29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dombıra diyarındayken ülkemde olan

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

Kazakistan’daydım. İki telli dombıra’nın diyarı Orta-Asya’dayken dört telli sazın yurdu Batı Asya’da (Anadolu ve Şam coğrafyası) gündem yine hararetliydi. Diyarbakır Kayapınar İlçesi’nin Huzurevler Mahallesi’ndeki bahçeli evde yaşanan çatışmada iki polis şehit oldu. Yedi IŞİD militanı öldü. El-Kaide nasıl ki, Afganistan ve Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesine vesile olduysa, Türkiye’de bir zamanlar Hizbullah adıyla hortlayan örgüt te iki önemli amaç için kullanıldı. İlk ve en önemli sebep, Lübnan’ın yoksul Şiilerin siyasi-ekonomik taleplerini büyük bir bedel ödeyerek Lübnan geleneksel hâkim sınıflarına kabul ettiren, Filistin ile dayanışma ve İsrail işgal kuvvetlerine karşı direncin sembolü haline gelen “Hizbullah” ismine gölge düşürdüler. Türkiye’de çok kimse vahşi cinayet haberleri ve suikastlarla özdeşleşen Türkiye “Hizbullah’ını” Lübnan’daki parti ile karıştırdı.Terör, işkence ve bağnazlık simgesi haline gelen “Hizbullah” üzerinden perde arkasındaki el, Lübnan “Hizbullah’ının” temsil ettiği siyasi, iktisadi ve askeri mücadeleyi karalamaya çalıştı. İkinci amaç itibariyle, Türkiye “Hizbullah’ını” PKK’ya karşı istihdam etme aymazlığı üzerinden yüzlerce insanımız katledildi. Parti temsilcileri tasfiye edildi. “Domuz bağı”, “kelle kesme” ve “öldürülenlerin cesetlerini çıplak halde teşhir etme” tabirleri lügatimize girdi. En nihayet, Devlet birimleri tarafından eğitilen, kollanan, piyasaya sürülen “Hizbullah” raydan çıktı. Freni boşalmış kamyon misali oldu. Kontrol edilemeyen serseri virüse dönüştü. Devlet, bazı amaçlarına hizmet uğruna, toleranslı davrandığı örgüt ile daha sonra savaşmak zorunda kaldı.
TERÖRÜN KÜLTÜREL BOYUTUBugün IŞİD- DAEŞ veya El-Nusra, “Her Amaca Uygun Kiralık Silah” misali benzer hedefler için istihdam ediliyor. Sahadaki her kuvvet IŞİD üzerinden bir proje güdüyor. Soner Yalçın, Diyarbakır’da meydana gelen elim olayın sosyo-kültürel boyutuna dikkat çekti. Bölgede görev yapan polislerin “dinci” yapılanmalara “sempatiyle” baktığını ve bu tip şahısların ikamet ettiği evlerin “zararsız” olduğu önyargısına sahip olduğunu ibraz etti. Soner Yalçın, bu polis kafasına göre, bunu genelleştirerek devlet aygıtı diyebiliriz, “bu ülkede sadece; solcular, Aleviler ve Kürtler terörist!” olabilirdi. “Elinde Kur’an-ı Kerim olan sakallı IŞİD militanının terörist olduğuna inanmak istemiyor! Dün Diyarbakır’da/bölgede Hizbullah’a nasıl koruma duygusuyla bakıyor ise, bugün de IŞİD’i öyle koruyor! “ demektedir. Erdoğan-Davutoğlu iktidarının dayattığı ideolojik terbiyesi Soner Yalçın’ı haklı kılmaktadır.
HÜKÜMETİN MESAJILakin, tarihte hâsıl olmuş benzeri vakalar ile kıyasladığımızda, Diyarbakır olayının daha büyük eylemler için istismar edilebileceği ihtimali kuvvetli durmaktadır. Nitekim, Soner Yalçın’ın öne sürdüğü, polis-dinci yapılanmalar arasındaki gönüldaşlık ve sosyo-kültürel gerçekliğin sebep olduğu “ihmalkarlık” doğru ise, iki polis memuru ve iddia edildiği gibi 7 IŞİD militanının ölmesi ile sonuçlanan operasyon o mekana neden yapıldı? Operasyon, Türkiye’nin IŞİD’e karşı tavır alması ve en nihayet ona karşı konumlanmak zorunda kalması sonucu hâsıl oldu. Örgüt, Türkiye Hizbullah’ı misali, kendisine karşı yönelen bu hükümete savaş ilan etti. Hükümet iç ve dış kamuoyunda, IŞİD ile kararlı mücadele ediyoruz mesajı vermek istemektedir. Ancak bu niyet, devlet içindeki bazı birimlerin, Davutoğlu hükümetinin iktidara daha çok yapışması veya Türkiye’nin daha derin krizler yaşaması için, IŞİD’in içindeki bazı militanları “ses getirecek” tahripkâr eylemler için kullanabilir. Bunu yaptığında büyük çoğunluk bu eylemin bir devlet-IŞİD ortaklığı ile yapıldığına ihtimal dahi vermeyecektir. Esas dikkat çekilmesi gereken husus bu olmalıdır. Tarihte, bencil tamahları için, kendi askerini öldüren, kendi savaş gemisini batıran, kendi kulelerini yıkan iktidarların örneği vardır.