Türkiye’de Martı Yayınları tarafından okurlara sunulan “Deşifre-Deha” ve “Birim 701-Rüzgârı Dinleyenler” adlı iki romanıyla, “kendi deneyimleri”ne de dayanarak Çin istihbarat örgütü üzerindeki kalın perdeyi biraz olsun aralamış oldu. Bugüne dek yalnızca üç roman yazmış olmasına rağmen şimdiden Çin usulü casusluk edebiyatının piri kabul edilen 1964 doğumlu Mai Jia, bu başarısını doğrudan doğruya devlete borçlu olduğunu da asla gizlemiyor.  

Kültür Devrimi sırasında gözden düşen bir ailenin üyesi olmasına rağmen Çin ordusuna katılmış Mai. Orduda uzun yıllar edebiyat ve istihbarat eğitimi almış, sonra da “bildiklerini” yazmaya başlamış. “Yabancı bir ülkede yaşasaydım daha çok şey yazmış olurdum” diyen yazarın “tamamen özgür” olduğu elbette ki söylenemez ama popüler anlamda gerek kendisinin gerekse onu eğiten Çin devletinin hedefe ulaştığı çok net görülüyor.  

İki romanında da gördüğümüz kadarıyla Mai Jia, şifre uzmanı. “Deşifre-Deha”, bir matematik dehasının yetiştirilmesini ve gizli servisin kripto biriminde (701) çalışmasını anlatıyor. “Birim 701-Rüzgârı Dinleyenler” de benzer tema üzerinden Çin açısından artık saklanmak zorunda olmayan “sırlar”la dolu bir serüven sunuyor.  

‘KADRO PARTİSİ’ NEDİR?  

“Rüzgârı dinlemek... Rüzgârla konuşmak...” istihbarat faaliyetinin şifre bölümleri için uluslararası bir kavram anladığım kadarıyla. Hong Kong’lu yönetmen John Woo’nun 2001’de çektiği ve İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikalıların Navajo Kızılderililerinin dilinden türettikleri şifre sistemiyle haberleşmelerini anlatan Nicolas Cage’li, Christian Slater’lı “Rüzgârla Konuşanlar” (Windtalkers) filmini anımsayalım örneğin... 

Mai Jia’nın romanları, türü seven okurlar için çok şey vaat ediyor doğrusu. Fakat keşke çeviri ve redaksiyonda da biraz daha titiz davranılsaydı... Örneğin “Birim 701”deki “Son derece saygıdeğer bir kadro partisiydi” (s.7) ifadesinden kim ne anlayabilir? “Kadro partisi”yle kastedilen “Parti kadrosu, parti üyesi” tabii ki...  

“Ensemdeki tüylerin havaya kalktığını hissedinceye kadar” ya da “İkisi de Çin Devrimi’nden önce devrime katılmıştı ve geçen yıllarda 701. Birim’in içinde kendi nesillerinden kalan son iki kişilerdi” gibi özensiz ifadeler de doğrusu okuma zevkine epeyce limon sıkıyor.