24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Ey Büyük Atatürk...’

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Başlığı Hürriyet Gazetesi yazarlarından Ahmet Hakan’dan esinlenerek belirledim. Hakan, 15 Temmuz’da yapılan darbe girişiminden sonra yazdığı bir yazıda Atatürk’ün büyüklüğünü yeni anladığını, yıllarca Atatürk aleyhine yazılar yazdıktan sonra tekkeleri neden kapattığını da yeni anladığını yazdı. FETÖ terör örgütünün yaptıkları Ahmet Hakan’a, Atatürk’ün ne kadar büyük olduğunu öğretmiş. Belli bir düzeye gelmiş insanların Atatürk’ün büyüklüğünü yeni anlamaları bize şunu kanıtlamaktadır: Bizler aklımız erdikten bu yana Atatürk’ün büyüklüğünü anlamaya ve içselleştirmeye çalışıyoruz. Ama genede Büyük Öke Atatürk’ün bilgeliğinin sınırlarını bulamıyoruz. Atatürk’ün büyüklüğünü yeni keşfedenlerin geç kaldıklarını kabul edip bundan sonra daha fazla çalışmaları gerektiğinin altını çizmeliyiz. Çünkü Atatürk demek akıl, bilim, yenilenme, aydınlanma ve devrim demektir. Biz Atatürk’ün manevi mirasçıları olduğumuz için bizleri kandıramadılar. Zaten büyük Atatürk, “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” demiş ve eklemiştir: “Ben hiçbir doğma, hiçbir ayet bırakmadım. İnsanların ve toplumların yaşamları büyük bir hızla değişirken, değişmez kurallar koymak akıl ve bilimle bağdaşmaz. Benim milletim için yaptıklarım ortadadır. Bu nedenle benim manevi mirasçım akıl ve bilimin yolundan gidenler olacaktır.” Atatürk’ün çizdiği bu akıl ve bilim yolu aynı zamanda ona inananların koruyucusudur.

‘YAN GÖZLE BİLE BAKMADIM’

Tanıdığım en büyük Atatürkçülerden biri olan Adnan Dinçer’in yanında genç bir antrenör olarak meslek hayatıma başladıktan sonra kimlerden nice, teklifler aldım. Adıma şirket kurmayı mı, fabrika açmayı mı, şu örgüte ya da derneğe üye olursam mill takım hocalığı mı, daha nice öneriler... Hiç birine yan gözle bile dönüp bakmadım. Bire bir yaşadığım bir olayı siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim. Bir gün eve geldiğimde, evde yabancıların olduğunu gördüm. Eşime “konuklarımız kim?” diye sorduğumda şu yanıtı aldım: “Beyler Ataman’ı alıp ücretsiz okutacaklarmış”. Büyük oğlum Ataman’ı yıllarca okuduğu okullardan izlemişler. Kirada oturuyorum, eşim çalışmıyor ve üç çocuğumun yükü de tek başıma omuzlarımda. Birini FETÖ’ye teslim etmek yükümü bir hayli hafifletebilirdi. İşte o anda da Atatürk’ün akıl ve bilim yolu bizi korudu ve eve gelenlere şunu söyledim: “Evimize gelmişsiniz. Bizim geleneklerimize göre evimize gelen herkes konuktur. Ancak yaptığınız öneriden sonra size birkaç dakika zaman veriyorum. Bu zaman içinde evi terketmezseniz, mutfakta annemin kırılmaz bir oklavası var. Onu elime aldığımda sizi tam 78 basamak merdiven boyunca döverim.” Bir dakika içinde evi terkettiler...

‘ATATÜRK’TEN ESİNLENDİM’

Ben Atatürk’ün büyüklüğünden esinlenerek çocuklarıma Ataman ve Atacan isimlerini verdim. Onlara “siz benim değil Ata’nın çocuklarısınız. Gelecekteki yaşamınızı ona göre kuracaksınız” dedim ve öyle de oldu. Şimdi, “kandırıldık” diyenlerin yatacak yeri yoktur. Bizler Atatürk’ün yolunda binbir eziyet çekip, zorluklarla mücadele ederken FETÖ ile kolkola yürüyenler “tatlı hayat” yaşadılar. Hıncal Ağabey(Uluç) köşesinde “Metin Tükenmez bu ülkenin en büyük 10 spor yazarından biridir ama nedense ona hiçbir büyük gazetede yazı yazdırmıyorlar” diye yazdığı günlerden kısa süre sonra önce Kardeşim Yıldırım’a sonra da bana gazeteler sayfalarını, televizyonlar da ekranlarını kapattılar. Nihat Genç “ilk kovulan gazeteci unvanını ele geçirdim” diye yazdı. Yanılıyor, birtakım güçlerin eli ile ilk işinden olan Yıldırım Tükenmez’dir ikincisi ise benim. FETÖ ve onun yan kuruluşları ile kolkola yürüyenler gazete ve televizyonların yıldızı olurken Tükenmez Kardeşlerin 2005 ve 2006 da bertaraf olmalarının nedeni de böylece anlaşılmış, Hıncal ağabey’in sorusu da karşılığını bulmuş oldu. Öyleki, Radikal gazetesi bilgisunar (internet) yaşamına geçerken çıkarttığı “Emeği Geçenler Eki’nde” Tükenmez Kardeşleri yok saymıştı. Radikal’e iki yazı yazanın adı vardı da yıllarca yazan bizlerin adını yazmaya korkmuşlardı herhalde. Demek istediğim şudur: Bizim başımız dik, anlımız açık. Bazı günler akşam eve nasıl ekmek götüreceğimizin hesabını yaptık ama Atatürk’ün yolundan ayrılmadık. “Kandırıldık” diyenler bu işlerden kolay kolay sıyrılamazlar. Eğer sıyrılırlarsa, cezalarını çekmezlerse, “kandırılamayanların” çektiği eziyet bir gün salt onların değil sıyrılmalarına izin verenlerin de boynuna dolanacaktır. Bu böyle biline!