25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Düşlerin son aşk filmi!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

İşte ben onsuz, o bensiz olmalı ki; gecenin efkarında “yar” düştü yine gönlüme, derin sarnıca nakşolmuş bir filmin yürek titreten diyalogu gibi!..
Ve bir eskimiş ipe sarılıp bıraktım kendimi, her biri birbirinden şaşkın sahnelerin sonu sürpriz gidişatında savrulur gibi!..
Nedense, “yaşam her anıyla perdeden inmeyen bir sinema gibidir” dedim o an, gökyüzünde her sahnesi şaşkınlık olan puslu ve derin manzaraya bakarken...
İşte o sırada en acı dramlarla, ıslak mendillere dolanmış melodramlar gibi yaşamın eskiyen, ama bağrımızda taptaze duran günleri de geldi aklıma yar:
Mahalle aralarında, rengarenk ampullerle karnaval yerine dönmüş çocuk heyecanında sinema önleri... Ve her birinden gözü yaşlı çıktığımız, kim bilir belki de şenşakrak film günleri...
Düşündüm de halen çok muzip içimdeki o çocuksu seyirci;
- Baksanıza, hiç olmadık anlarda, iki sevgili düşler dururum başrollerde “yar” gibi...
- Ve, “çıkma bu hikayenin içinden” dercesine, yalvarırım filmi başa sar gibi...

Bağrımdan akan şerit!..
İçimde hasret filmleri, kulağımda isyan diyalogları ve gözlerimde sevda görüntüleriyle, düşlerime “on dakika ara”lar vermeden sarılıp durdum;
Bir baktım da ezeli yoldaşım mavi kehribara tutunmuş avuç çizgilerime, sanki ısrarla çekilmesi gereken bir senaryonun kader izleri;
- Elimde çok eskiden kalmış iki pembe bilet gibi sanki sevda damgası...
- Ve dedim ki içimden, “bitmeyecek bu film, elbette ki çekilecek arkası...
Düşünsene yar; Ben afişlerin gizeminden kurtarmaya çalıştığım o maziyi düşünürken, gözlerimiz ışıkları kapanmamış yaşam perdesinde aşk bekleyen yolcu gibi heyecanlı...
Çünkü kaderimizi anlatan bir filmin engebeli akışında, papatyalarla süslü bir yokuştan sarmaş dolaş inişimiz gibi, senaryomuz delicesine efkarlı!.. Ve işte o anda, heyecanla “perde” diyen notalarımız da çok kararlı;
- Hurdaya dönmüş bir makaranın bağrına sarılmış film şeridi gibi, yaşama tutundu “renkli” sevdamız...
- Ve gördüğüm ilk sahnede yalnızlık ve belki de bir sonraki sürpriz, perdede yeni aşk gibi yoldayız...

Zihnimden çıkmayan sahne!..
Kışın karalar bağlamış bağrında, yaşamın gidişatını yeni yazılmış bir film gibi değiştirmeyi düşlerken, dün gece eskimiş yaz gecelerine tutundum seni özlerken yar... Ve nedense bir kehribar tanesinden damlayan eski bir buse gibi aktı sinema perdesine, başrollerde tutmak istediğim o garip yıldız...
Üstelik teninde kahkahadır belki de, beni beklerken, düşlerim de “yar” gibi yapayalnız...
Anla işte yar; Ben ve seni anlatan bir hayali filmin sonu belirsiz gidişatına iyice bırakıverdim kendimi...
“Gel sonunu birlikte yazalım bu hikayenin, ben özlemimi anlatayım, sen hasretinle kendini...
Göz göze çekelim, dünya döndükçe vizyonda kalacak ikimizin o ebedi filmini...”
Hem de şöyle elele tutuşalım bizi anlatan o filmin gişe kuyruklarında yar;
- Saçından bahar dökülen gül kokusu gibi, her sahnesi hiç çıkmasın, kalsın aklımda...
- Ve ne viran ne de mutluluk, biz kalalım yalnızca perdenin ah çektiren karanlığında...

Nefesim küpe kulaklarında!..
Düşlerimin filmi perdeyi tokatlarcasına geçerken önümüzden... İşte o an tenime hicran şamarları vuran sahneler ayrılmasın gözümüzden;
- Çünkü nereye baksam ince bir nağmenin “sevda” diye çığlık atan tınıları var dudaklarında...
- Ve hisseder ki, sinema loşluğunda, nefesim küpe gibi iç gıcıklar kulaklarında...
Bu filmi aklına yaz ve sakın unutma yar... Beyaz teninde kara üzüm tanesi gibidir bu filmin hikayesi artık...
Ahu gözlerinde bir filme dönse de özlemin, tüm fotoğrafların gibi o da artık çaresiz ve yırtık...
Çünkü bir kısrağın üzerinde dörtnala gidiyor bak filmimizi çoktan başlattık!.. Ve unutma ki, içimiz sarmaş dolaşsa, sinemaların yüreği kadar ikimiz de sıcacıktık...

Perdede unutulmuş sevda!..
Evet; Yaşam kısa filmler gibi sonu farklı olsa da yar, bırakma başkasının öyküsüne kaderini... Al işte, perdeden hiç indirme bu filmin aşk kokan hikayesini;
- Bir yazlık sinemanın boyası dökülmüş perdesinde, unutulmuş bir sevda sahnesine kul etme benliğini...
- Unutma, donmuş manzaranın içine işleyen, bir eski fotoğrafın gülmekte inat eden inceliğini...
- Bırakma bedenini ahşap sandalyelerde, gecenin üşüyen griliğine hapsetme yüreğini...
- Ve ışıklarını kapatmış gökyüzünde, yolunu şaşırmış o garip yıldız gibi uzakta tutma kendini...
İşte böyle yar; Gözlerim perdede, hasretin çöl sonsuzluğunda ne çare ki çok ırak...
Ve yüreğimde sesin döner durmadan, “bırak filmi, dön ve yalnız bana bak!..”