25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Çözüm kamucu eğitim sistemi’

‘MEB, eğitim sendikaları ve diğer devlet kurumlarının verilerine göre tarikat okullarına hazineden şimdiye kadar sağlanan para bir milyar lira’

‘Çözüm kamucu eğitim sistemi’
A+ A-
Hikmet Çiçek

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Buca Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esergül Balcı ve ekibinin hazırladığı, Türkiye’de tarikatların eğitim üzerindeki etkileri araştırmasını sunduğumuz dizinin sonuna geldik. Bu bölümde eğitime daha geniş bir yelpazeden bakıyoruz.

Özel öğretim kurumlarının açılmasına 1965 yılında izin verilmiş olsa da 1980 askeri darbesindan sonra hızlandırıldı. 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarının ardından özelleştirme ve piyasalaştırma doğrultusunda anayasa ve yasalarda birtakım değişiklikler yapıldı. Anayasamıza kâr amacı gütmeyen vakıfların yüksekokul açabileceği maddesi eklendi. Sonraki yıllarda da yasalarda defalarca özel eğitim (okulları) lehine değişiklikler yapıldı.

ANAP döneminin ‘vakıf üniversitelerine yüzde 45’e kadar devlet yardımı yapılabilir’ hükmü, AKP hükümeti tarafından değiştirilerek, ‘devlet yardımı yapılır’ şekline dönüştürüldü. Böylece, yüzdelik limit kaldırılarak yoksul kesim aleyhine bir adım atıldı.

EĞİTİM SİSTEMİNE GÜVEN YOK

Öğretmen çocuğun öğrenmesinde ve mutlu olmasında en önemli aktörlerden biridir. Türkiye’de, öğretmenlere duyulan güven 10 üzerinden yaklaşık 6,5 iken eğitim sistemine duyulan güven yaklaşık 4,5. Ancak dini eğitim veren öğretmene duyulan güven de özellikle yoksul ailelerin onların eline önce çocuklarını ardından tüm aileyi teslim etmeleri sonucunu doğuruyor. Tekke ve medreseler toplumun büyük çoğunluğunu kolaylıkla etkiler duruma geliyor.

SÜNNİ İSLAM DAYATMASI

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi tarafsızlık, nesnellik ve çoğulculuk ilkelerini temel alan ‘dinler hakkında eğitim’ yerine belirli bir dinin inanç ve esaslarını ve ibadetlerini benimsetmeyi amaçlayan ‘din eğitimi’ unsurlarını içeriyor. Topluma Alevi, Sünni, Hristiyan demeden, Sünni İslam bakış açısıyla din ve ahlak anlayışı dayatılıyor.

YATILI MEDRESE

Ailesinden uzak yörelerde okula gitmek zorunda kalan öğrencilerin yurt ihtiyacı karşılanmıyor, bu boşluk özel yurt ve özel yurt adı altındaki cemaatçi yurtlara ve evlere fırsat veriyor. Öte yandan bazı üniversitelerde ‘süper dorm’ adıyla varsıl aile çocukları için özel yurt açılıyor.

Dar gelirli ve yoksul kesim çocukları cemaatlerin kucağına düşüyor. Paralı okuyan varsıl kesim, gittikleri okuldan aldıkları değerlerin de bir sonucu olarak, kendilerini ayrıcalıklı görüyor ve diğerlerini küçümsüyor. Böylelikle toplum teslimiyetçi, bilinçsiz, anamalcı ve inancın gücüyle yaşayan insanlara dönüştürülüyor.

RUHBAN SINIFI

İslamiyet’te bir ruhban sınıfı yoktur. Ancak zaman içerisinde cemaatler ve tarikatlar aracılığıyla kendini din adamı ilan edenler fiili bir ruhban sınıfı oluşturdular. Bunun iki amaçla yapıldığı görülüyor: para, toplumsal güç ve buna bağlı olarak siyasi güç elde etmek. Ruhban sınıfı, kutsal dini değerleri kullanarak devletin yönetiminde söz sahibi olmaya başladı. Devletin farklı kademelerinde örgütlenen ve AKP iktidarı ile bir çeşit koalisyon içerisinde hareket eden tarikat ve cemaatlerin her biri 15 yılda birer sermaye grubu haline dönüştüler.

TAKİP EDİLMELERİ GÜÇLEŞİYOR

Kamu kaynakları tarikatların en büyük gelir kaynağı halini aldı. Bu anlamda seçilen sektör sağlık ve eğitim! MEB, eğitim sendikaları ve diğer devlet kurumlarının verilerine göre bu tür okullara hazineden şimdiye kadar sağlanan para bir milyar (eski parayla bir katrilyon) liraya dayandı. Türkiye’deki tarikatlar ve bağlı kolları dernek, vakıf ve diğer sivil toplum örgütlerinin şemsiyesi altında faaliyetlerini sürdürüyorlar. Her il ve ilçede kurdukları ayrı tüzel kişiliklerle bu faaliyeti sürdürdükleri için takip edilmeleri de hangi tarikata ait olduklarının tespiti de güçleşiyor.

NE YAPMALI?

1. Okulöncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel ilkeler doğrultusunda verilmesine, demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmeli.

2. Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim var, bu ivedilikle gerçekleştirilmeli.

3. Kamusal, parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel ve anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması için somut adımlar atılmalı, eğitimde ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmeli.

4. Bir insan hakkı olan eğitimden herkes eşit, parasız yararlanmalı; kamusal, parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel, evrensel ilke ve değerler eğitimine geri dönülmeli, eğitim müfredatı ve uygulamaları bu doğrultuda hazırlanmalı.

5. Eğitimde ticarileştirmeye, eğitimi dinselleştirmeye, laik-bilimsel eğitim anlayışıyla çelişen pratik ve uygulamalara son verilmeli.

6. Eğitim süreci, özgür düşüncenin önünü açacak, çocukların zihinsel gelişimlerine yardımcı olacak biçimde yeniden düzenlenmeli.

7. Eğitimde ırkçı, etnik ayrımcı, dışlayıcı, cins ayrımcı, farklı kültürleri yok sayan ve kutuplaştırıcı söylem ve uygulamalardan kaçınılmalı.

8. Zorunlu ve ‘zorunlu seçmeli’ din dersi uygulamasına son verilmeli, devlet bütün inançlar karşısında tarafsız ve eşit mesafede olmalı, din dersi isteğe bağlı olmalı.

9. Eğitim politikaları iktidarın ve sermayenin talep ve ihtiyaçlarına göre değil, eğitim biliminin gerekleri ve toplumun ihtiyaçları gözetilerek hazırlanmalı.

10. Eğitim hizmetlerinin sunumunda, demokratik planlamalar yapılmalı, eğitimle ilgili tüm sektörlerin görüşü alınarak plan ve program yapılmalı.

11. Eğitim emekçilerinin ekonomik sorunları ve çalışma koşulları düzeltilmeli, eğitimde her türden angaryaya, esnek ve performansa dayalı çalışma uygulamalarına son verilmeli.

12. Öğretmen istihdamı ve eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde ‘sözlü sınav’ ve ‘siyasi referans’ değil, liyakat ve objektiflik ilkeleri esas alınmalı.

13. Eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalı.

14. Eğitimin Türk-İslam sentezci ve piyasacı temelde şekillenmiş, sormayan, sorgulamayan, bencil bireyler yetiştiren yapısı değiştirilmeli; eleştiren, sorgulayan ve kendi geleceğine sahip çıkacak, bağımsız kişilikli, sağlıklı nesiller yetiştirmek hedeflenmeli.

Son Dakika Haberleri