19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dikkat!.. ‘2. cumhuriyet’ taşeronları ihanet siperinde!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

N asıl bir hastalık ki bu, 90 yılı aşkın süredir, her kesime amansızca bulaşan bir salgın gibi etkisini hiç yitirmeden sürdürebiliyor?..

İrinli bünyesinde yalnızca öfke, kin, hırs, intikam değil, dehlizlerde bekletilmiş katranımsı bir zehir de barındırıyor bu melun ve iğrenç hastalık...

Kurtuluş mücadelesine, kuruluş çabalarına, vatan evlatlarının cephelerde düşen canlarına, bir ulusun dünyaya ders veren soylu kavgasına ve 90 yıl öncesine kadar savaştan savaşa koşanların kan bulaşmış terine de sinsice nüfuz etmeye çalışılan bir hastalıktır bu!..

Evet; Osmanlı’nın toplumu cahil, yoksul ve geri bırakan hastalıklarına çare için, savaşlarla kurulan cumhuriyet, tam 91 yıldır zehirlenme tehditlerine rağmen ayakta durmaya çalışıyor...

Tarikatçısı, cemaatçisi, gericisi ve bölücüsü de toplumu köreltecek ve cumhuriyeti ayakta tutan taşları adeta küflendirecek bir hastalığı salgına dönüştürmek için geçmişten bu yana taarruzlarını hiç durdurmadılar...

İhanet ve yıkım faaliyetleriyle emperyalizmin taşeronluğu ise tarihin her döneminde, cumhuriyetin karşısına sinsi bir yılan gibi çıkmaktan, devlete çöreklenmekten vazgeçmedi!..

Yani, Kurtuluş Savaşı’nda işbirlikçilik, kalleşlik ve ihanetle, 1930’larda Kubilay’ın başını keserek şeriat ayaklanmasıyla, 1993’te Sivas’ta canları yakmakla, Refahyol iktidarı döneminde gericileri palazlandırmakla ve nihayet AKP iktidarı döneminde taarruza geçmekle!..

CUMHURİYETE ‘MUHALEFET!..’

Meclis’teki muhalefetin de korkak ve işbirlikçi bir tutumla cumhuriyeti adeta yalnız bıraktığı bu dönemde bile, “2. Cumhuriyet” zerzevatçılarının nihai hedeflerine ulaşmak için dörtnala koşabilmesi ihanetin en acısı olsa gerek...

Baksanıza; ülkedeki okullar, molla-medrese düzeni için imam-hatip takiyesiyle gericiliğe teslim edilirken, türban ilkokullara kadar girerken, muhalefet liderlerinin utanmadan, “bugün çok mutluyuz” diye demeç vermeleri, AKP’yi “2. Cumhuriyet” yolunda cesaretlendirmedi mi?..

AKP, Atatürk cumhuriyetini yıkarak yerine “2. Cumhuriyet” adı verilen gerici ve bölücü düzeni kurmak için ne kadar pervasız ise böylesi bir iktidara destek vermek ve yıkım faaliyetleri karşısında başları kuma gömmek de ihanettir...

ZIRVALIĞIN YOLDAŞLARI!..

Baksanıza; Erdoğan’ın ne yazık ki Atatürk’ün koltuğuna oturmasının ardından yapılan kimi düzenlemeler, “2. Cumhuriyet” kafasının iyice palazlandığını da gösteriyor...

Diyeceksiniz ki, Çankaya seçiminin ardından işbirlikçi medya hep bir ağızdan “Yeni cumhuriyet” diye yıkım başlıkları atmamış mıydı...

Evet, işte o başlıklardaki amaç, 29 Ekim davetiyesinden “cumhuriyet” sözcüğünün çıkartılması ve kutlamaların, cumhuriyetin de şekillendiği Çankaya Köşkü’nden uzaklaştırılmasıyla zaten iyice dışa vurmuştu...

Yalnız bu çabalar mı?.. Ne yazık ki hayır... Baksanıza, ulusal bayramları salt Atatürk ve cumhuriyetten iyice uzaklaşılması için yasaklayan, eğitim müfredatından Atatürk’ün izlerini silmeye çalışan zihniyet, “2. Cumhuriyet” zırvalığının yoldaşlarını da işbaşına getirmeye devam ediyor!..

YIKIMIN MİSYONERLERİ!..

İşte onlardan biri de, katı bir Atatük ve cumhuriyet düşmanı olan Etyen Mahçupyan denilen işbirlikçi...

Bu şahıs, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanlığına atanır atanmaz, asıl görevini de deşifre etmekten çekinmemiş... Hem de Ermeni Haber Ajansı’na verdiği utanç verici bir demeçle!..

Mahçupyan, henüz görev alanını başbakanla konuşmadığını iddia etse de o makama niçin getirildiğini aslında çok iyi biliyor...

Zaten konu, Atatürk cumhuriyetinin yıkılmasıysa, Mahçupyan gibi kafalar bu işler için biçilmiş kaftan değiller mi?... İşte bu Mahçupyan kafası, amacını ve kendisine verilen görevi şöyle anlatmış;

“Başbakan benimle ilişkisinin herhangi bir alanda olmasını istemiyor... Türkiye bir inşa döneminde!.. Cumhuriyetin yeniden kurulması gibi bir mesele var... Önümüzdeki 8-10 yıl sonra bütün kurumsal yapısıyla bu olay gerçekleşecek ve bu olayın gerçekleşme sürecinde de belirli bir yardıma veya bir danışmaya ihitiyacı olduğunu düşünüyor... Dolayısıyla benim rolüm de böyle bir rol...”

İLELEBET PAYİDAR...

Etyen Mahçupyan, cumhuriyetin yıkılması ve 2.’sinin kurulması için kendisine verilen figüran rolünü bir güzel itiraf etmiş...

Verdiği çöküş süresine bakılırsa, “2. Cumhuriyet” denilen ihanetin kuruluşu, tıpkı AKP’nin de seçim sürecinde duyurduğu gibi, 2023’e denk geliyor... Yani cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılına... Ne kadar utanç verici değil mi?..

Tarih, cumhuriyeti yıkmak için 91 yıldır mücadele eden ihaneti yazarken hiç kuşkunuz olmasın, sağcısı, sahte solcusu, liboşu, döneği ve işbirlikçisini de altı çizili, kocaman harflerle kağıda dökecektir...

Tıpkı Atatürk ve cumhuriyete direnerek mandacılığa razı olan işbirlikçi korkak padişahlarla, Kurtuluş Savaşı’nda kalemleriyle yıkım ekibine alçakça destek veren Ali Kemal’leri yazdığı gibi...

Söylenecek son söz, Gazi’nin,”geldikleri gibi giderler” şeklindeki restini de anımsatıyor; İktidarı ve işbirlikçi muhalefetiyle, cumhuriyete karşı ne yaparsanız yapın nafile...

Çünkü koşullar 1919’dan hiç de kötü değil ve cumhuriyet, Atatürk’ün miras bıraktığı Aydınlanma felsefesi ve Kurtuluş’un çocuklarıyla ilelebet payidar kalacaktır... Yeter ki, uyanık olun ve yeter ki, Altıok’u gerçekten savunacak bir gücü ayakta tutun...