25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dış finansman bağımlılığı olumlu düşünmeye izin vermiyor!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

TÜRKİYE ekonomisine ilişkin beklentilerin biraz daha olumsuzlaştığı, piyasa eğilimleri açısından gelişenler arasında olumsuz ayrışmanın belirginleştiği bir haftayı geride bıraktık. Türk lirası değer kaybında yeni rekorlara yelken açmaya başladı, faizler yükselirken varlık değerlerine ve bilançolara ilişkin endişeler güçlendi. Bu sonuçta iki önemli faktörün belirleyici olduğu dikkat çekiyor; küresel ölçekte riskten kaçınma eğilimini güçlendirecek gelişmeler ağır basıyor ve ekonomimize ilişkin görünüm bozulurken kırılganlık algısı güçleniyor.
Yaklaşık bir buçuk aydır küresel eğilimlere ilişkin belirsizlik, iyimser senaryoları etkisizleştiriyor. Şubat ayı başında yaşanan ve paniğe dönüşen sert satışlar, Ocak ayı genelindeki havayı bozmuş ve belirsizliği artırmıştı. Mart ayı başından bu yana gündeme ipotek koyan ticaret savaşı endişesi ise oluşan güvensizliği iyice derinleştirdi; eşanlı olarak gelişen diğer bazı gelişmeler ise jeopolitik gerginlikleri çok tehlikeli sayılabilecek aşamalara taşıdı. Sonuçta Ocak ayında pazarlanmaya çalışan iyimser senaryolar ve bunlara bağlı beklentiler, yandı bitti kül oldu! Dolar faizlerinin yükselişine ilişkin endişeler bile, bu gelişmelerin gölgesinde kalmaktan kurtulamadı!

TAHMİNLER OLUMSUZLAŞTI

Küresel eğilimlerdeki değişim, Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerin bozulmasında belirleyici oldu. Yaklaşık on gün önce kredi notumuzun düşürülmesi ve bu hafta başında açıklanan Ocak ayı cari açık rakamı, olumsuzluklar bardağının taşmasına yardım etti. Dış finansman ihtiyacının karşılanabilmesi konusundaki belirsizliğin seri bir şekilde artması, beklentileri olumsuzlaştırırken piyasaları da sarstı; böyle olmasını engelleme yönündeki direniş çabaları yetersiz kaldı.
İşin tuhafı, uluslararası kurumların ekonomimize ilişkin büyüme tahminlerini yukarı yönde güncelledikleri bir haftada olumsuz ayrışmamız hızlandı! Galiba küresel koşullardaki değişimi hesaba katmadan hesapsızca büyüme ve istihdamın zorlanması, ülkemize ilişkin kırılganlık algısının ve riskleri azaltma eğiliminin güçlenmesinde belirleyici oldu. Sonuçta enflasyon, döviz kurları, faizler ve bilançolara ilişkin tahminler bir hafta öncesine göre belirgin bir şekilde olumsuzlaştı.

İSTİKRAR ZORLAŞIYOR

Büyüme tahminlerinin yukarı yönde güncellenmesi ve Aralık ayı işsizlik rakamlarının mevsimlik olumsuzluklara rağmen iyi çıkması, olumsuz ayrışmamızı engelleyemedi; tam aksine güçlendiren faktör oldu. Ülkemizdeki siyasi iradeyi ve ciddi boyutta risk taşıyanları hayal kırıklığına uğrattı! Olumsuzlaşan küresel koşulların, Türkiye’nin sorunlu büyüme yapısını destekleyemeyebileceği yönündeki algılar güçlendi.
Türkiye ekonomisinde büyüme öncelikle yukarı yönde hareketlendiğinde, cari açık kontrolden çıkıyor ve dış finansman ihtiyacı artıyor. Olumsuzlaşan küresel koşullar ise bu gereksinimin karşılanmasını zora sokuyor ve güvensizliği besliyor. Devamında ise döviz kurları ve faizler yükselirken beklentiler bozuluyor; maliyet kökenli enflasyon baskıları artıyor ve aktarım mekanizmaları çalışamaz hale geliyor. Bu kısır döngü kendi kendini besleyerek açmazı derinleştiriyor. Olumlu küresel koşullara aşırıya kaçan oranda bağımlı olduğumuzu dikkate almamanın faturası ağırlaşmaya başlıyor! Bu açmaz para otoritesini de etkisizleştiriyor; fiyat istikrarı ve finansal istikrarı korumak zorlaşıyor.

HERKES YIPRANIYOR

Küresel koşullardaki olumsuz değişim ayağımızı gazdan çekmeyi gerektirirken, siyasi iradenin tam aksi yaklaşımda ısrarlı olması beklentilerin olumsuzlaşmasında belirleyici oluyor. Eğer büyümeyi zorladıkça cari açığımız tehlikeli olabilecek şekilde artmıyor ve dış finansman ihtiyacı büyümüyor olsa idi, sonuç daha farklı olabilirdi!
Geçmişin hesapsızlıkları, mecburiyetleri artırarak hareket yeteneğimizi sınırlıyor; inatlaşmak durumu düzetmiyor, tam aksine beklentileri olumsuzlaştırarak kırılganlık yönündeki algıların iyice yaygınlaşmasına sebep oluyor. Döviz kurları ve faizlerdeki yükseliş, bu açmazın sonucu olarak karşımıza çıkıyor ve ekonomideki tüm kesimleri yıpratıyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktan kurtulamıyoruz!