17 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Dimyat'a pisliğe giden Trump evdeki dolardan mı oluyor?

Hüseyin Vodinalı

Hüseyin Vodinalı

Eski Yazar

A+ A-

Bırakın kamuoyunu, çoğu ekonomist dahi farkında mı bilemem ama, Mart ayından beri Şanghay Uluslararası Enerji Borsası’nda petrol, Çin para birimi Yuan ile alınıp satılıyor.

Doların tahtı yıkılmış haberi yok kimsenin!

Neden petrolün dolarla alınıp satılması önemli özet geçeyim.

1947’deki Bretton Woods toplantısı yeni dünyanın parametrelerini belirlemişti.

Dünyanın yeni rezerv parası, artık Amerikan doları olacaktı.

Amerikan doları ise altın ve gümüş karşılığına dayanacaktı.

Ancak işler böyle gitmedi.

Vietnam savaşının sıcaklığını hissettirdiği 1973’te, bir de petrol krizi çıkınca, Nixon ve danışmanı Kissinger, devrim niteliğinde bir karara imza attılar.

Dolar bundan sonra altın değil tahvil karşılığı olacaktı.

O dönem tüm ekonomistler, ABD’nin batacağını söyledi.

Ama böyle olmadı.

İşin sırrı ABD yönetiminin, petrol üreticisi ülkeleri, petrolü sadece ve sadece Amerikan dolarıyla satacakları konusunda ikna etmesinde yatıyordu.

Petro dolar terimi o zaman ortaya çıktı.

ABD’nin Ortadoğu’ya gözünü dikmesi de o döneme rastlar.

Çünkü mesele petrole el koymak değil, petrolün dolarla alınıp satılmasını garanti altına almaktı.

Washington’un soğuk savaştan galip çıkmasının nedeni, herkesin sandığının aksine ABD’nin silah ve teknoloji üstünlüğü değil, dolar-petrol bağıdır.

Ha bir de SSCB – Çin Halk Cumhuriyeti ayrışması.

Amerikalı beyinler Kissinger ve Brzezinski, strateji dehalarıydı.

Karşılıksız bastıkları dolarla istedikleri kadar silaha sahip olup, petrolün dolarla alınıp satılmasını kesinleştiriyorlardı.

SSCB ile Çin arasındaki ayrışma sayesinde karşılarına alternatif de çıkamıyordu.

Fakat 1978’de ilginç bir şey oldu.

Çin Devlet Başkanı Deng Siyaoping, ülkesinin karma ekonomiye geçişini ilan etti.

“Kapitalizme mi dönüyorsunuz?” sorularını, “Benim için önemli olan kedinin siyah mı beyaz mı olduğu değil, fare tutup tutmadığıdır” sözleriyle yanıtlıyordu.

SSCB 1979’da Afganistan tuzağına düşüp kendisini yok ederken, Çin doların üstünlüğünü kabullenip, 1923 Atatürk modeli karma ekonomiyle dünyaya eklemlenme tercihini yaptı.

Hedef yüksek ihracat düzeyiyle dolar biriktirmekti.

Ticaret ve felsefede Yahudilere bile takkeyi ters giydirecek kapasiteye sahip Çinliler, sermayenin ruhunu iyi biliyordu.

ABD başta olmak üzere küresel batılı sermaye Çin’e akmaya başladı.

Kendi ülkelerinde misal, 10 dolara ürettikleri şeyi orada 1 dolara mal ediyorlardı.

Çin’in işgücü de becerikli ve organizeydi.

En önemlisi çok ucuzdu.

1991’de SSCB’nin çöküşüyle, ABD zafer sarhoşluğuna kapılarak, Çin’i de nasıl olsa kapitalist alana dahil ettiğini düşündü ve tek kutuplu dünyayı ilan etti.

Çin çok fakirdi, Rusya ise dağılmak üzereydi.

DOLAR TANRISI ASLINDA BİR SANRIYDI

Doların temsil ettiği “Piyasalar” tüm dünyadaki gelişen ekonomilerde hakim statüye geldi.

Türkiye’de artık ekonomi bültenleri; “Piyasalar sakin, piyasalar hareketli, piyasalar öfkeli, tedirgin veya mutlu” gibi ifadelerle çıkıyordu.

Bu, eski zaman büyücülerinin, “Tanrılar kızdı, tanrılar gazaba geldi, tanrılar kurban istiyor” söylemiyle neredeyse bire bir aynıydı.

Piyasalara tapılmaya başlandı.

Dolar çıktı, borsa indi…

Dolar bindi, borsa düzeldi, gibi temel terimler kulağımızda yer etti.

Piyasalar, Dolar ve Faiz, “Baba, oğul ve kutsal Ruh” üçlemesi gibi oldu.

1994 Çiller devalüasyonu Türkiye’yi fena sarstı.

1997 Doğu Asya krizi, 1998 Rusya krizi olarak devam etti.

Rusya, Almanya’nın kritik desteği olmasa batıyordu.

1996’da Çin ve Rusya’nın birlikte üye olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü kuruldu.

2000’de Putin iktidara geldi.

Putin’in ilk beş yıldaki işi dolar zengini işbirlikçi oligarkları kovalamak oldu.

Ardından Almanya ve Fransa liderleri ile üçlü toplantı mekanizması geliştirdi.

2006’da BRIC kuruldu.

Yani Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ekonomik işbirliği platformu.

Burada çok kutuplu bir dünya modeli üzerinden, ABD dolarına karşı alternatif arayışları başladı.

2014’te BRICS’in bankası da kuruldu.

Ancak ondan önce 2008’de ABD’de devasa bir ekonomik kriz patlak verdi.

Kağıt karşılığı kağıt üreten sistem emlak balonu üzerinden patlamıştı.

Artık herkes doların karşılığı olmadığını konuşmaya başladı.

Kriz Avrupa’ya ve dünyanın diğer ekonomilerine satıldı.

Nasıl mı?

Karşılıksız dolar basarak tabii.

2008’de ABD’nin dış borcu 9 trilyon küsurdu, bugün 21 trilyon dolar.

Hesap edin.

Türkiye’de roket gibi yükselen doların aslında bir karşılığı yok.

Ama hala rezerv para olduğu için bizim TL dolar karşısında çöküyor.

Ancak Çin’in başta da belirttiği petro yuan hamlesiyle işler deişecek gibi görünüyor.

Zaten Çin ve Rusya epey bir zamandır dolara karşı kendi para birimleriyle ticarete başladı.

BRICS’in de ana fikri bu.

Trump’ın Rusya, Çin ve son İran hamlesi ise doların iyice sarsılmasına yol açacak.

Aslında zaten yaşanan mevcut süreci hızlandıracak.

DOLARIN KRALLIĞI ÇÖKÜYOR

Son krizlerde Avrupa çok önemli bir tavır aldı.

Almanya, İngiltere ve Fransa, İran’a yaptırımlara katılmayacaklarını açıkça ilan etti.

AB Dış İşleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, İran’a gitti ve ABD yaptırımlarını tanımadıklarını açıkladı.

AB, ABD yaptırımlarını aşmak için 1996’dan kalma “Engelleme Mevzuat” yasasını diriltti.

Avrupa Birliği, ABD'nin 1996 yılında Küba, İran ve Libya ile ticaret yapan yabancı firmaları cezalandırmak istemesi üzerine söz konusu yasayı kabul etmişti. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton bunun üzerine yaptırımların uygulanmasından vazgeçmişti.

İran, İngiltere ile yeni petrol anlaşması yaptı.

Rusya öncülüğündeki Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ve İran arasında serbest ticaret bölgesi kurulmasını öngören 3 yıllık geçici anlaşma imzalandı.

ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar, Şanghay Uluslararası Enerji Borsası’nda Yuan bazında yapılan petrol işlemlerinde hızlı bir artış getirdi.

İşlemler dünyadaki genel petrol tüketiminin yüzde 12'sine ulaştı.

Alman Commerzbank Başekonomisti Jörg Kraemer, doların dünyadaki kilit para birimi statüsünün çökmeye başladığını ilan etti.

Raporunda, yabancı para birimi olarak doların rolünün uzun zamandan beri tartışıldığını aktaran Kraemer, şunları kaydetti:

“Doların dünya rezerv para birimi olma statüsünün sonu mu? Bu, İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan beri bir çok kez gündeme getirilen bir sorudur. 1960'ların başlarında, Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, ABD para biriminin özel durumunu bitirmek istedi. Ve 2009'da, Rusya ve Çin'in başkanları, benzer bir girişimde bulundular, başarılı olamadılar. Ancak doların kriter para statüsü çöküyor.”

Kraemer’in dediği gibi Rus ve Çin başkanları doları tasfiye için düğmeye çoktan bastı.

Bugün Türkiye de dahil, Avrasya ülkeleri Rusya, Çin, İran ve hatta Hindistan kendi para birimleriyle ticarete başladı.

ABD’nin dolar yaptırımında en büyük gücü SWIFT isimli bankacılık transfer sistemi oluşturuyor.

SWIFT aslında merkezi Brüksel’de olan özel bir şirket.

Ancak Bush Cheney çetesi, 11 Eylül 2001 sonrası, İsviçre ve SWIFT’i büyük ölçüde kontrolleri altına almıştı.

Şimdi Çin, ABD’nin başlattığı gümrük tarifesi savaşıyla, alternatif SWIFT kurma çalışmalarına hız verdi.

AB de öyle.

Başekonomist Kraemer, dolar karşısında dünya para birimi olma açısından avronun iyi bir seçenek olduğunu belirterek, “Kuşkusuz, dolar hala SWIFT aracılığıyla yürütülen sınır ötesi işlemlerin büyük bölümünü oluşturmaktadır. Ancak bu pay son yıllarda azaldı ve euro şimdi ciddi bir rakip. Euronun bu işlemlerdeki payı artık sadece dört puan geride kaldı.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye içinde bulunduğu bıçak dolar krizini aşmak için, yakın gelecekte oluşması pek muhtemel, Avro-Yuan ve takas-barter sistemine hazırlık yapmalı.

Hu huu…

Muharrem İnce’ye kötü haber…

‘Mutlak seçeneği’ “Batı”, artık yerini Avrasya’ya bırakıyor.

Bunu bilen ve buna göre geleceği planlayan tek parti Vatan Partisi, tek lider de Perinçek’tir.

Türkiye’nin her yerine sızmış “Dolar lobileri”, bunu çok iyi bildikleri için yapmadıkları karalama kampanyasını, görmezden gelme taktiklerini iyice arttırdı.

Çin ile Kuşak ve Yol’da buluşacaksanız, BOP unsuru HDP ile yan yana gelemezsiniz.

Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmadan AB ile onurlu bir ilişki kuramazsınız.

Karşılıksız doları kendilerine “Tanrı” olarak belleyenler Türkiye’nin geleceğinde yoktur.

Bu böyle biline.