24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dolarize Türkiye ekonomisinde dolar mı dolmaz mı?

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

TL’de dolara karşı ateşlenmenin nedeni nedir? Kırılgan Beşli denilen ülkeler (Hindistan, Brezilya, Endonezya, Güney Afrika ile Türkiye) arasında en kırılganıyız göstergelere göre de ondan mı?

Dert bir de değil: üçüz açık (milli gelire oranla yüzde 5’i aşan cari açık, dış ticaret açığı, bütçe açığı), iki haneli enflasyon, iki haneli işsizlik, üretimdeki girdilerde dışa bağımlılık, özel sektörün yüksek dış borçluluk oranı, yabancı portföy sermayesi (sıcak paranın) gelmesi için kullanılan yüksek faiz-düşük kur uygulamasına olan bağımlılık, borçlanmada Senegal ile yarışan bir ülke olmak, jeopolitik riskin artması, inşaata dayalı büyüme derken sektörün krize girmesi, hakkında hükümete bağımlı mı bağımsız mı geyiği yapılan Merkez Bankası’nın aslında uluslararası sermaye elitlerinin taleplerine uygun davranması, OHAL vb. politik riskler nedeniyle düşen uluslararası kredi notları, enerjide ithalata bağımlılık...yazalım da Temel’in fıkrada dediği gibi hangi birisi, hangi birisi?

DURGUNLUĞUN EŞİĞİNE Mİ?

Hele bir de cari işlemler açığı nasıl olursa olsun finanse edildiği sürece sorun yoktur; doların yükselişini kabul etmiyorum; geçmişte çözdük tekrar yapabiliriz gibi hastalık savunma psikolojisi esprileri yok mu, bunlar olağanüstü bir sivri zeka ürünü olsa gerek! Merkez Bankamızın işlevinin bağımsız yani uluslararası sermaye çevrelerine bağımlı hale gelmesi vb. diğer nedenlerle oyunun trajediden çıkıp komedi olmasına yol açıyor. ABD’nin hiç mi etkisi yok, olmaz mı? ABD faiz artırınca ülkemiz de dahil hortumlanan ülkelerden para çıkıyor istikamet doğru ABD, ya tabana kuvvet! Ekonomik temelde tüm dünyada doların değerlenmesinin etkisi de var tabii.

Bakın Financial Times gazetesinde (24.5.2018) Türkiye için ne yazılmış: ....İktisatçılar Başkan’ın ülkeyi durgunluğun eşiğine doğru itmekte olduğunu söylüyorlar.

PARANIN DEĞERİ VE SOSYOPATALOJİSİ

Ülkenin parasının kapitalizmde bir mal olarak, başka ülkelerin para birimi karşısında bir değişim değeri yani paritesi (kur) vardır. Bu kurun iki ülkenin ekonomik güçleri ve ilişkileri bağlamında oluştuğu söylenirse de kimi uluslararası kişi ve kuruluşların spekülasyonlarının da etkisi azımsanamaz. Bkz. Kur Savaşları, James Rickards.

Paranın kullandırtılmasında kullandırtanın istediği bedelin fiyatına da faiz oranı dendiğini biliriz. Bunun da paraya olan talep ve para arzı arasındaki kesişim oranı olarak belirlendiği söylenirse de, finansallaşan kapitalizmde işleyişin sahibi olan para babaları tarafından spekülasyonlar yap(tır)ıldığı açıktır. Kim dedi Türkiye’ye düşük kur-yüksek faiz ikilisiyle hortumlan diye? Ülkenin büyüme rakamını da böylece yüksek göster diye! Ülke riski artınca ya da arttı diye kredi puanı düşürülürse faiz oranı da değişir elbette!

SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ

Paranın bir ülkedeki satınalma gücü bağlamındaki değeri de mal-hizmet arzı ve talebi arasındaki dengesizlik nedeniyle bozulduğu söylenir ve bu durumlara yüksek ya da düşük tansiyon misali değersizleşme (enflasyon) ve değer kazanma (evalüasyon) denilir. Gelgör ki, devalüasyon ve ara malı ithali üzerinden ithal edilen enflasyondan da (maliyet enflasyonu) uluslararası tüketim pompalaması nedeniyle ortaya çıkan enflasyondan da (talep enflasyonu) söz edebiliriz.

Bu üç şeyde yani kurdaki değer değişimi, faiz oranındaki değişim ve paranın fiyat istikrarı anlamında değersizleşme veya değerlileşme) arasında neden-sonuç ilişkileri kurulurken diyalektik bakılması gerektiğini ve bunların değişimlerinin birbirlerini etkileyebildiğini anımsatalım. Hangisi neden hangisi sonuç sorusu pek doğru bir soru değildir aslında ve yanlış sorunun yanıtı doğru olabilir mi?

PEKİ KUR NEREYE?

Türkiye ekonomisine ilişkin modelde hastalıklı büyüme süreci, düşük ücret, yüksek kur ve enflasyon hastalıklarıyla olabilmekte. Bu nedenle büyüme kalıbımıza dayalı olarak TL. sürekli değer kaybetmeye mahkum. Para tanrısı Mammon bizi korur mu acep yoksa yine IMF’ye borçlanacaksak Mr. Kemal Der(v)iş yine gele bilir mi? 2K: Kader / Kısmet!