20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Filenin kaplanlarına Diyarbakır’ın kaplanlarına Selam olsun

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Sporcu olmak kolay değildir.
Sporda başarılı olmak kolay değildir.
Özveri ister.
Çok emek ister.
Yoğunlaşma ister.
Dikkat eğitimi ister.
Zekanızı geliştirme gayreti ister.
Nelerden hoşlanacağınız nelerden hoşlanmayacağınızı iradenizle belirlemek ister.
Yaşam disiplini ister.
Her istediğinizi her zaman yapma özgürlüğünüzden vaz geçme, tercihte bulunmak ister...
Hatta bazen küçük Pamir’i bir buçuk ay otel odalarında büyütme yaratıcılığı ister...

Filenin kaplanlarına Diyarbakır’ın kaplanlarına Selam olsun - Resim : 1

2019 Kadınlar Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda Avrupa ikincisi olan A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın oyuncularından Naz Aydemir Akyol 10 aylık Pamir’in annesi. “Annelerin evde oturmasına, çalışmamasına gerek yok. Kadınlar güçlü. İsteyen kadınlar her şeyi yapabilirler.” diyor; çünkü hedefi büyük:
“Atatürk’ün kızları olarak göklere çıkardığımız bu bayrağı hiç indirmeyeceğiz!”
“Ben inanıyorum ki geçtiğimiz 21 gün boyunca birçok kız çocuğunun yollarına ışık tuttuk. İlham olduk. Hepsine sporun bir yerinden dokunabildiysek ne mutlu bize. 2003’te ablalarını izleyerek büyüyen nesil şimdi 2019’da Avrupa ikincisi oldu. Umarım bizleri izleyerek voleybola başlayan genç nesil bayrağı devralarak şampiyon olurlar.”
“Gençlerimizi spora ve sanata yönlendirebilirsek daha bilinçli bir toplum yaratırız. Türkiye’de bilgiye dayalı yorumlar yapılmasını sağlarız.”
“Sporda da kadın cinayetlerinde de çocuk tacizinde de aynı şey. Bir şey popüler oluyor ve sonra kaybolup gidiyor. Umarım biz başarımızla insanları bilinçlendiririz. Bunun için aşağıdan başlamak gerekir.”
“Spor kültürünü oluşturmak için çocukları eğiterek başlamak gerekiyor. Gençlerimizi spora ve sanata yönlendirebilirsek daha bilinçli bir toplum yaratırız. Türkiye’de bilgiye dayalı yorumlar yapılmasını sağlarız.”

SULTANLIK VE PADİŞAHLIK YAKIŞMIYOR Kİ

Onlar filenin kaplanları.
Erkeklere padişahlığı yakıştıramadığım gibi...
Onlar aslanlar! Doğrudur.
O pırıl pırıl genç kızlarımıza “sultanlığı” da hiçbir zaman denk bulmadım.
Dilim hiç o tanıma dönmedi.
Yüzlerini maçta gördünüz. O gözler!
Bedenleri!
Yay gibi...
Gerçekten onlar filenin kaplanları.

DİYARBAKIR’DA 10 SPOR SALONU

Ekrana kilitlenmişken ben ne hayaller kurdum biliyor musunuz...
Aklım ve yüreğim bir yandan da Diyarbakır’daydı.
“Eğer” dedim, “benim o güzelim Diyarbakır’ımda 10 tane spor salonu olsaydı...”
Oralardan şampiyonlar çıksaydı... Dağa çıkarlar mıydı... bombalara sarılıp kendilerini ve takım arkadaşlarını patlatma “emirlerini” dinlerler miydi... Başka ülkelerin bayrağını kafalarına takarlar mıydı!
Şampiyonalarda vatanlarının bayrağını daha yükseklere taşıyamadıkları için gözyaşı dökerlerdi.
Maçtan sonra bebesinin boynuna madalya taktığı için en mutlu analar olurlardı.

TACİZ TECAVÜZ CİNAYET AKLINIZDAN GEÇTİ Mİ

Maçı yüreğimiz ağzımızda izlerken, potaya kilitlenmişken kimin aklından taciz geçti, tecavüz geçti, gidip şuna bıçak saplayayım diye geçti...
HDP’nin kapısında nöbet tutan kadınlar da kaplana benzemiyor mu?
Ah benim güzel Türkiye’m.
Kaplan kadınım!
Aslan erkeğim!
Sen nelere layıksın...
Ey siyasetçiler gidip o merdivenlerde boynunuzu büküp ağlaşmayın. O zaman çekilin kenara biz “kaplanlar” çözüm getirelim.
Hele bir de hiç gitmeyip yapanların sırtını sıvazlayan “siyasetçiler” var... Hele siz! Sakın ola ki... Cumhuriyetimizin, devrimlerimizin, kadınımızın, erkeğimizin adını bile ağzınıza almayın!
Terörü de bitireceğiz. Çocuklarımızı hiç kaçıramayacaklar. Çünkü kaçıracakların da, onları TIR’larca destekleyenlerin de köklerini kurutacağız.
Evlatlarımızı daha çok küçücükken sporcu yapacağız. Sanatçı yapacağız. Bilim insanı yapacağız.
Onların adlarını yapıtlarıyla anacağız. Kazandıkları madalyalarla.
Onları kaplan siyasetçi yapacağız. Geleceklerine kendileri özgür iradeleriyle karar verecekler.

KARADENİZ'İMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ!

Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi’nde görevli bilim insanları, üniversiteye ait araştırma gemisiyle Doğu Karadeniz’in çeşitli noktalarından belli aralıklarla topladıkları su ve canlı örnekleri üzerinde incelemeler yapıyorlar. Aşırı kirliliğe bağlı olarak bakteriyel tek hücreli organizmaların sayısında artış yaşanıyor. Bu balıkların besinleri arasına katılarak, besin zinciri ile deniz ekosistemininde bozulmalara neden oluyor. Karadeniz’deki canlı yaşamı geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru hızla ilerliyor. KTÜ Deniz Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz’in yüzde 87’sinde oksijen olmadığı için canlı yaşamı bulunmadığına işaret ediyor.
Koca Karadeniz! Yüzde 13’ü kalmış!
Bu ne demek?
Beslenme kaynaklarımızı kurutmak demek.
Erüz, “Karadeniz’i kirleterek aslında bizler kendi geleceğimizi yok ettiğimizin farkında değiliz. Karadeniz’i biz el birliği vermişçesine kirletiyoruz. Ya bilinçlenerek Karadeniz’i kurtaracağız, ya da Karadeniz’i kirletmeye devam edip gelecek nesillerin yaşama hakkını elinden alacağız” diyor.

OLİMPİYATA YAPAY KAR VE JAPON MİLİTARİZMİ

2020 Yaz Olimpiyatı ve Paralimpik Oyunları Japonya’da 24 Temmuz-9 Ağustos arasında yapılacak. 1964’ten bu yana ilk kez yaz olimpiyatlarına ev sahipliğine hazırlanıyor. Hava sıcaklığına çare bulmaya çalşıyorlar. Kar yağdıracaklarmış. Denemesini yapmışlar. Dereceyi düşüremiyorlar ama insanları serinletiyormuş.
Bir sıcak gelişme de bayrak tartışması. Güney Kore, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) yaptığı başvuruda Japonya’nın “yükselen güneş” olarak bilinen eski bayrağının olimpiyatlarda kullanımının yasaklanmasını istedi. 19. yüzyıl sonlarında Japonya’nın Asya ülkeleri üzerindeki yayılmacı politikalarının bir simgesi olduğunu ve Güney Kore, Çin ve Güneydoğu Asya uluslarının tarihi acılarını hatırlattığını belirtiyorlar.

Filenin kaplanlarına Diyarbakır’ın kaplanlarına Selam olsun - Resim : 2

AFRİKA'NIN DOĞA AŞKI

Naylon torba yasağını dünyada en sıkı uygulayanların Afrika ülkeleri olduğunu biliyor muydunuz?
Tanzanya 34 ülkeden biri. Gelen turistlere de çok katı kurallar uyguluyorlar ve uyarıyorlarmış.
Kenya’da 38 bin dolar para cezası, dört yıl hapis gibi yaptırımlar bile var. Gana, Ruanda da sert önlemler alanlardan.
Hâlâ doğa ile bağlantılarını kaybetmediklerinden mi acaba?
Peki, dünyada dakikada bir milyon, saatte 54.9 milyon, günde 1.3 milyar plastik şişe atık olduğunu biliyor muydunuz? Bu bir ayda 40 milyar şişeyle Eyfel Kulesi kadar bir yığına ulaşıyormuş.
Bizde naylon torba yasaklandığında AKP yaptı diye ona bile itiraz edenler olmuştu. Aslında çok geç bile kalmıştık.
Ha elbette bizim aklı evveller, at gözlüklüler ona da bir kulp bulup, “zaten Afrika’da da diktatörler var...” diyebilirler. Şaşırmam doğrusu.

YALANCININ MUMU

Biri “Gaziantep arkeoloji müzesinde, Roma döneminden kalma bir kadın büstünün eksik olan sol gözüne yapılan restorasyon faciasını görüyorsunuz. Sözde eksik olan göz restore edilerek tamamlanmış ama yorumu size bırakıyorum.” diye yazmış.
Altına da hazır bekleyenler “zaten” diye başlayıp döşenmişler, sövüp saymışlar.
Yalnızca AKP gitse gürültüye... bütün milletin kendine güvenini sarsıyorlar...
“Zaten bizim bu millet...” “zaten bizim Türkler...”
Yanımda eşek arısı gezdiresim var, diyeyim en kibarcasından... :)
Oysa, Gaziantep Valiliği’nden yapılan açıklamada “Eserin 1980 yılından önce müzeye bu haliyle getirildiği ve satın alma yoluyla müzeye kazandırıldığı, şu anda Arkeoloji Müzesi Roma salonunda sergilendiği”, “Restoretörlerin eser daha çok zarar görür diye müdahale etmediği” belirtiliyor.
Herkesin geri zekalılığı kendine diyelim, ne diye bilir bilmez hemen atlıyorsunuz, biraz bakın, bilimsel bir soru sorun, doğru olabilir mi vb diye...
Neden bu yalanlar ve yayılması konusunda duyarlıyım?
Çünkü gerçekten eleştirilecek, önlenmesi gereken bir konuya değindiğinizde kimse inanmayacak.
Ben bile ayırt etmekte zorlanıyorum, neredeyse.

Filenin kaplanlarına Diyarbakır’ın kaplanlarına Selam olsun - Resim : 3