28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Danimarka western’i: ‘İntikam’

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

Western, film türleri içinde kendisini en az yenileyebileni. Hatta gelişmesinin çoktandır durduğu bile söylenebilir. Amerikalılar o kısacık tarihlerinden western sayesinde bir mitoloji yaratmayı başarabildiler ama “sığır çobanı” hikâyeleri de sonsuza dek uzanmıyordu elbette. Attila İlhan’ın dediği gibi, ABD’nin tüm tarihi Osmanlının yalnızca çöküş süreci kadar bile etmiyor ve onun öncesinde de zaten beyazlar değil, yerliler söz konusu. Sessiz sinema döneminden itibaren çok özel bir tür oluşturan western filmlerinin 1950’lerle birlikte hız kesmesinin nedeni, biraz da bu. Yani neresinden bakarsanız bakın, malzeme kısıtlılığı diye bir mesele var. Öldü ölüyor gözüyle bakılan türe 1980’lerde “Genç Silahşörler” (Young Guns), 1990’larda “Affedilmeyen” (Unforgiven), 2010’larda “Zincirsiz” (Django Unchained) gibi filmlerle ciddi hayat öpücükleri verildiyse de Hollywood açısından western’in o eski halinden eser yok şimdi. 
Öte yandan, temelinde kovboy serüvenleri olmakla ve belli bir coğrafyaya dayanmakla birlikte, tıpkı Coca-Cola ya da blue-jean gibi “sınır tanımazlık” özelliği de var western’in. Özellikle erkek seyirci açısından her damak tadına sesleniyor, her bedene uyuyor, kalıp hemen hemen aynı kalmakla birlikte evrensel niteliklere de bürünebiliyor. 1960’ların ortasından itibaren İtalyanların devreye soktuğu “spagetti western” filmlerini, ortalığı kasıp kavuran “İyi, Kötü, Çirkin”leri, “Bir Avuç Dolar İçin”leri, “Django”ları anımsayın... Öyle ki bu rüzgârla Almanlar, Japonlar, Ruslar, hatta Yeşilçam da el atmıştı western’e. Yılmaz Güney’li “Kovboy Ali” (1966) gibisinden onlarca film sayılabilir sinema tarihimizde. Unutulmasın, biz Sadri Alışık’ı Daltonlar’a karşı “Atını Seven Kovboy Ret Kit” olarak seyretmiş bir milletiz. 
Sinemalarımızda gösterimi sürmekte olan “İntikam” (The Salvation) bir Danimarka western’i. Yapım ortağı diğer ülkeler olarak da İngiltere, İsveç, Belçika ve Güney Afrika’yı görüyoruz. Bazı oyuncular dışında Amerikalı parmağı yok anlayacağınız.

KANUN VE İMAN
1864’te Almanlara karşı savaşan iki kardeş Jon ve Peter, yenilgiden sonra göçmen olarak ABD’ye gelirler. Jon’un Danimarka’da bıraktığı karısı ve küçük oğlu ise yedi yıl sonra ayak basacaklardır Yeni Dünya’ya. Fakat daha gelir gelmez belaya çatarlar ve çok kanlı bir macera başlar. 
Kristian Levring’in yönettiği, başrollerde Mads Mikkelsen, Jeffrey Dean Morgan ve Eva Green’in yer aldığı, yeşil sahalardan beyazperdeye transfer olan Eric Cantona’nın da kötü adamlardan birini canlandırdığı “İntikam”, altı kalın biçimde çizilmemekle birlikte petrol uğruna dökülen kana odaklanan bir film. Jon’un mücadele ettiği acımasız çete ile kasvetli kasabanın zavallı halkı arasındaki arazi alışverişinin püf noktasının petrol olduğunu anlıyoruz. Kasabanın namussuz, sinik ve işbirlikçi şerifinin aynı zamanda rahip olması ise ABD’nin “kuruluş felsefesi”ne yönelik hayli sert bir eleştiri olarak beliriyor. Kanun ve iman, yalnızca güçlülere hizmet ediyor bu ülkede. 
Yağmur çamurlu çatışma sahnelerinden western filmlerinin olmazsa olmazı son büyük kapışmaya, yalnızca bakışlarıyla bile ne denli iyi bir oyuncu olduğunu gösteren Eva Green’in yüzü yaralı dilsiz yenge rolündeki mükemmel performansından atmosferi bütünleyen müzik çalışmasına kadar, heyecan verici özelliklere sahip bir film “İntikam”. Kristian Levring, spagetti western’lerin havasından suyundan yararlanarak iyi cinsinden bir klasik western’e imza atmış. Türü yenileyecek gücü yok belki ama western’i ayakta tutmaya çalıştığı ve gerçek bir saygı gösterisi olduğu söylenebilir.