25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fazıl Say’ı yetiştiren bir ülke neden spocu yetiştiremiyor?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

2016 Rio Olimpiyatları bitti. Sporcularımız salt bir altın madalya kazanarak ülkemize döndüler. Her olimpiyat sonrası olduğu gibi Rio’dan sonra da, 2020’Tokyo’ya değin yöneticilerimiz kulağının üstüne yatacak ve yeni olimpiyat öncesinde de yine mangalda kül bırakmayan söylemler ortaya atacaklar. Sporda eğitimin ne demek olduğu yadsınacak, son zamanlarda işe adam yerine adama iş verip her alanda kaynaklarımız boşa harcanıp, işin uzmanları yok sayılıp küstürülerek, en çok da yetenekli çocuklarımıza kötülük edilecek. Çünkü o çocuklar gerçek anlamda uzmanlar tarafından değil de ‘sözde eğitimciler’in gösteremediği doğru yoldan spora başlamadıkları için, olimpiyatta kazanılan bir altın madalyaya sevinmek zorunda kalıyoruz.

Çocuklar, yaşama doğru yoldan başladıklarında, uzmanlar tarafından doğru bir şekilde eğitildiklerinde ortaya nasıl bir ürün çıkar? Bu sorunun en somut örneği Fazıl Say’dır. Fazıl Say ülkemizin gurur kaynağı bir dünya yıldızıdır. İsterseniz onun bu günlere nasıl geldiğini annesinden öğrenelim. Fazıl Sayın annesi Gürgün Say “Fazıl Say’ın Annesi Olmak” adlı kitabı hakkında yıllar önce yapılan bir söyleşisinde(Cumhuriyet Kitap Eki) evladının nasıl dünya yıldızı olduğunu şöyle anlatıyor:

“Toplumda Fazıl Say’ın başarısını tamamen doğanın ona bahşettiği üstün yeteneğe bağlayıp parlak sözlerle, süslü edebiyat cümleleri ile sihirli bir yükseliş şeklinde anlatma eğilimi var. Onun başarısını peri masalı gibi anlatmanın kimseye bir yararı yok. Çünkü, bana göre çocuktaki üstün yetenek doğadaki petrol yataklarına benziyor. Evet, eğer ilgilenilmiyorsa doğada petrol yataklarının var olması hiçbir değer taşımaz. Çocuklarda var olan müzik yeteneği ile de ilgilenilmediği takdirde yetenek yok olup gider. Oysa petrolün araştırılması, bulunması ve yeryüzüne fışkırtılması gerek, tıpkı çocuktaki üstün yeteneğin ipuçlarını bulup ortaya çıkartmak gibi.

Fışkıran ham petrolün nasıl işlenip rafine edilmesi gerekiyorsa yetenekli çocuğun da yetkin hocalar tarafından eğitilip pırıl pırıl parlatılması gerekir. Son olarak, rafine edilmiş petrol tüm dünyaya pazarlanır ve çok değerli bir ürün olma özelliği kazanır. Benzer şekilde, iyi eğitilmiş üstün yetenekli bir sanatçı da ünlü emprezeryolar ve menajerlik acentaları tarafından tüm dünya ülkelerine tanıtılır. Yetenekli bir çocuğun bütün bu aşamalarda yaratıcılık yeteneği ve diğer yetileriyle üstün performans sergilemesi gerekir. Yani yeteneğinin fark edilmesinden dünyaya tanıtılmasına kadar geçen aşamalarda görülmemiş bir çalışma disiplini ve hiçbir engel karşısında pes etmeyen bir azimle çabaladığı takdirde dünyanın sevgisini ve övgüsünü kazanan bir sanatçı haline gelebilir. Bana göre başarının sırrı budur. Kitaplarımda Fazıl Say’ı böyle anlatıyorum.”

Evet, ister bir sanatçı olsun isterse sporcu. Dünya çapında bir üne kavuşmanın yolu disiplin, azim, zorluklara gözüs germek ve görülmemiş bir çalışma sisteminden geçiyor. İstediğiniz kadar yetenekli olun eğer bu yapısal özelliklere sahip değilseniz yerelden evrensele ulaşamazsınız. Yetenekli çocuklara bu değerleri kazandıracak, kendilerinde var olan özellklerinin farkına vardıracaklar ise yandaşlar değil gerçek eğitimcilerdir. FETÖ’nün darbe girişiminden sonra dikkat çeken bir gerçek de şudur: Türkiye’nin en önemli eğitim noktalarında hep paraleller ve yandaşlar var. Öyleyse bu yanlışlıktan kurtulalım. Gerçek eğitimciler işbaşına geçsin. Çocuklarımıza ve güzel ülkemize yazık etmeyin!