29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dinci-paralelci kıskacında laikliği kimler vuruyor?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

Bugün laikliğin Anayasa'ya girişinin yıldönümü... 5 Şubat 1937'de, "Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık" Anayasa'nın 2. maddesine eklenerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel nitelikleri olarak belirlenmişti...

Atatürk'ün geri kalmış, cahil ve yoksul bırakılmış bir topluluktan çağdaş bir ulus yaratmasıyla ilgili son önemli müdahalesidir bu Anayasa değişikliği...

Bugünlerde adına "paralel yapı" da denilen cemaat, dinci örgütlenmelerle birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını ortadan kaldırmaya çalışırken, en önce laikliği hedef tahtasına koymuşlardı...

"Laik devlet dinsiz devlet" şeklindeki bağnaz slogan ve benzerleri de cumhuriyet karşıtı savaşta türetilmişti...

1923'te cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte hilafetin rövanşını almak isteyenler, 77 yıl önce bugün laikliğin Anayasa'ya girmesiyle birlikte, cumhuriyete yönelik taarruzlarını daha da yoğunlaştırmışlardı...

Büyük Önder; gericilik ve bağnazlığın Ortadoğu ve Afrika'yı karanlığa sürüklediği bir dönemde, Aydınlanma Devrimi'nin ışığını Anayasa'ya koyarken, cumhuriyeti bizzat Anayasa Mahkemesi'nce "laiklik karşıtlarının odağı" ilan edilmiş bir partinin yönetebileceğini düşünebilir miydi acaba?..

Kimse kendini kandırmasın; ana suçlu olsa da, laiklikle ilgili sıkıntı yalnızca AKP'den kaynaklanmıyor?.. Çünkü sinsi-takiyeci örgütlenmelerin yanı sıra, cumhuriyeti dirençle savunamayan gaflet odakları da laikliği giderek daha çok ürkütüyor!..

Ne dersiniz; "Güneydoğu'da toplumun yüzde 40'ı şeriat istiyor" diyecek kadar zavallılaşan kimi bağnazları da barındıran, Şeyh Sait'in izinde giderken Hizbullah'la çatışan BDP masum mu?..

"4+4+4" rezaletinde de gördük; AKP'nin erozyon yasalarına destek veren MHP'nin, laikliğin tahribatında hiç mi payı yok?..

Ve ne yazık ki bugün, "laiklik karşıtlarının odağı ilan edilmiş" AKP'nin bile "tehdit, çete, Haşhaşi" diye tanımladığı cemaatle ittifak peşindeki, "laiklik tehlikededir diyemem" iddiasındaki "Yeni CHP" az mı suçlu?..

Ah Atatürk ah!.. İyi ki "Gezi"de kendini, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye dışavuran gençliğe emanet etmişsin cumhuriyeti... Yoksa bu Meclis'e kalırsa laik cumhuriyet çoktaaaaan mevta olmuştu!..

Neocan!..

Madem Milli Görüşçü- Nurcu zihniyet cumhuriyete dadanırken siyaseti bu denli etkin kullanıyor, o halde devam edelim:

Derler ya; "Ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin" diye... Bugünlerde AKP ile cemaat arasındaki kavgaya cuk diye oturuyor bu özdeyiş...

Baksanıza, bir zamanlar millet, "cemaat" demeye bile çekinir hale gelmemiş miydi?.. Çünkü "kumpas", "takip" "dinleme", "kadrolaşma", "baskı" vs. iddiaları Fethullahçıları neredeyse bir "korku imparatorluğu"na dönüştürmüştü...

Peki, günümüzde ne oldu da cemaat her türlü ürkütücü tanımlamanın potansiyeli haline getirildi?..

Evet; cemaat güç kavgasında popülerliğini yitiriyor ve o yüzden onlarla ilgili tanımlamalar da çok şaşırtıcı ve tahrip edici hale geliyor...

Bakınız, özellikle AKP'liler, Fethullahçı yapı için artık hangi tanımlamaları kullanıyorlar:

"Paralel devlet, çete, örgüt, kumpas, şantaj, tehdit, taşeron, cunta, yalancı peygamber, işi boş veli müsveddesi, ananas, tespih, maşa, tuzluk" ve son olarak "badem bıyıklı neocanlar!.."

Kavga biraz daha büyürse sanırım "cemaat" deyimi bile tamamen tarihe karışacak!..

Anket yalanı...

Cemaat derken şu Zaman gazetesinin yaptıklarını görüyor musunuz; AKP ile iyi günlerinde, iktidar partisini göklere çıkartmak için her yolu deneyen cemaat gazetesi, kutsal ittifak bozulunca "anket" üzerinden de taarruz halinde...

Konumuz aslında bu gazetenin, AKP'yi ilk kez "yüzde 36,4" göstererek herkesi şaşırtan anketine başbakan Erdoğan'ın "yalan" demesi değil!..

Üzerinde düşünülmesi gereken asıl mesele, zıvanadan çıkan "siyaset anketçiliği" meselesi... Seçim süreçleri; bazı ikiyüzlü, vurguncu anketçiler için harman dönemi gibi... İşte bu yüzden son bir haftada yayımlanan 6 ankette partilerin oy oranları birbirini hiç tutmuyor!..

Çünkü "anketçi" adı altında öyle zavallılar var ki... Adayları haraca bağlayan mı dersiniz, partileri kandıran mı, hırsız belediye başkanlarının arabuluculuğunu yapan mı; yoksa sahtekârlığın bayrak yarışında hep önde gidenleri mi?..

Meselenin özeti şudur; iletişim sektörünün psikolojik harbe hizmet ettiği bu dönemde yapılan anketlerin büyük bölümü algı yaratma stratejisine hizmet ediyor!.. Yani önemli kısmı dezenformasyon...

"Anket" adı altındaki masa başı düzmecelerdir bunlar ve büyük bölümüne inanmak için elde gerçek ve ciddi tek bir veri de yoktur... Çünkü bir anketin yapılıp yapılmadığının kanıtlanması da çok zordur...

Velhasıl Türkiye'de anketçilik, parayı verenin düdüğü en yüksek perdeden çaldığı bir tiyatrodur!.. O yüzden nabız yoklamak için halkın gündemine kulak vermeniz yeterlidir...

CHP'ye bir 'oğul...'

1971'de İstanbul'da doğmuş... İngiltere'de Henley College'de 1 sene ekonomi eğitimi almış... 1990 yılında ABD'nin Oregon Eyaleti'nde bulunan Portland Üniversitesi'nde Yöneticilik ve Pazarlama branşlarında eğitimini tamamlamış...

Toprak Yatırım Bankası'nın kuruculuğunun yanı sıra önemli holdinglerde üst düzey yönetici olarak da çalışmış...

Master eğitimini 2005 yılında Portland Üniversitesi'nde okul birincisi olarak tamamlamış...

Peki; kim bu insan?.. Sanatçı Zeliha Berksoy ve dürüstlüğüyle siyasette iz bırakan Doktor Yıldırım Aktuna'nın tek çocuğu... Yani opera sanatçısı Semiha Berksoy'un torunu Oğul Aktuna...

İşte o şimdi Bakırköy'de CHP'nin belediye başkan aday adayı... Hani şu hırsızlık batağında; şaibenin bitmediği Bakırköy'de!..

Bir kez gördüm kendisini... Ama herkes onun altı aydır Bakırköy'ü sokak sokak dolaştığını, kitleleri kucakladığını; "temiz siyaset" için hem söz de umut verdiğini söylüyor...

Umarım CHP lideri Kılıçdaroğlu, siyasetin yolsuzluk batağına saplandığı şu dönemde Aktuna'yı dikkate alır da Bakırköy gibi önemli bir ilçenin siyaseti de hırsız-çetelerden kurtulmuş olur?..