26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Deryanın içinde yaşayıp, deryanın farkında olmayanlar...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Türkiye, özelde Anadolu olağanüstü bir genetik haritaya sahip... 40’ı aşkın etnik köken birbiriyle sarmalanıp dünyanın büyük bir bölümünde olmayan melezleşme ile şanslı toplumlardan biri olarak yaşamaktayız. İç ya da dış engellerin hesaplı politikalarını bir yana bırakırsak toplumumuzun birbirleriyle aşılmayacak sorunları yoktur. Spor için olağanüstü bir yetenek haritasına sahip olan Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri henüz yeteneğin ne olduğunu anlayamamış olmasıdır. Türk sporunu özelde Türk futbolunu yönetenler aklı, arabanın önüne değil de arkasına koştukları için bu alanda her şey tersine gidiyor. Anadolu’nun herhangi bir köşesinde ancak bir balıkçı kasabası olabilecek nüfusa sahip (yaklaşık 250 bin) İzlanda’nın ve sosyalizmden döndükten sonra parçalanıp sıradan bir futbol ülkesinden öteye geçmeyen Çek Cumhuriyeti’nin arkasından üçüncü olmak bizim için övünülecek mi yoksa utanılacak bir durum mudur?Kişisel kanım sporda alınan hiçbir sonucun insanı utandırmaması yönündedir. Ne var ki insanın aklının alamayacağı büyük paraların ortada dolaştığı hatta har vurup harman savrulduğu bir futbol ortamının yanı sıra mücadele ettiğimiz diğer ülkelerin genetik haritaları ile bizimki yan yana konulduğunda, futbolumuzun tepesinde oturanların tümünün utanması, yüzünün kızarması gerekir. Olağanüstü varsıl bir yetenek dağarcığına sahip olan ülkemiz, atı arabanın arkasına koşan yöneticiler yüzünden yerlerde sürünüyor, altı karşılaşmada bizden yana olan gelişmeler sonucunda gidilecek Fransa 2016 için sevinç gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Grup maçlarının başlangıcında Gökhan Töre, Hakan Çalhanoğlu ve Ömer Toprak olayını çözemeyip olayları akışına bırakarak ensesi üzerine yatanlar grup maçları bittikten sonra imparator olabiliyorlar. Ulusal takımın şansının yüzde doksandan fazlasını yitirdiği bir durumdan gelip finallere direkt katılması da aslında bizim yetenek dağarcığımızın kusursuzluğunu ya da genetik haritamızın olağanüstü olduğunu kanıtlamaktadır.Aklın ve bilimin futbolun içine girmesine engel olanlar karmaşa yarattıktan sonra edinilen geçici ya da arada bir gerçekleşen başarıları kendi hünerleri sananlar, usu (akıl) ve bilimi öne çıkartsalar nasıl başarılar edineceğimizin ayırtında değiller. Bunlar balık gibidirler, deryanın içinde yaşarlar ama deryanın farkında değildirler.Çevremizde gördüğümüz her şey tüm özdeksel (maddi) ya da tinsel (manevi) kültür beynin ürünüdür. İnsan çağcıl kültürünü beynin gelişmesi doğrultusunda üretmiştir. Beyin gelişmeden insan insanlaşamıyor. Bu noktada insanın varoluş sürecini en küçük ayrıntılarına değin ele alacak değilim. Ama altını çizmem gereken bazı noktalar var. Evrim teorisine göre memeliler sürüngenlerden 200 milyon yıl önce ayrıldığında beyin büyüklükleri ve zekâlarında büyük bir artış olduğu ve insanların insan olmayan primatlardan birkaç milyon yıl önce evrildiğinde daha da çarpıcı bir beyin gelişimi geçirdiği bilinmektedir. Gerçekten de insanlar rahimdeki gelişimleri sırasında, insan biçimi almadan önce balık, sürüngen ve primat olmayan memelilere çok benzeyen aşamalardan geçer. İşte tam bu noktada konunun üzerine biraz daha gidersek denebilir ki bebek ana rahmine düştüğü andan sonra üç haftalık dönemde beyni balık beynini, altı hafta sonra sürüngen beynini andırır sonra da beyin gelişip insanınkine doğru yol aldığında beden beynin etrafında oluşmaya başlıyor. Demek ki insanı yaratan beyindir bir bakıma. Beynin ürettiği düşünsel deneyimler fizyolojik ve fiziksel deneyimleri oluşturmakta. Nereden bakarsanız bakın insanı beyin insanlaştırmış. İşte, beynin bir ürünü olan bilim ve teknolojiyi futbolun içine sokmazsanız bu konuda yetkinleşmiş insanları öcü olarak görürseniz İzlanda ve Çek Cumhuriyeti’nin arkasından grup üçüncü olduğunuz zaman bayram yaparsınız. Kusurların var olduğunu sanma, zaman yitirme olarak algılanabilir ama kusurları görmeme, onlara bilinçli olarak sırt çevirme çok daha korkulası (vahim) sonuçlar doğurabilir... Yaşamın yetkinliğini ya da sefaletini belirleyen içinde bulunduğumuz koşullardır. Yaşam gezegenimizin sağladığı koşullar sayesinde gelişmek üzere evrim geçirmiştir. Aklın ve bilimin öncülüğünde Türk futbolunun başarılı olacağı koşulları hazırlamadan çıkış yolu arayanlar, çıkmaz sokaklarda kalmak zorundadırlar...
Quaresma oynamaya devam ederse...Beşiktaş, Antalyaspor karşısında göze hoş gelen akıcı bir futbol oynadı. Bu futbolun temelinde yaratıcı pasları hızlı oyunla birleştirmek ereği vardı. Ancak top Quaresma’ya geldiğinde Beşiktaş’ın bu etkin oyunu sekteye uğruyordu. Takımın karşılaşmayı farklı kazanması bu gerçeğin üzerini örttü. Rıza Çalmbay’ın verdiği fiziksel ve tinsel gücü çok iyi kullanan Kasımpaşa, Beşiktaş’ı oynatmadı, o akıcı ve yaratıcı pas trafiğine engel oldu. Quaresma’nın topa basıp, Beşiktaş’ın paslı ve hızlı oyununu keserek karşıt takıma yardımcı olması siyah-beyazlı takımın kazanmasının önündeki önemli engellerden biriydi. İkinci yarıda kendine oynayan Portekizlinin oyundan alınması Beşiktaş’ın toparlanmasına neden olmadı. Çünkü ilk yarıda yediği baskının etkisinden kurtulamadı. İnsan bedeni ya da organlarındaki hücreler en son yaşanılanı kaydediyor. İlk yarıda altında kalınan baskıyı kırmak için ikinci yarıda çok daha fazla fiziksel güç harcamak gerektiriyordu ki Kasımpaşa’nın direnci buna izin vermedi. Quaresma oyunda olmasaydı Beşiktaş karşıtıyla baş etmenin yolunu daha önce bulabilirdi. Quaresma oynadığı sürece Beşiktaş bu sorunları hep yaşayacak. Çünkü Portekizli Beşiktaş’ın yapısal özelliklerine uymuyor. Yandaşlar ile kendisi arasında bir barış köprüsü kurmak isteyen Başkan Fikret Orman bu köprünün ortasına kendi elleriyle bir saatli bomba koydu. Şenol Güneş bu bombayı büyük zarar vermeden devre dışı bırakabilirse, Beşiktaş uzun lig yolculuğunda daha sorunsuz yol alabilir...