25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erdoğan’ın danışmanları bu yazıyı okumalı

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Hayır efendim. Kastım, kendi yazım değil.

Bessam Abu Abdullah’ın son yazısı.

6-7 Şubat’ta Aydınlık’ta çıktı.

Abartmıyorum. Tarihi önemde.

Özeti:

Esad’la barışabilmesi için.

Tayyip Erdoğan’a “son çağrı”.

***

Bir vesileyle yine söz etmiştim.

Prof. Dr. Abdullah sıradan biri değil.

Bilinen sıfatı:

Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü.

Az bilinen diğer kimlikleri:

Esad’ın dış politika danışmanı.

Şam’ın Türkiye politikasının mimarlarından.

Çağrısı, bir fikir jimnastiği değil.

Ölçülüp biçilmiş diplomatik bir hamle.

Muhtemeldir ki, Esad’ın direktifiyle harekete geçti.

Sonuç:

Çağrıyı taşıyacak bir isim.

Etkilidir. Yetkilidir.

***

2 yıl önce kendisiyle tanıştım.

Bir Şam seyahatimde sohbet fırsatı buldum.

Tahran’daki bir toplantıda da rastlaşmıştık.

Baas Partili bir akademisyen. İşi strateji.

Diplomat geçmişi var. Ankara’da 4 yıl görev yapmış.

Türkiye’yi biliyor, yakından izliyordu.

İlgisi Türk dış politikasıyla sınırlı değildi.

İç gelişmeleri gazeteci kadar ayrıntılandırabiliyordu.

Türkiye-Suriye ilişkilerini dipnotsuz konuşabildik.

***

Bessam Abdullah, Erdoğan’a diyor ki:

Askeri durum: Suriye ordusu her tarafta ilerliyor.

Halk: Oynanan oyunu idrak etti.

Muhalefet: Yurtdışı mutfaklarda pişirildi. Beceriksizdir. Suriye’de karşılığı yoktur.

Çözüm: Askeri değil siyasi olacak.

Cenevre 2: Suriye devletinin meşrûiyetini tescil konferansıdır.

Esad’lı Suriye: Suriye halkının desteği cumhurbaşkanı seçiminde görülecek (Temmuz). Şimdiden kendinizi alıştırın.

Batı-İran nükleer uzlaşması bölgeyi etkileyecek.

Sonuç: “Suriye politikanız iflas etti.”

***

Prof. Abdullah, Erdoğan’a “kapı aralıyor”.

Tahran devreye girmiş: (Son Tahran seyahatinde) İran, Erdoğan’ı uyardı.

Bir: (Yanlış) tırmandırdığın Suriye politikasından dönmem mümkün. Dönmezsen, her tarafını kıracaksın.

İki: Dünya ve bölge koşulları değişiyor. Yeniden tanzim edilecek.

Üç: Dönmezsen, yeni düzende yerin olmaz. Terör ateşi seni de yakar.

***

Şam, sadece ortak “terör tehdidi”ni işaretlemiyor.

Önerilerini de hazır.

İki taraf da tehdit altında: Ortak sınırdaki kaos durdurulmalı.

El Kaide gerçek bir tehdittir. Türkiye’nin milli güvenliği tehlikede.

Hepsi radikal: Dinci grupların ılımlısı yok.

Çıkış yolu: Teröre karşı bölgesel işbirliği.

Yani: Türkiye, İran, Suriye ortaklığı.

Kapsamı: Askeri ve istihbari alanlarda.

Davutoğlu’na dikkat edin: Kışkırtmalarına son verin.

Perde arkasındaki faaliyetleri önce Türkiye’ye zarar veriyor.

Son cümlesi: “Esad Türkiye’nin kazanılması için her daim açık kapı bıraktı.”

***

Şam’ın çağrısı zayıflığından mı?

Nesnel bakmak lazım.

Çağırı: 2012 ortalarında yapılsaydı, “zayıflıktan” denebilirdi.

2013-14’te stratejik tablo değişti.

Üstünlük: Artık Suriye’de ve bölge kuvvetlerinde.

Sonuç:

Şam’ın “barışalım” çağrısı?

“Yenilen” kuvvetin “acizlik” beyanı değil.

“Yenen” kuvvetin “sorumlu” hamlesidir.

***

Erdoğan, Esad’ın araladığı kapıdan girebilir mi?

“Cevap”tan önce birkaç gözlem.

İslamcıların toplantılarına sıkça gidiyorum.

Eski yeni birçok tanıdıkla konuşuyorum.

Suriye politikasını savunan kalmadı.

Etkisiz birkaç kapıkulu dışında.

Onlar da, “tuzağa düşürüldük” havalarında.

Yani: Politika doğruydu, Batı yalnız bıraktı!

Sonuç: Suriye’de dönmek, ısrardan daha kolay.

***

Fakat: Sorun, içte değil dışta.

Erdoğan, iktidarının en zayıf döneminde.

Türkiye’nin “tek adamı”ydı.

Artık en kırılgan siyasi figür.

İki mecburiyeti var:

Batı: Siyasi desteğine muhtaç.

Suud/Körfez: Dolarlarına muhtaç.

Yoksa: Ayakta kalamaz.

***

Sonuç:

Batı ve Suud evet demezse.

Suriye’de farklı tek adım atamaz.

“İzin” verirler mi? Bu aşamada “hayır”.

Erdoğan’ın muhtemel rotası:

Eskiye devam. Fakat frene basarak.

Sonsöz:

Kesin cevap, 30 Mart’tan sonra. Pek çok soruda olduğu gibi.