29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fatih Terim ile neden olmaz?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

Şu 2 milyon dolar verip İstanbul’a davet ettiğimiz Brezilya takımını görünce futbol yavaş yavaş ölüyor mu diye düşünmeden edemedim. Kendi evinde, Dünya Kupası finalinde Almanlardan yedi gol yiyen bir takım ile milyon dolarlar verip maç oynuyorsanız bunun anlamı birinci derecede aşağılık kompleksi içinde kıvranıyorsunuz demektir. Bir yandan da yitirilen saygınlıklarını(prestij) yeniden kazanmalarına olanak hazırlıyorsunuz. Hazırlık maçına her ülkenin Ulusal takımının, her ekibinin gereksinmesi vardır. Ev sahibi olarak, konukseverlik gereği yol ve konaklama bedeli ödendikten sonra karşılaşma yapılır. Bunun dışında yapılan her türlü anlaşma kendini küçük görme, başkaları karşısında ezilme, kendini yok sayma anlamına gelir. Böylesine bir yoksunluk içindeki insanların kendi dünyamıza döndüklerinde mangalda kül bırakmamalarını ancak kara cahiller yutar...

Oyuncularının bireysel yetenekleri ile futbol oynayan, sistem ve taktiğe çok fazla bel bağlamayan Brezilya karşısında rezil olmanın birincil nedeni Fatih Terim’in kadro seçimidir. Adalet duygusunu ön planda tutarak oluşturulan bir Ulusal takım belki Avrupalı bir karşıtının önünde zorlanırdı ama Brezilya ile başa baş oynardı, 2002 Dünya Kupası’nda oynadığı gibi. Brezilya saplantılı teknik adamı Scolari’yi görevden aldığı halde biz saplantılı, takıntılı, adalet duygusu gelişmemiş tüzün(adalet) salt kendi işine geldiğinde önem kazandığını sanısı ile hareket eden bir teknik adamı tepemize oturtmuşuz.

Sadece bu nedenle, adaletsiz ve diktatör olduğu için Terim ile çıkılan yolculuğun sonu karanlıktır. Leverkusen’in en iyi oyuncularından Hakan Çalhanoğlu ve Ömer Toprak Fatih Hoca’nın “takıntılı kişiliğine” kurban olmuştur. Bunun cezasını da göz göre göre Ulusal takım çekiyor. Kendi karmaşık hesaplarını doğru göstermek için kadroya aldığı Gökhan Töre’yi de oynatmıyor. Hesaplarını bilgiye değil kurnazlığa dayandıran, yaşlandıkça da bu tür davranışlarını katlayarak artıran Fatih Terim ile iş yürümez.

Fatih Terim ile olmaz çünkü o futbolda somutlaştırma, bilinçli olma, akılcı ve adaletli olma gibi duygusal tepkileri futbolcularına aktarmayı bir türlü beceremiyor. Bu duygusal tepkiler teknik adamı “sosyal” ve “bütünleştirici” bir yönetim biçimine ulaştırır. Oysa Fatih Terim otoriter, kavgacı ve kindar özyapısıyla futbolcuları ötekileştiriyor, kavga ortamının içine sürüklüyor, çevresindeki her unsurun kendisine tartışmasız bir şekilde bağlanmasını istiyor. Olması gereken sosyal ve bütünleştirici teknik adam özyapısıdır.

Sosyal ve bütünleştirici teknik adam yapısında, antrenman ve maçlarla iyileştirme, geliştirme amacı güdülerek alınacak önlemler; teknik adamlar ve oyuncular arasında tartışılır, ortak bir hareket yol yordamı (stratejisi) belirlenir. Sosyal ve bütünleştirici yönetim biçiminde, teknik adam düşüncelerini açıklar, oyuncular arasında ayrılıklar varsa onları birbirine düşürmeden tartışılır, olayı her boyutuyla yanındakileri inandırır. Böylece futbolcularını daha etkin bir şekilde denetim altında tutar. Futbolcularının sorumluluğa ortak olma duygusu ortaya çıkar, başarı ve başarısızlık ortak olarak taşınır. Böylesi çağcıl bir özyapı Fatih Terim’de olmadığı için onunla, uçurum kenarında yürümenin verdiği korkuyla daha büyük kusurlar işlenecek.

Terim, bütün yetki ve sorumlulukları kendinde topluyor, kazanan da, yitiren de kendisi olduğu iletisini topluma veriyor. Bunun anlamı şudur: Benden başka bilen de otorite de yok, futbolun içindeki diğer unsurların da hiçbir değeri yoktur. Bu kafadaki bir insanla gelecek planlaması yapılamaz.

Futbol artık asla bir oyun değil. Futbola oyun diyenler futbolun ulaştığı inanılması zor ekonomik, sosyal ve psikolojik ilişkiler yumağının boyutlarından habersiz olanlardır. Fatih Terim bu karmaşık yumağın çözülmesine katkı yapamayacağı için Ulusal takımın salt bugünü değil geleceği de karanlıktır. Karanlıkta yürürken korkudan ıslık çalanlar Türk futbolunun başına çöreklenmişler, bu yetmiyormuş gibi milyonlarca dolar verip hazırlık maçı oynayarak halkını aldatıyorlar. Vay halimize!