Devlet nereden vuruldu?..

Tüm Türkiye şaşkın mı şaşkın!.. Baksanıza, ülkenin Güneydoğusu, Suriye’nin kan deryasını andıran kentlerine dönüştü!..Çünkü PKK’nın Kuzey Irak’taki karargahı Kandil Dağı’nı bombalayarak çökerten devlet, Güneydoğu’nun 13 ilçesini “özyönetim” iddiasıyla adeta işgal eden PKK unsurlarıyla mücadele ederken büyük kayıp veriyor...Çatışmaların kent merkezlerinde aylardır sürebilmesi iki açmazı da dışa vuruyor; PKK’nın “açılım” sırasında sinsice örgütlenmesinin ürkütücü aşamaları ve devletteki gafletin neredeyse ihanet boyutuna gelmesi!.. Ne yazık ki Hakkari’nin Yüksekovası’ndan Diyarbakır’ın Sur ilçesine kadar uzayan işgal ve “başkaldırı” hattında 3 aydır süren çatışmaların bilançosu çok ağır:Yıkılan evler, işsizlik, ekonomik kayıplar, göç, vurulan siviller ve onlarca şehitle yaralı güvenlik görevlisi, büyüyen panik, korku, kaos, kaçış ve karmaşa... PKK ise Kandil’den sonra kırsalda uğradığı erozyonu “özyönetim” iddiasıyla işgal etmeye çalıştığı 13 ilçede de yaşamaya devam ediyor...Genelkurmay Başkanlığı, devam eden operasyonlarda şu ana kadar Şırnak- Cizre’de 179, Silopi’de 27, Diyarbakır- Sur’da ise 55 PKK’lının etkisiz hale getirildiğini açıkladı...
Yüksekova’dan akan kan!..PKK’nın ilçeleri kuşatma ve “işgal” etme planı yeni değil... AKP’nin iktidara gelmesinin ardından Güneydoğu sorununu çözme iddiasıyla Ankara-İmralı-Kandil arasında yürütülen görüşmelerde büyük “taviz”ler verilince, siyasi gaflet devlete ağır darbeler vurmaya başladı...Çünkü PKK da, “madem devlet taviz vermeye hazır, o halde askeri ve siyasi olarak örgütlenmeli” pervasızlığıyla kırsaldaki güçlerini şehirlere yığınca, günümüzdeki “başkaldırı” stratejisinin temelleri de atılmış oldu...PKK’nın “açılım” tavizi sırasında, hem de istihbaratın gözleri önünde başlattığı askeri yığınağın üç amacı vardı; ilçelerde konuşlanmak, “milis” güçler oluşturmak ve suikastlarla devleti bezdirerek “kurtarılmış bölgeler” yaratmak...İşte bu planın uygulandığı ilk yer Hakkari’nin Yüksekova ilçesiydi... PKK, bu ilçede 5 yıl boyunca onlarca güvenlik görevlisini şehit ederken, devlet hep “açılım” tuzağına düştü ve etkili önlem almaktan da kaçındı!.. Ne yazık ki AKP bu süreçte, terör eylemlerini planlı bir “kalkışma”nın başlangıcı değil, “münferit saldırılar” olarak algıladı ve arkasında bir “işgal”in adımları olduğunu da göremedi... Ya da devlet, siyasal iktidarın strateji hatası gereğince, yükselen şiddetin boyutlarını görmek istemedi!..
Göz yumulan suikastlar!..Oysa “5 Temmuz 2012”de bu köşede yayımlanan “Yüksekova kurtarılmış bölge mi” başlıklı yazı bugünlerde yaşananları bağıra bağıra haber veriyordu!.. Bakınız, o yazıda yer alan “milis” yapının Yüksekova’daki suikastlarıyla ilgili kronoloji hangi kayıpları sıralıyordu;“24 Mayıs 2009 günü Yüksekova’nın Cengiz Topel Caddesi’nde yürüyen polis memuru Metin Batak uğradığı saldırıda şehit oldu!.. 14 Temmuz 2010’da sivil kıyafetli Uzman Çavuş Yasin Ak, silahlı saldırı sonucu şehit oldu!.. 24 Nisan’da Yalçın Bozok ile Durdu Çapar adlı iki uzman çavuş maskeli bir kişi tarafından tabancayla şehit edildi. 4 Temmuz 2012’de, sivil giysili uzman çavuşlar Yahya Karakaya (27) ile Murat Kozanoğlu (25), şehit edildi!.. Hakkari Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli Engin Açıkgöz’ün aracı 5 Ekim 2009’da Helil Vadisi’nde uzun namlulu silahlarla tarandı. Polis memuru ile kardeşleri Sabri ve Sadi Açıkgöz olay yerinde yaşamlarını yitirdi!.. PKK’nın faaliyetlerini eleştiren Hacı Sait Camisi İmamı Aziz Tan ise 23 Ağustos 2010’da, sabah ezanını okuduktan sonra evine giderken uğradığı saldırıda öldürüldü.”
4 yıl önceki ihanet!.“4 yıl önce” bu köşede yer alan Yüksekova ile ilgili saptama ve uyarılara gelince... İşte AKP’nin gafletinin yanı sıra devletin istihbaratının da uyuduğunu kanıtlayan satırlar:“Yüksekova’da tüm bu eylemleri yapanların örgütün dağ kadrosundan olduğunu söylemek doğru olmaz!.. Eylemleri yapanlar ya ‘milis’ gruplar ya da örgütün salt bu tip saldırılar için eğitip kentlerde konuşlandırdığı infaz timleri... Peki, iki yılı aşkın süredir sokaklarda cinayet işleyen bu teröristlerin yakalanması için şu ana kadar ne yapıldı?.. Pek etkili bir önlem alınamadığı ortada!.. Baksanıza cinayetler güpegündüz sürüyor!..”Gelelim “niçin Yüksekova” sorusuna... Bu sorunun yanıtı da 4 yıl önceki o yazıda şöyle yer alıyordu:“PKK, ‘Gever’ diye adlandırdığı Yüksekova ilçesini adeta bir örgütlenme ve eylem laboratuvarı olarak kullanıyor!. Örgütün ‘intifada provaları’ ya da ‘sivil itaatsizlik’ eylemlerinde bu bölge lokomotif görevi üstleniyor... Kitlesel her eylemin fitili önce Yüksekova’da ateşleniyor... Buradan yakılan eylem ateşi bir anda tüm Güneydoğu’da kitleleri harekete geçirebiliyor!.. Öcalan ve PKK yöneticilerinin sık sık ‘Gever halkının direnişini selamlıyoruz’ diyerek bölgedeki uzantılarını motive etmesi de Yüksekova’yı eylem merkezi haline getiriyor!.. PKK, daha risksiz ve sinsi eylemlerle tabanını canlı tutmaya, terörist grupları ise hareketlendirmeye çalışıyor. Tüm bunlar şu soruyu akla getiriyor; Yüksekova PKK’nın kurtarılmış bölgesi mi?..”Evet, devlet 4 yıl önce ya uyudu ya da başını bilerek kuma gömdü... Hem de Yüksekova’dan başlayan “kurtarılmış bölge” stratejisinin tüm Güneydoğu’ya yayılacağını göremeyerek...Bugünlerde Şırnak, Mardin, Hakkari ve Diyarbakır’ın Sur ilçesinde terörün durdurulamayışının en büyük nedeni Yüksekova’daki gaflettir... AKP iktidarı 4 yıl önce Yüksekova sokaklarında her gün suikast yapan PKK’lıları durdursaydı, koca Türkiye Cumhuriyeti bugünlerde “özyönetim” isyanıyla karşılaşmazdı... “Yazıklar olsun” desek ne çıkar acaba?..