25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erdoğan'ın Davutoğlu seçimi:Yurtta kavga, bölgede kavga

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Gezi'den bir ay kadar önceydi (Nisan 2013). Bir AKP kurucusuyla sohbetteyiz.

Önemli, saygın bir isim.

Abdullah Gül, önünde ceketini ilikler.

***

Tayyip Erdoğan'dan rahatsızlığını saklamadı.

Eleştirilerinin özeti:

Bir: "Birikimsiz."

(Aslında kavramın "c" halini kullandı.)

İki: "Milli hassasiyetleri yok."

***

Birinci elden tanıklığı aktardı:

Erdoğan ailesinin anadili Türkçe değildi.

Bizzat Erdoğan'ın kendisi rahatsızmış:

"Bu nasıl memleket? İnsan anadilini rahatça konuşamıyor."

(Sorun, anadilin "başka" olması değil. "Başka"lık üzerinden sorun üretilmesinde.)

***

Partideki temel sorunu da anlattı: "Tayyip Bey itiraz edilemez konumda."

Bir buçuk yıl önceden öngörüleri de netti.

Bir: "Belli. Tayyip Bey Çankaya'ya çıkmak istiyor."

(Köşk, Erdoğan'dan kurtulma yolu gibiydi.)

İki: "Yerine Abdullah Bey'i istemiyor."

Sürpriz değildi: Biliniyordu, konuşuluyordu zaten.

***

Başbakanlık için kim uygun olurdu?

Öncelikle muhatabımın fikrini merak ediyordum.

Çünkü Gül cenahıyla örtüşüyordu.

Gönüllerinden geçen ismi telaffuz etti: Binali Yıldırım.

İlk gerekçesi ortalamaydı.

"Başarılı, çalışkan bir isim."

***

Şaşırmıştım.

Yıldırım, Erdoğan'a en yakın isimlerdendi.

Sadık. Yıpranmamış.

Belediye döneminden beri yanında.

Milyarlık ihaleler ona emanet edilmiş.

Nasıl oluyor, Gül cenahı da onu tercih ediyordu?

***

Muhatabım devam etti.

"İki tarafa da ters gelmez."

Şöyle anlamıştım: "Evet, Erdoğan'a yakındır."

Fakat: "Gül'e de uzak değildir."

Arada konuşulmuş, anlaşmaya mı varılmıştı?

Bilgi edinemedim.

(Zaten: Parti içi taktikleri anlamakta zorlanmışımdır.)

***

Muhatabımın Yıldırım'a atfettiği üçüncü özellik.

"Erdoğan gibi değildir. Türklüğü özümsemiştir."

Demek: Erdoğan AKP'de de "Türklük" üzerinden sorgulanıyormuş.

Bilmiyordum.

Türklükle mesafesini açan CHP yönetimine duyurulur.

***

Yıldırım'ın bağlantılarını biraz araştırdım.

Aydın Doğan medyasının tercihi de oydu.

Yıldırım'ın ratingi için çalışıyorlardı.

***

Gezi öncesi için bir tespit.

Aktörler: Erdoğan karşıtı bazı kuvvetler.

Gül cenahı. Cemaat. TÜSİAD. Aydın Doğan medyası v.s.

Amaç: Erdoğan'dan kurtulmak.

Araç: Kavgasız, gürültüsüz. Yükselterek indirmek. Yani Cumhurbaşkanı yapmak.

Gezi'yle birlikte Erdoğan'ın çizildiğini düşündüler.

Doğrudan indirmeye karar verdiler. "Şah" dediler. 17-25 Aralık süreci budur.

Fakat olmadı. Güçleri yetmedi.

***

Şimdi: Aynı kuvvetler arayış içindeler.

Aradıkları: "Erdoğan'ın Çankaya'ya gitmesini fırsata çevirebilir miyiz?"

Göreceğiz.

***

Erdoğan ise birikmiş zorluklarının farkında.

Batıdan müdahalelere açık. Göğüsleyecek gücü yok.

Tahkimata dıştan başladı.

Yol haritasını çizdi: Yurtta kavga, bölgede kavga.

Batı cephesinde ise: Teslimiyetçi.

Davutoğlu tercihi bu politikanın gereğidir.

Kaosculuğu demokrasi, teslimiyeti dik duruş diye sunabilir.

Hem de tutkuyla.

Binali Yıldırım ise fazla "düz" biri.

Devam edeceğim...