29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fiyatlama davranışları ve zorunlu değişim

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

Son altı ay genelinde tanık olduğumuz ve küreselleşme yanlısı kesimlerin geneline yayılmış bir şikayet var; fiyatlama eğilimlerindeki değişimden şikayet ediyor ve bu durumu davranış bozukluğu olarak pazarlamaya çalışıyorlar. Geneli temsil etmeyen örnekler ile haklı olduklarını iddia ediyor ve nafile bir çaba ile zorunlu değişime direnmeye çalışıyorlar.

Fiyatlama davranışlarındaki değişim bir sonuç niteliğindedir. Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve buna eşlik eden geleneksel olmayan politika setlerinin sebep olduğu, yozlaşma ve ağırlaşmış sorunlar ile daha fazla yol alınamayacağı anlamındadır. Farklılaşan küresel koşullar ile buna uyum sağlayamayan yapısal eğilimler, hem bakış açılarını ve hem de fiyatlama davranışlarını değişmeye zorlamaktadır. Bu durumdan hoşlanmayanların direnmesi anlamsızdır ve kesinlikle ödenecek bedelleri ağırlaştırması kaçınılmaz olabilir.

Her şey süratle farklılaşır ve temel eğilimlerin yönü değişirken, fiyatlama davranışlarının değişmemesi mümkün değildir. Serbest piyasa işleyişini fiilen askıya almak sonucu değiştirmez; tam aksine sorunları daha da ağırlaştırabilir ve sistemi oluşturan kurumsal yapının iyice yıpranmasına sebep olur. Eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programı ve söz konusu programla uyumlu olmayan mevcut ekonomi politikası uygulamaları, bu temel gerçeği görmezden gelmektedir. Bu koşullarda riskten kaçınma eğiliminin giderek güçlenmesi, direnmeye çalışanların hareket yeteneğini daraltarak değişmeye zorlaması muhtemeldir.

Önemli eğilimlerden her hangi biri değişiyor ve eski durumuna dönemiyor ise diğer tüm eğilimlerde değişmeye başlar ve öncelikler farklılaşmak zorunda kalır. Bu açıdan bakıldığında fiyatlama davranışları değişiyor ve muhtemelen eski haline dönüşemeyecek; eşanlı olarak hem ekonomik tercihler, hem de sosyal davranışlar ve siyasi tercihler farklılaşmak zorunda kalacak. Hatta temel kavramların tanımları bile yeni koşullara uygun bir şekilde evrim geçirmek durumunda olacak. Bu açıdan bakıldığında, fiyatlama davranışlarındaki değişim hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının işaret fişeği olarak görülebilir.

Son on beş yıl geneline baktığımızda, sermaye hareketleri ile geleceğe bakış açılarındaki farklılaşma, fiyatlama davranışlarındaki değişimin sebebi olarak ön plana çıkıyor. Türk lirası değerlendikçe gerileyen enflasyon, son beş yıl içinde kurlar yükseldikçe hedeflerden uzaklaşıyor; risk alma isteği yerini kaçınmaya bıraktıkça tüketim, yatırım ve tasarruf tercihleri farklılaşıyor. Oluşan arz-talep dengesizlikleri, beklentiler ve güvensizlik kanalı ile makroekonomik görünümü olumsuzlaştırıyor. Bu yeni duruma uyum sağlayamadığı için direnmeye çalışanlar, kırılganlaşarak yıpranıyor.

Orta vadede ekonomimizin yapısı ciddi şekilde değişmek zorunda kalacak. Büyüyen kaynak sıkıntısı ve fiyatlama davranışlarındaki değişim, ekonominin yapısını yeni koşullara uygun bir biçimde şekillendirecek. Cari açık vermemek ve ayağı yorgana göre uzatmak gereği, ekonomik pasta içinde üreten kesimlerin payını artırırken diğerlerininki geriletecek; fiyatlama davranışlarındaki değişim süreci hızlandıracak ve direnmeye çalışanları tasfiye edecek. Kıt kaynakların etkin kullanılması gereği, arpalıkların kuruması ile sonlanacak! Süreç boyunca ortalama yaşam standardı gerileyecek, canlar çok yanacak ve ciddi bedeller ödenecek; süreci öteleme girişimleri muhtemelen başarılı olamayacak.

Ülkemizdeki kurumsal yapı, kapıyı çalan değişim zorunluluğuna çok hazırlıksız yakalandı. Çaresiz bir şekilde beklentileri biraz olsun düzeltip güvensizliği azaltarak, zaman kazanmaya çalışıyor ve nafile bir şekilde eski eğilimlerin ömrünü uzatmaya çalışan uygulamalardan medet umuyorlar. Bu yılın ikinci yarısına ilişkin iyimserliklerini, fiyatlama davranışlarının düzeleceği ve sorun üreterek yozlaşmayı hızlandıran eski eğilimlerin geri döneceği varsayımları üzerine kurguluyorlar.

Şahsen fiyatlama davranışlarının son yıllarda düzelmeye başladığını ve hepimizi sorunlara kalıcı çözüm üretmeye zorladığını düşünüyorum. Olması gereken değişimin, ciddi bedeller ödeme pahasına harekete geçmiş ve tetiklemelerini hızlandırmaya başlamış olduğunu görüyorum. Finans Dünyası ile ekonomi yönetiminin orta vadeye ilişkin tahminlerini nafile direniş olarak değerlendiriyorum!