18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Davutoğlu’nun ‘Suriye destanı’

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik

Gazete Yazarı

A+ A-

Eskiden televizyon gülüydü. Günde onlarca kez televizyonlarda izlerdik. “Komşularla sıfır sorun” sloganıyla yola çıktı. Ama bütün komşularımızla ilişkileri sıfırladı.

Canlı yayınlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yarışırdı. Şimdi neredeyse hatırlayan yok.

Medyayla geldi, medyayla gitti.

STRATEJİK DERİNLİĞİ

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan söz ediyorum. 2011’de başlayan Suriye operasyonunun baş aktörlerindendi. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, onun “tarih derslerini” dinlemeye zorlansa da “bölgedeki adamı” olarak katlanıyordu. “Tak-şak”la işi idare ediyordu.

Şam’a gittiğimde onun kritik Şam ziyaretini anlatmışlardı. “Önerileri Amerikalıların talepleriydi. Amerikalıların isteklerini bir de onun ağzından dinledik” demişlerdi.

Bakanlar kurulunda Suriye ile ilgili olarak, “Bu iş iki ayda biter, Esad gider” diye rapor vermişti. Şimdi 2016 yılındayız. Esad dimdik ayakta.

Onun “stratejik derinliği” bu kadardı.

BEDELİ AĞIR OLDU

Ahmet Davutoğlu elbette Türk siyasi tarihinde önemli bir yer işgal etmeyecek. Ama Türkiye’ye maliyeti hep tartışılacak. Adı, faturası giderek ağırlaşan mülteciler sorunu, Libya rezaleti, Bağdat krizi, Rus uçağının düşürülmesi, ... ile birlikte anılacak.

ERDOĞAN’I KANDIRDI

Bunu sadece bizler söylemiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve şu andaki Başbakan ve AKP yönetimi de aynı düşüncede. Erdoğan’ın Davutoğlu tarafından yanlış yönlendirdiğini açıkça dillendiriyorlar.

“Davutoğlu ABD ile bir olup Tayyip Bey’i kandırdı. Erdoğan Davutoğlu’nu anladı ama geç kaldı. Sonra da hemen görevden aldı” ifadelerini kullanıyorlar.

DAVUTOĞLU’NUN TERSİ

Türkiye şu anda Davutoğlu’nun da etkili olduğu sorunları çözmeye çalışıyor. Davutoğlu’ndan sonra göreve gelen Başbakan Binali Yıldırım durumu, “Dostlarımızı çoğaltacağız, düşmanlarımızı azaltacağız” diye özetledi.

Davutoğlu’nun yaptıklarının tam tersini yapacaklarını ilan etti.

Ne diyelim aklın yolu bir!

DESTANMIŞ!

Her şey ortada olmasına rağmen Davutoğlu yaptıklarının doğruluğunda ısrarlı. Tatil için geldiği Artvin dönüşünde Rize’de, kendisine yönelik eleştirileri yanıtlamış. Politikalarını savunmuş.

“Millet olarak destan yazdık” demiş.

Şaka falan yapmıyorum. Gerçekten bu ifadeyi kullanmış. Arkasından da Cerablus operasyonundan kendine pay çıkarmış.

Davutoğlu’nun açıklamalarını emekli bir diplomat dostumla birlikte okuduk. Kendisi de Davutoğlu ile birlikte çalışmış biri. Moskova’da Lavrov’la yapılan toplantıya da katılmış. Lavrov’un “kurgulu fare” sözlerini kulaklarıyla duymuş.

Ortadoğu konusunda uzman. Zamanında izlenen politikaların yanlışlığını yüzüne de söylediği için bir anlamda rahat. Davutoğlu’nun sözlerini dinleyince dayanamadı ve “Pişkinliğin bu kadarına da pes artık!” demekten kendini alamadı.

UÇAĞINDAKİ GAZETECİLER

Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığı döneminde sürekli uçağına bindirdiği “ünlü” gazeteciler vardı. Yazılarını hep uçaktan yazarlardı.

İzlenen politikaların ne kadar doğru olduğunu ballandıra ballandıra anlatırlardı. Onlar da Esad’a Esed dediler. Davutoğlu’nun “stratejik çukurunda” çırpınıp durdular.

Şu aralar bakıyorum da tam tersini yazmaya başladılar. “Kral öldü, yaşasın yeni kral” havasına girdiler.

Pişkinlik sadece siyasilerde değil ki!