24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fatih Terim ve eğitim bilimi

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Gerçi dibe vuran futbolumuzun izlenmek açısından bir önemi kalmadı ama futbola ara verilmişken Fatih Terim’in tarihsel (!) konuşması üzerine biraz daha kafa yormamız gerekir diye düşünmekteyim. 1989 yılının Eylül ayında Fatih Hoca ve çok sayıda futbol insanı ile bir İzlanda yolculuğumuz olmuştu. O günlerde İstanbul’un Şişli ilçesinde bir spor mağazasının sahibi olan Terim’in futbol ile ilişkisi salt bazı takımlara forma satmakla sınırlıydı. Ulusal takımımız İzlanda’yı yenebilse İtalya’da yapılacak 1990 Dünya Futbol Şampiyonası’na gidecektik. Olmadı, 2-1 yenildik, hevesimiz kursağımızda kaldı. Ancak ben diğer ülkelerin futbolunu izlemek için İtalya 90’a gittim.

Kuzey yarısı buzullarla kaplı güneyi ise Hekla yanardağının püskürttüğü lavlarla kaplı İzlanda’da hava sıcaklığı sıfırın altındaydı. Dondurucu soğuğa karşın henüz 5 yaşında olan çocukların antrenman yapması bana çok ilginç gelmişti. Maç saatine değin kalan boş zamanlarımda bu çocukların antrenmanlarını izlerken Fatih Terim ne yapıyordu? Futbolla ve antrenörlükle herhangi bir ilgisi olmadığından büyük olasılıkla otel lobisinde eski arkadaşları, dostları ile eski günlerin özlenci (nostalji) içindeydi.

6-7 Ocak 2015 günleri İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Uluslararası Antrenör Gelişim Semineri’nde iki uzun konuşma yapıp insanları salondan kaçıran Fatih Hocamız “yarıştığımız ülkelerde çocukların futbola başlama yaşı 5 bizde ise 10’dur. Eğitim bilimleri açısından en iyi öğrenme yaşı 5’dir. Onların 5 yaşında ligleri var bizim en alt ligimiz ise U 11” dedi.

26 yıl sonra eğitim bilimleri açısından en iyi öğrenme yaşının 5 olduğunu söylemek Fatih Terim’i Türk futbolunda yaşanan yangından kurtaramayacağı gibi bu ateşin tam da ortasına atar. Çünkü bu süreç içerisinde Türk futbolunun en orta yerinde, merkezinde Fatih Terim vardır. Konfüçyüs hiçbir zaman geç değildir dese de, futbolda geç kalmak geleceğin önemli bir kısmını ateşe atacağı için, 3-5 yılda belini doğrultabilecek futbolumuzun en az 20 yılı yitirildiği için geçtir.

Futbola başlama yaşının 5 olduğunu dile getiren imparatorumuz, 5 yaşında Kuran kurslarına gönderilen ve bu yaşlarda örtünmek zorunda bırakılan çocuklarımız hakkında ne düşünüyor? “Onlar 5 yaşında futbola başlatıyorlar biz ise bu yaşlarda Kuran kurslarına gönderiyoruz” diyebilecek denli yürekli biri midir Fatih Terim? 

Görevine son verdiği Eğitim Müdürü Doç. Dr. Güven Erdil ve arkadaşlarının araştırmalarını tepetaklak ettikten sonra kendi düşüncesiymiş gibi seminerde o uzun konuşmaları yaparken çocuklarımızın 5 yaşlarında nerelerde olduklarının altını çizemez miydi Terim Hoca. Giyimiyle, kuşamıyla, aile yaşamıyla çağdaş bir görüntü veren, İtalyan modasının Türkiye’deki en koyu yandaşı olan Fatih Terim neden bu gerçeklere hiç dokunamıyor? Onca araştırmayı görüntüleriyle anlatan Terim, herkesin bildiği Diyanet İşleri’nin bütçesi ile spora ayrılan parayı neden karşılaştırmıyor?

Örneğin Diyanet İşleri’nin bütçesi tam 15 bakanlığınkine denk düşerken, Spor Bakanlığı’nın bütçesi Diyanet’in yanında yok denilecek kadar az kaldığını bu yüzden toplumsal ve sporsal yaşamımızın dengesinin bozulduğunu söyleyemez miydi Terim? Futbol eğitimi ile ilgileniyor da, genel eğitiminin yerlerde süründüğü bir ülkede futbol eğitimi olamayacağını neden göremiyor? 

TERİM'İN DEĞERİNİ BİLİYOR MUYUZ?

Fatih Terim’den söz açılınca çoğunlukla onun başarıları ortaya konur da başaramadıkları gözlerden uzak tutulur. Tugay Kerimoğlu da öyle yapmış. Kendisiyle yapılan bir söyleşide Terim’i göklere çıkartırken iki kez Ulusal takımda iki kez de Galatasaray’da neden görevine son verildiği sorgulanmıyor. Ayrıca Fiorentina ve Milan’da da görevine son verildi. Bu kadar başarılı olup da bu denli çok görevine son verilen başka bir teknik adamın dünya üzerinde var olduğunu sanmıyorum. Nedeni çok iyi biliniyor, megalomani... Terim’in, çalıştırıcı gelişim seminerinde konuşurken, söylediklerini ve teknik adam olarak bildiklerini o seminere katılan çalıştırıcıların büyük çoğunluğu da biliyor. Ancak Fatih Hoca’da olan megalomani o teknik adamların hiçbirinde yok. 

Özgür Ansiklopedi Vikipedi’de megalomani için şunlar yazılmış: “Megalomani, büyüklük hezeyan ya da büyüklük kuruntusu. Kişinin kendisine gerçekle uyuşmayan üstün nitelikler yakıştırması, derin bir ruhsal sorunun belirtisidir. Megalomani, kendi başına bir hastalık değilse de oldukça şaşırtıcı bir psikolojik durumdur. Büyük hezeyanları kişinin, yetenekleri, nitelikleri ve yaşantısı hakkındaki mantıksız inançlara dayanır. Megalomani, kendini önemseme duygusunun gerçekliğe dayanıp abartılı bir biçim alan, aşırı bir öz güven değildir.”

Hep vurguladığım gibi Fatih Terim’in kendini her şeyin üstünde görmesi bir öz güven göstergesi değil, büyük olasılıkla bilinçaltına yerleşmiş korkularındandır. Yaptığı uygulamalara bakıldığında, bulunduğu her görevde kurum ve kuruluşları kırıp dökmüştür. Bu bağlamda son yıllarda kendini her şeyin üstünde gören bir Terim’in sonsuz yetkilerle kurumların başına getirilmesi doğru değildir...