28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Dikkat!.. Dikkat!.. Muhterem Antalya halkına duyurulur!..’

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

"Şehrimizde devam etmekte olan film festivali dolayısıyla aşırı sol zihniyet, sanatı kendi ideolojilerine alet etmek üzere bir tertibe başvurmuşlardır... Halen festival dolayısıyla şehrimizde gösterilmekte olan filmlerden 'Karanlıkta Uyuyanlar' isimli eserin bir gizli maksat dolayısıyla festivale iştirak ettirilip önceden alınmış bir kararla mükafatlandırılması planlanmıştır...

Şirin Antalyamız'ın asil masumiyetini de istismar eden aşırı sol zihniyetin bu emellerine ulaşacaklarına kani değiliz... Her şeye rağmen filmin senaristi olan Vedat Türkali, gerçek ismiyle Abdülkadir Demirkan'ın 'Türkiye gizli Komünist partisini' kurmaktan, partinin yeraltı hücre teşkilatını organize etmekten, partiye aidat sağlamaktan ve bizzat komünizm propagandası yapmaktan dolayı sicilli bir komünist olduğunu muhterem Antalya halkının bilmesi, bu hususu sanat yönünün zayıflığını politik muhtevası ile kapatmaya çalışan bu filmi değerlendirirken dikkate alması bilhassa rica olunur."

Yukarıdaki satırların yer aldığı bildiri, 1965'te düzenlenen 2. Altın Portakal Film Festivali sırasında, "Milliyetçi Antalya gençliği" imzasıyla dağıtılmış...

AKP iktidarı ve Kültür Bakanlığı'nın, son yıllarda, salt CHP'li belediye düzenliyor diye festivale ekonomik ambargo ve siyasi baskı yapmasının; Tuncer Çetinkaya'nın "Altın Portakal'ın Öyküsü" kitabında yer alan bu utanç verici bildiriden ne farkı var acaba?..

Demek ki neymiş; Altın Portakal üzerindeki faşizan baskı konusunda da, "Durmak yok yola devam"mış!

AKP'nin CHP'ye ambargosu...

Çok merak ediyoruz: Türkiye'nin en köklü film festivalini siyasi nedenlerle adeta protesto eden Kültür Bakanı hangi ülkenin kültür bakanıdır acaba?..

Bu soruyu da barındıran kaygılar, film jürisi üyelerinin de katıldığı basın toplantısında, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'a da soruldu. Akaydın; açılış töreninde niçin tek bir AKP'li yetkilinin olmadığına ilişkin soruya, "Kimi bakanların davetiyelerini bizzat götürdüm" diyerek çok anlaşılır bir yanıt verdi...

Ben de Akaydın'a, hükümetin festivale ne kadar ekonomik katkı sunduğunu sordum... Aldığım yanıtlar, AKP iktidarının yaptığı utanç verici partizanlığı gözler önüne seriyordu:

Örneğin, AKP'li Menderes Türel'in görevde olduğu 2008'de festivale 28 milyon gibi uçuk ve kuşkulu bir bütçe harcanmış!.. AKP iktidarı festivale 7 milyon 700 bin TL de katkı sağlayarak kendi belediyesine sahip çıkmış!..

CHP'li Akaydın'ın göreve geldiği 2009'dan itibaren yalnızca AKP'nin Altın Portakal'daki bütçe savurganlığı ortaya çıkmamış; siyasi ve ekonomik ambargo da pervasız bir düzeye ulaşmış.

Örneğin; hükümet, Akaydın'ın ilk görev yılı olan 2009'da festivale 2.5 milyon TL katkı sunmuş; ancak bu ödeneğin yarısı ne yazık ki AKP'li belediyenin daha önceki borçlarına gitmiş!..

Hükümetin 2010'dan itibaren 800 bin TL'ye düşen katkısı, bu sene 250 bin TL civarında bir taahhüde kadar inmiş!.. İşin en ilginç tarafı ise 2008'de 28 milyonluk bir bütçeye ulaşan festival harcamalarının Akaydın döneminde 5-6 milyon düzeyinde paralarla gerçekleşebilmiş olması...

Partizanlığın özetine gelince; AKP'li Kültür Bakanı, siyasi nedenlerle festivale devlet katkısını kısmak yerine; CHP'li belediyenin 5 milyona düzenlediği festivalin, AKP'li Türel döneminde, nasıl olmuş da 28 milyon TL harcamayla yapılabildiğini sorgulasın... Tüm Antalya bunu bekliyor...Tabii biraz cesareti varsa?..

Tavlada kaybedilen film!..

AKP'li belediyenin, 5 milyonluk bir harcamayla yapılabilen bir organizasyona 28 milyon TL harcamasına kumar demeyeceğim!.. Çünkü bu müsriflik belli ki ihale-yandaş-rant çarkında daha sert bir tanımlamayı da hak ediyor!..

Bu vurgulamaları yapmamın asıl nedeni, Antalya'daki eski belediye yönetiminin, devlet kaynaklarını har vurup harman savurması değil!..

Film festivali jürisinin dünkü basın toplantısında, devletin sinemaya katkısı ve "sanat filmi" iddiasıyla çekilen kimi eserlerin değerinin nedense bilinmediği de tartışıldı... Kimi gazeteciler ile jüri üyeleri arasındaki tartışmayla ilgili jüri üyesi Feride Çiçekoğlu, "Şimdi anlaşılmayan bir film yıllar sonra çok değerli olabilir" deyince; yönetmen Reis Çelik, çocuk gelin meselesini ele alan son filmi "Lal Gece"nin tam 35 ödül almasına rağmen ancak 16 bin 800 kişi tarafından izlendiğinden yakındı...

Çelik, değeri sonradan anlaşılan filmlerle ilgili örnekler verirken; Yılmaz Güney'in, "Umut" filmini çekmek için her şeyini satmak zorunda kaldığını da anlattı.

Meğerse sanat için sergilenen yalnızca bu özveri değilmiş... Çelik; geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz değerli sanatçı Tuncel Kurtiz'in de, tavlada yapımcı İrfan Atasoy'a yenildiği için "Umut"ta oynamak zorunda kaldığını anlattı...

Anlayacağınız, Türk Sineması, son 50 yılda yalnızca sanat üzerinden siyasi ve ekonomik kumar oynayanları değil; kumarda kaybettiklerinden müthiş sanat eserleri kazananları da görmüş!.. Dürüstlük adına ders olsun!..

Meryem...

Henüz Altın Portakal'da yarışan iki filmi izleyebildim... İlki Marnyna Er Gorbabch ile Bahadır Er'in birlikte çektiği "Sev Beni" adlı filmdi... Kiev'de çekilen ve seks turizmi üzerinden kadın erkek ilişkilerini sorgulayan film biraz da "Nataşa" meselesine dikkat çekiyor... Filmin izleyiciyi çok güldürdüğünü belirtmek isterim...

Bir Anadolu kasabasında güzelliğiyle dikkat çeken ve bir o kadar da masum bir genç kızın, sorunlu evliliğiyle kendisini isteyen sorunlu bir geç arasında bocalamasını anlatan "Meryem" adlı film ise seyirciyi yoran, hatta buhrana sürükleyen kimi "sanat" filmlerinin yarattığı olumsuz algıyı da yerle bir etmiş...

Film, belki de uzun yıllardır Anadolu kadınının töre-cehalet kıskacındaki sorunlarını yazdığım için benim dikkatimi çekmiş olabilir ama sağlam kurgusu ve senaryosu da çok etkileyici...

Filmin oyuncularının performansı da bir o kadar dikkat çekici... Hele başroldeki Zeynep Çamcı yok mu?.. "Recep İvedik" gibi gişe filmlerinde de oynayan Çamcı, "Meryem"deki rolüyle yalnızca kendini aşmakla kalmamış; Türk sinemasının geleceği için umut veren oyunculardan biri olduğunu da kanıtlamış...

50. Antalya Altın Portakal Festivali, kısıtlı bütçesine rağmen gerek AKSAV ve gerekse de CHP'li Akaydın ve ekibinin başarılı organizasyo-nuyla devam ediyor... Festivalle ilgili hem tarihten hem de günümüzden ilginç ve çarpıcı anekdotları aktarmaya devam edeceğiz...