29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dünyaya futbolu sevdiren ülke: Brezilya

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

Bugünün dünyasında futbol üzerine bir anket düzenlense, bu ankette futbolun sevdirilmesi üzerine bir soru sorulsa, kanımca açık ara Brezilya birinci olur. En azından bizim kuşak için bu değişmez bir gerçektir. Bizim kuşağın ilk gençlik yıllarında Brezilya ulusal takımı herkesin düşlerine girerdi. Oynadıkları futbolu, görmezdik, bilmezdik. Televizyon yoktu. Gazetelerden okuduğumuz dünya kupası öyküleriyle Brezilyalı futbolcularla özdeşleşirdik. 1970 Dünya Kupası'nı kazanan takımın kadrosu dilimizden düşmez, takılmadan takım kadrosunu sayamayan arkadaşımız alay konusu olurdu. Bugün bile o kadroyu gözü kapalı sayabilirim: Felix-Alberto, Brito, Antonio, Everaldo-Clodoaldo, Gerson, Rivelino-Jairzinho, Pele, Tostao.

Bizim kuşağın birer sinemasever olmasının altında yatan gerçeklerden biri de Brezilya ulusal futbol takımıdır. Nasıl mı? O günlerde Beşiktaş'ta biri yazlık(Kambur'un yeri) altı sinema vardı. Sinemalarda, film aralarında Pele'nin önderliğinde 1970 Dünya Kupası şampiyonu Brezilya'nın futbolundan özet görüntüler gösterilirdi. Bizim derdimiz sinemaya gitmek değil, Peleli Brezilya'yı izlemekti. Sinemanın birinden çıkar diğerine koşardık. Aynı görüntüleri adeta ezberlerdik. Bu sayede sinema kültürümüz de oluşmuştu hiç farkına varmadan.

Brezilya'nın, Avrupa kökenli endüstriyel futbola özenmediği yıllarda oynadığı futbol sanki bir müzik eşliğinde yapılan doğal hareketlere dayalı dansı andırırdı. Genetik özellikleriyle birlikte getirdikleri ırksal, etniksel yapılarının melezleşme ile birlikte ortaya çıkardığı futbol ürünü salt Latin özyapısını değil anakarada yaşayan tüm eski toplumların birbiriyle sarmalanmasını göz önüne getirirdi. Özyapılarından kaynaklanan anatomik yapılarına bakıldığında, uzun bacaklar üzerinde kısa vücutları onların teknik olmalarını sağlıyor, bacaklarındaki estetik dans figürlerini andıracak denli uyum içinde futbol alanına yansırdı.

Brezilyanın oynadığı özgün ve özgür oyun her şeyden önce gönüllü bir eylemdi. Brezilyalılar için futbol oyunu yaşamı süslemekte, hayatın boşluklarını doldurmakta ve bu bağlamda vazgeçilmez olmaktadır. Brezilya'nın oyunu hepimizi etkinliğin içine çeker, insanın nesnelerde gözleyebildiği ve hatta anlatabildiği şu en yücesinden soylu iki niteliği önümüze koyardı; ritim ve armoni.

Dünkü yazımda da değindiğim gibi 24 yıl dünya şampiyonu olamayan Brezilya bütün bu özgün yapısal özelliklerini bir kenara bırakarak ABD 1994'de özlemini duyduğu kupaya ulaştı. Bizim Ulusal takımı da Ronaldo'nun mahalle arası maçlarımızda "Hazreti burun" dediğimiz vuruşu ile 2-1 yendikleri 2002'de beşinci kez kupayı kazandılar. İlk üç kupa özgün Brezilya futbol biçemi, son ikisi ise Avrupa'ya uyarlanmış oyun ile kazanıldı.

Oyun yapısı ne olursa olsun Brezilya denildiğinde Dünya Kupası'nın ilk favorilerinden biri olduğu tartışılmaz. 80 yıl içinde yapılan 20 Dünya Futbol Şampiyonası'nın finallerine 19 kez katılıp yedi finalin beşini kazanarak bugün sıralamada geriye düşse de, ulusal takımlar söz konusu olduğunda en başarılı takım unvanını korumaktadır...