25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dünyada ve Türkiye’de bazı ‘ilk’ler

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Kimi tarihçiler, Üçüncü Pön Savaşıyla Kartaca’nın yok edilişini Roma İmparatorluğu’nun gerileme sürecinin başlangıcı sayıyor. İmparatorlukta giderek onulmaz hale gelen çürümenin izlerini bu tarihe kadar geri sürüyorlar. Kartaca’nın ortadan kaldırılmasından 75 yıl sonra imparatorluğun temellerini sarsan Spartaküs İsyanının başgöstermesini bu görüşlerine dayanak yapıyorlar. Güçlü rakipler gelişmeye katkıda bulunur. Rakipsizlik ise, içten çürümeyi tetikler.  

HESABI TUTMAYAN BİR ABD  

ABD, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla siyaset tarihindeki en büyük zaferini yaşadı. Bundan 15 yıl gibi kısa bir süre sonra da, tarihindeki en önemli gerileme süreçlerinden birine girdi. 1980 öncesinde, Amerika attığı her adımda ikinci bir “süper gücün” varlığını hesaba katma durumunda kalıyordu. “Süper güç” olmada rakipsiz hale gelmesiyle, zafer sarhoşluğu döneminde ABD dizginsizleşti. Ezilen milletleri bağımsız birer güç olarak denklemlerine dahil etmedi. Onun için Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da ve dünyanın birçok yerinde hesabı tutmadı. ABD art arda başarısızlıklara uğrarken, Ezilen Dünya kendi içinden başında ABD’nin bulunduğu emperyalist sisteme seçenek oluşturan bir Gelişen Dünya çıkardı. Ancak bu dönem içinde ABD’nin hesabını görece en çok tutturduğu ülke, Türkiye oldu.  

ATATÜRK DEVRİMİNİ CİDDİYE ALAN BİR ABD 

Bunun temel nedeni, ABD’nin Türkiye Planını yaparken rakibini ciddiye almış olmasıdır. Amerika’nın Türkiye’deki rakibi, Atatürk Devrimidir. ABD projesi, daha 1990’larda Türkiye’de iki önemli engelle karşılaştı. Türk Ordusu, hem Kuzey Irak’ta bir “kukla devlet” kurulması planına eylemli olarak karşı çıktı, hem de irticaya karşı mücadeledeki kararlılığını ilan etti. İkinci engel de, İkinci Dünya Savaşını izleyen süreçte ne kadar zayıflamış ve kireçlenmiş olursa olsun, ülkemizde devlet katında varlığını hâlâ sürdürmekte olan “milli devlet refleksi”ydi. Onun için ABD, Ortadoğu’da başlatacağı Haçlı Seferinde elverişli bir araç oluşturacak yeni bir parti imal etme ve onu iktidara taşıma yolunu seçti. Bu, herhalde dünya siyaset tarihinde görülen ilklerden biridir.  

AMERİKAN PLANININ İKİ DÖNEMİ 

İlk dönemde, devlet katı henüz fethedilmemiş olduğu için, karşı devrim, AB üyelik süreci yoluyla bir “özgürlük kisvesi”ne büründürüldü. Bu dönemde, bir yandan Türkiye’nin iktisadi düzlemde “Batı’yla bütünleştirilmesi” süreci tamamlandı. Diğer yandan, hem AB kapısında bağlı tutularak ülkenin Avrasya’ya yönelmesinin önüne geçildi, hem de Türk Ordusuna ve Atatürk Devrimi temelinde birleşme sürecine yapılacak saldırı için gerekli hazırlıklar yapıldı. İkinci dönemde, devlet katının fethi esas olarak tamamlandıktan sonra, merkezinde Türk Ordusu ve İşçi Partisinin yer aldığı Ergenekon, Balyoz ve benzeri tertiplerin düğmesine basıldı. Türk Ordusunun düzmece delillerle esir alındığı bu tertip de, dünya siyaset tarihindeki bir ilktir. Bugün Vatan’da birleşmenin temelini oluşturan Milli Hükümet Programı, İşçi Partisi tarafından tertip öncesi 2006 yılında benimsenmişti. ABD’nin hedefi büyük, Atatürk Devrimi güçlü olduğu için, aynı dönem içinde Meclis içindeki muhalefet partileri de, kaset operasyonlarıyla yeniden şekillendirildi. Birinci dönemde bölücü terörün “muhatap alınmasını” sağlamak hedefken, ikinci dönemde PKK, müzakerelerin tarafı haline getirildi. 

DEVRİM CEPHESİNİN İLKLERİ  

Aynı dönemde ülkemizde başka ilkler daha gerçekleşti ve Cumhuriyet tarihinin en büyük kitle mücadeleleri yaşandı. 2007 Cumhuriyet mitingleri, Silivri mücadeleleri, yükselen halk hareketinin Haziran Gezi Direnişiyle zirvesine ulaşması, bu dönemin en önemli toplumsal olaylarıdır. Bu mücadelelerin sonucunda, kumpaslar çökertildi, zindanlar boşaltıldı, karşı devrimci bölünme anayasasının çıkması engellendi ve bölünen karşı devrimci cephenin kendisi oldu. 

Atatürk Devrimi, 20. yüzyıl devrimleri arasında gerçekleştiği toplum içinde halen geleceği belirleyecek güç olarak yaşayan ender devrimlerden biridir. Onun için ABD, kilit ülke olan Türkiye’ye ilişkin planını uygularken Atatürk Devrimini hedef almakta kendi açısından “haklı”dır. Ama tam da aynı etken, ABD’nin bugün ülkemizde girdiği yenilgi sürecinin ardındaki nedeni oluşturmaktadır. ABD ülkemizde kendisi için bir iktidar seçeneği oluşturmakta zorlanır ve bölücü terörü taraflıktan iktidar ortaklığına yükseltmeye çalışırken, Türkiye’nin Seçeneği, Vatan’da birleşenler tarafından adım adım inşa edilmektedir. Kurtuluş Savaşımız nasıl 20. yüzyılın ilkleri arasındaysa, Amerika’nın bütün gövdesiyle abanmasına karşın, Türkiye’nin Seçeneği’nin zaferi de, tarihe 21. yüzyılın ilklerinden biri olarak geçecektir.