20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dört duvar

Bülent İnce

Bülent İnce

Eski Yazar

A+ A-

Bugünlerde kimle konuşsak ne yapmalı diye soruyor. Pandeminin yarattığı yeni durumun nasıl bir geleceğe evirileceği konusu en büyük sıkıntımız gibi görünüyor. Yüz yüze gelemediğimiz, punduna getirebilirsek en çok görüntülü sohbet ortamlarında, yoksa tık tık cep telefonundan mesajlaşarak görüşebildiğimiz dostlarımızın tamamı, uzun vadede bu duruma adapte olamayacakları korkusuyla yaşıyor.

Kaybettiğimiz onca emek, birikim,zaman, sağlığımız, heyecanımız… Kaybettiklerimizi telafi edebilecek miyiz? Bu müthiş cendereden kurtulmak bir hayli zor görünüyor. Birçok arkadaşımızda kaygı verici davranış değişiklikleri görüyoruz. Kimi korkunç bir sessizliğe gömüldü, ağzını bıçak açmıyor. Kimi telaşlı, biteviye konuşuyor, sürekli komplo teorilerinden, hastalıklardan, en çok ölümden bahsediyor. Susarsa yakalanacak sanki… Şeklimiz şemailimiz değişiyor, şişmanlıyoruz, kaslarımız eriyor, özsaygımızı yitiriyoruz.

İşleri evden yürütebileceğimize ilk başlarda hepimiz inandık. Ama gördük ki çalışsak bile bütün gün eve tıkılı kalmak ruhumuza iyi gelmiyor. İnsanlardan uzak, kopuk yaşamak hiç de alışılacak bir durum değil. Hele ki gücünü, ilhamını, heyecanını kalabalıklardan alan insanlar için, hele hele bizim gibi görünmediği zaman büsbütün unutulan, görünür olmak için yıllarca büyük mücadele verenler için bir anda dört duvar arasında kala kalmak çok köreltici bir durum. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi Cumhuriyet’e verdiği röportajın bir yerinde bu konuya şöyle bir yanıt vermiş:

Nasıl bir dünya bekliyor bizi somutluğunda nasıl olacağını söylemek ne kadar mümkün? Ama bugün insanların çoğunun farkında olmadan itildikleri yere bakarsak, bazı insansal yeteneklerin atrofiye (körelme, zayıflama) uğrayacağını söyleyebilirim. Pandemi birçok insanın, ilk bakışta daha rahat görünen ama insanlara, kanımca, zarar verebilecek alışkanlıklar edinmelerine yol açıyor -evde çalışmak gibi. Evde çalışınca insan miskinleşebiliyor.

Engelliler bu süreçten en olumsuz etkilenen kesimin içinde yer alıyor. Kapalı ortamlarda kalmak özellikle zihinsel engellileri son derece olumsuz etkiliyor. Aileler bu konudan oldukça mustaripler. Uzman desteğinin mutlak surette hem çocukların hem de ailelerin hizmetine sunulması gerekiyor. Bu çocukların kapalı ortamda huzur ve sükunetlerinin sağlanması konusunda, zamanlarını dolduracak sağaltıcı aktiviteler konusunda bilgi ve eğitim verecek danışmanların, psikologların, pedagogların, öncelikli olarak aşılanarak, engelli evlerini düzenli ziyaret etmek üzere bir an evvel örgütlenmesi gerekiyor. Devlet bu konuda ön ayak olmalı, STK’ları bu konuda teşvik edip desteklemeli, bu türden yardımların taşınması ve örneğin rehabilitasyon merkezlerinin de bu sürece etkin olarak katılması konusunda mevzuat engelleri varsa, bu engelleri ortadan kaldırmalıdır.

Bu dönem insanların içine kapadığı, kendiliğinden yardımlaşmanın son derece azaldığı,birlik ve dayanışma ruhunun yok olduğu bir dönem. Engelli camiasında büyük bir sahipsizlik duygusu kök salmış durumda. Toplumun büyük bir kitlesinin yaşadığı sahipsizlik duygusu büyük bir toplumsal çürüyüşün işaretidir elbette. İş işten geçmeden, herkesi engelli evlerinden yükselen sessiz yardım çığlıklarına kulak vermeye davet ediyorum. Kötü günde birbirimize sahip çıkıp sarılmazsak, tadını çıkarabileceğimiz iyi günlerimiz olmayacaktır.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları