18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emeğin Şövalyeleri

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Nazım Alpman yürekli bir gazeteci, ülkenin önemli sorunlarını ekrana taşıyan sorumluluk duygusu yüksek bir televizyoncu ve geçmişte işçi eylemlerine önemli katkılarda bulunmuş düzgün bir sendikacı. Ben Nazım Alpman’ı, sonradan Birleşik Metal-İş Sendikası adını alan Otomobil-İş Sendikası’nın son günlerinde tanıdım. 1980 öncesinin devrimci sendikası Maden-İş’ten doğan boşluğu doldurmak çabasında olan Otomobil-İş maden işkolunun örgütlenmesinde zorluklar yaşıyordu. Yöneticiler arasında örgütlenme modeli konusunda görüş ayrılıkları çıkınca yargıdan yardım istendi ve iş mahkemesi üç kişilik bir kayyum heyeti ile Otomobil-İş’in kongreye götürülmesine karar verdi. O üç kişiden biri de bendim. Kayyumluk dönemimizde kongre gününe kadar grev kararları almak gibi önemli işçi eylemlerine karar verdik. O dönemde yapılan ve işçi hareketimizin tarihinde önemli bir yer tutacak olan Netaş grevi işçi sınıfının tarihine not düşmek için yazıldı.
ÖNEMLİ BİR KİLOMETRE TAŞIYDI
Netaş grevi 18 Kasım 1986’da Ümraniye’de bulunan Otomobil-İş Sendikası üyesi 2 bin 650 işçinin işi bırakması ile başladı. O yıllarda ülke 12 Eylül’ün uzayan gölgesinde yapılıyordu. 12 Eylül faşizan bir girişimdi ve yaşananların faturasını işçi sınıfına çıkarıyor ve 2821-2822 sayılı yasalarla özgür sendikacılık boyunduruk altına alınıyordu. Çıkarılan bir grev yönetmeliği işyeri kapısında ancak iki işçi ve bir tek pankartın bulunbileceğini söylüyor, grev ziyaretlerini ve grev mahalline halkın gelmesini yasaklıyordu. Buna rağmen Erdal İnönü, Deniz Baykal, Necdet Calp gibi ülkenin muhalif siyaset önderleri, halk sanatçıları bu greve büyük destek verdi çünkü bu grev ülkenin işçi sınıfına ve aydınlarına kaşı girişilen zulme karşı bir başkaldırıştı. Netaş grevi yerli ve yabancı medya tarafından hak ettiği ilgiyi gördü ve kamuoyu bu grevi sahiplendi. Sonunda grev anlaşma ile sona erdi bizim düzenlediğimiz kongre ile de günümüzün başarılı sendikası Birleşik Metal-İş Sendikası kurulmuş oldu.
BAŞKALDIRAN SENDİKACILIK- BİAT SENDİKACILIĞI
1980 öncesinde sendikacılığımız altın yıllarını yaşadı. Sonrasında çıkarılan 2821 ve 2822 sayılı yasalarla özgür sendikacılık yok edildi ve Türkiye ILO tarafından çok eleştirildi. Maden işçilerinin ve Tekgıda-İş’in ÇAYKUR eylemleri dışında eylemsiz sendikacılık dönemi başladı. Hele 2002’de AKP iktidarının iş başına gelmesi ile hukukun üstünlüğü yok edildi ve demokrasinin temel taşları yerinden oynatılıp tek adam yönetiminin temelleri atıldı. Tüm muhalefet odakları ve özellikle sendikalar susturuldu. Sendikalar iktidara yakın durdukça ayakta kalabilecekleri algısına kapıldı. Geçmişin sendikacılığından eser kalmadı. Sendikacılar bırakın direnişlerine, grevlerine siyasilerin gelmesini siyaset sözcüğüne bile kapılarını kapatmışlardır. Grev hakkı yasaklarla donatılmış, yetki sorunu bakanlığın takdirine bırakılmış, kıdem tazminatı kaldırılmak isteniyor, işsizlik fonunun içi boşaltılıyor, işçiye verilmesi gereken paralar işverenler ve AKP politikaları için kullanılıyor ama ses çıkaran yok. Biat sendikacılığı günümüz sendikacılığının belirleyici adı olmuştur.
BU KİTAP TARİHE NOT DÜŞÜLMEK İÇİN YAZILDI
Toplumun hafızası yoktur. Çok çabuk unutur. Şimdiki sendikacılarımız da geçmişi çoktan unuttu. “Emeğin Şövalyeleri” kitabı, geçmişe ışık tutmak ve sendikacılığımızın geleceğine yönelik bir hatırlatma yapmak için yazıldı. Nazım Alpman’a bu güzel ve değerli çalışmasından dolayı teşekkür etmek gerekir. Çünkü bu kitap özgür sendikacılığın ne kadar önemli olduğunun altını çizmeye çalışıyor. İşçi sınıfının Nazım Alpman’a bir teşekkür borcu vardır. Umarız sendikacılar bu kitabın üyeleri tarafından okunmasını sağlar ve bir başka işçi hareketinin var olabileceğini onlara hatırlatır.