19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

El Kaide’nin yeni taarruzu!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

11 Eylül 2001’de ABD’deki “İkiz Kuleler”e yönelik  saldırılar, El Kaide şiddetinin zirveye çıktığı, tarihin en büyük terör eylemiydi...

Bu eylemin ardından El Kaide ikinci büyük saldırısını İstanbul’da iki sinagog, HSBC Bank ve İngiltere Başkonsolosluğu’na yönelik düzenledi...

15-20 Kasım 2003’te 4 bombalı araçla yapılan saldırılarda 60’tan fazla yurttaş öldü, en az 600 kişi de yaralandı...

Bu iki kanlı eylemin ardından ABD, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’i aramaya başladı...

CIA’nın uzun uğraşı ve örgüt liderinin başına 25 milyonluk ödül konulmasının ardından Ladin, Mayıs 2011’de, yani “İkiz Kuleler” saldırısının 10. yılında Pakistan’daki bir hücre evinde öldürüldü...

Cesedi bulunamasa da Ladin’in öldürülmesi El Kaide’yi yalnızca zayıflatmadı, yaşanan dağınıklıktan El Kaide’den daha tehlikeli örgütleri de ortaya çıkardı... Kafa kesen, insan kalbi yiyen IŞİD ve El Nusra bu yapıların başında geliyor...

Herkes Bin Ladin’in ardından El Kaide’nin çöktüğünü düşünürken, örgüt aslında yeni kimliklerle tüm İslam coğrafyasında terör estirmeye devam etti...

İşte bu sırada ABD, Suriye’de palazlanan iki dinci grubu çökertmek için Fransa’nın da aralarında bulunduğu “koalisyon gücü”nü kullanarak hava saldırıları başlattı...

Fransa’da “Charlie Hebdo” adlı bir mizah dergisinin basılarak katliam yapılması, IŞİD ve El Nusra’nın Suriye ve Irak’ta büyük darbe almasının sonrasına denk geldi...

Sanıldığı gibi, El Kaide türevlerinin Paris saldırısı yalnızca Hz. Muhammed karikatürlerine bir öfke değil, iyice sıkışan Selefi örgütlerin, koalisyon güçlerine karşı yeni bir intikam taarruzunun da başlangıcıdır...

Bir medya organının özellikle hedef alınmasında, dünya çapında propaganda etkisinin göz önünde bulundurulması da unutulmamalı...

Ne yazık ki, El Kaide türevlerinin Paris’teki saldırısı son da olmayacak... Mizah dergisini basan iki kardeşin 15 bin euro tutarındaki silah ve mühimmatla donatıldığının anlaşılması da, El Kaide’nin benzer saldırılar için donanımlı hücreler oluşturduğunu gösteriyor...

Peki, Irak’ta El Kaide türevlerine karşı birleşen koalisyon güçleri Avrupa’ya sıçrayan dinci terörle nasıl baş edecek?..

Hiç kuşkunuz olmasın; 2001’deki “İkiz Kuleler” deneyiminin yaşattığı şok da gösteriyor ki, tüm Avrupa en az Irak ve Suriye’deki kadar kaosla karşılaşabilir...

GÖRMEZ’İN GÖRMEK İSTEMEDİĞİ!..

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in, 81 ilin müftülerinin katıldığı Edirne’deki “istişare toplantısı”nda yaptığı konuşmanın   içeriğini okuyunca, aklıma Uğur Mumcu’nun “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” sözü de geldi...

Kendi kendime dedim ki; Görmez, müftülere İslam’da israfın günah olduğuna ilişkin de fetva vermiş midir acaba?.. Sonra da düşündüm ki, altındaki yüzbinlerce lira değerindeki son model makam aracından utanarak bu meseleye hiç girmemiştir...

Ancak israfla ilgili suskunluk, Görmez’in terör konusunda dünya ülkelerinin yaklaşımına değinirken baltayı taşa vurmasını da engellememiş!... Yani Görmez, kaş yapayım derken göz çıkartmış ve bilgisizliğini de bilinçli ya da bilinçsizce, bir çırpıda dışa vurmuş!..

Bakınız, Diyanet gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük bütçesine sahip bir makama oturtulan zat neler söylemiş;

“Son günlerde acı yaşıyoruz. Ve ibretle bütün dünyayı, çağdaş dünyayı izliyoruz. Son 10 yılda acılarla kıvranan İslam coğrafyasında 12 milyon insan katledildi.  Geçen hafta Paris’te hiçbir aklıselimin kabul etmeyeceği bir şekilde 12 insan hunharca katledildi. Ama 12 milyon insanının katline ses çıkarmayan insanlığın, sadece 12 kişiye düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını da hep birlikte ibretle izledik. Ve insanlığın bir an önce bu noktada kendine gelmesi gerektiğini ifade etmek isterim. Dünya kamuoyunca teröre, şiddete ve vahşete sadece öldürülenlerin kimliğine ve coğrafyasına göre tepki oluşturuluyorsa, bu ölümlere çare bulmak maalesef mümkün değildir.”

SUSKUN KALAN DİN OTORİTESİ!..

İslam coğrafyasındaki katliamlar da dünyanın her tarafındaki şiddet olayları gibi insanlığı derinden yaralıyor... Ancak ortada Diyanet İşleri Başkanı’nın da kabul etmesi gereken çok acı bir gerçek var...

Görmez’in “12 milyon insan katledildi” diyerek sıraladığı Suriye, Irak, Nijerya, Lübnan ve Pakistan’ın da aralarında bulunduğu ülkelerde şiddeti dayatan, katliam yapan örgütlerin tamamı kendilerini “Müslüman” sayan ve adlarında “İslam” sözcüğü de bulunan terör gruplarıdır...

Üstelik bu gruplar, son yıllarda Afganistan, Pakistan, Suriye ve Irak’ta kan döken IŞİD ve El Nusra gibi El Kaide türevi Selefi-Tekfirci örgütlerden başkası da değil...

Özetle; Görmez’in ısrarla görmekten kaçındığı bir gerçek daha var; İslam coğrafyasının yarası kendi içinde durmadan kanıyor!.. Şiddet kendi içinde, engelle karşılaşmadan büyüyor...

İslam coğrafyasındaki terör ve katliam ne yazık ki, tarikat ve cemaat bölünmeleri, mezhep çatışmaları ve dinci yapılarla laikliği korumaya çalışan rejimler arasında sürüp gidiyor...

Ne yazık ki, Görmez’in yönettiği Diyanet’in de aralarında bulunduğu İslam ülkelerindeki hiçbir dini kurum ve otorite, Müslümanlara karşı terörden vazgeçmeyen, sokaklarda bir günde 500 kişinin kafasını kesen dinci örgütlere karşı neden bir kez olsun seslerini yükseltemediklerini sorgulamıyor!..

İnsanlığı şiddetten arındırma çabaları sırasında, milletlerin teröre başkaldırmasını sorgulamak, “iğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına batırmak” şeklindeki atasözünü de ne yazık ki köreltiyor...