Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan ve resmi kazıları 150 yıl önce başlayan, pek çok arkeolojik keşfin yapıldığı Troya'da çalışmalar 12 aylık dönemde sürüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ve ana sponsor İÇDAŞ AŞ'nin sağladığı imkanlarla yürütülen kazılardaki buluntular arkeologlara önemli ipuçları veriyor.
Kazı Heyeti Başkanı ve ÇOMÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Aslan, bu seneki kazılara, Son Tunç Çağı denilen "Homeros'un Troya'sı" ile ilişkilendirilen dönemin saray yapısı ve sur duvarı arasındaki bölüm ve agora alanında devam ettiklerini söyledi.
Agora alanında Troya yerleşmesinde tanımladıkları bazı kent katman tabakaları olduğunu belirten Aslan, şu bilgileri verdi:
"Önceki kazılardan şunu biliyoruz; Troya'daki ilk kent milattan önce 3 binlerde başlıyor. Daha sonrasında 1, 2 ve 3 diye devam ediyor. Özellikle Schliemann'ın hazineleri bulduğu katman ve tabaka 2 ve 3 ama bizim Homeros Troya'sı ile ilişkilendirdiğimiz Troya 6 ve Troya 7'nci katman. Ondan sonra burada Troya'daki yerleşim silsilesinde bazı kopukluklar var fakat özellikle Homeros'un Troya Destanı dolayısıyla burası kutsal bir yere dönüşüyor. Helenistik ve Roma katmanı 8 ve 9 olarak tanımlanıyor. Daha sonraki dönemde de özellikle Geç Roma'da iki büyük deprem oluyor. Bunun tarihsel kaynakları da var ve bu büyük depremler sonrasında Troya bir daha yeniden inşa edilmiyor, yeniden ayağa kaldırılmıyor. Onun sonrasında Doğu Roma yani Bizans döneminde burada bir yerleşim olduğunu biliyoruz. Bunu Troya 10 katmanı olarak tanımlıyoruz."
Prof. Dr. Rüstem Aslan, agoradaki kazıları yaklaşık 6 yıldır sürdürdüklerini, çalışmalarda Bizans dönemi ve Doğu Roma dönemi ile 13. ve 14. yüzyıla tarihlenen mezarlık alanıyla karşılaştıklarını anlattı.
Bu mezarlık alanının "Son Troyalılar"ın mezarlık alanı olarak tanımlanabileceğini ifade eden Aslan, şöyle devam etti:
"Peki bu alanda bu süreçten sonra ne bekliyoruz? Bu agora alanı hemen hemen görkemli Homeros Troya'sının güney girişinin önünde. Burada kent girişinde steller var. Diğer kazılarda yani önceki yıllarda yaptığımız kazılardan biliyoruz ki burası Anadolu'da bilinen son Tunç Çağı Agorası'nın olduğu bir alan. Önümüzdeki haftalarda çok yüksek bir ihtimalle son Tunç Çağı katmanına ulaşmış olacağız. O katmandan da sürpriz buluntular bulmayı bekliyoruz. Bizim şu anda kazıyı sürdürdüğümüz alanda 4 iskelet var. Bir tanesi yüksek ihtimalle bir anne ve ayağının ucunda gömülü bebek iskeleti var. Hemen onların yakınında simetrik olarak yan yana dizilmiş ve erkek olduğunu tahmin ettiğimiz iki iskelet daha var. Biz bu iskeletleri 'Son Troyalılar' olarak adlandırabiliriz. Burada biz özellikle iyi korunagelmiş bir iskelete yüzlendirme çalışmasını, iskeletlerin korunmuşluğuna bağlı olarak yapmayı planlıyoruz.
İskelet buluntuları "adli tıp" uzmanlarınca inceleniyor
Antik kentteki iskelet buluntuları ÇOMÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Esin Akgül Kalkan ve ekibince inceleniyor.
Doç. Dr. Kalkan, iskelet kalıntıları üzerinde incelemeler yaptıklarını söyledi.
Adli tıbbın sadece güncel olaylar üzerinde değil, aynı zamanda daha eski bu tip konularda da çalışmayı amaçladığını vurgulayan Kalkan, "Bizler de bu tip arkeolojik alanlarda multidisipliner yaklaşımlarla çalışmalar yapıyoruz. Bir iskeleti incelerken tahmin edileceği gibi aslında bu iskelet üzerinde 'kişinin acaba herhangi bir hastalığı var mıydı ya da ölüm nedenini açıklayabileceğimiz bir bulgu var mı, bu kişi bir kadın mı, erkek mi ya da yaşı ne olabilir?' gibi en temel sorulara yanıt arıyoruz. Tabii ki bu sorulara her zaman yanıt bulamıyoruz. Buluntuların özellikleri, toprağın özellikleri bu bulgularımızı etkileyen en önemli faktörler oluyor." ifadelerini kullandı.
Agoradaki mezarlık alanında kadın olduğunu düşündükleri bir iskelet kalıntısının ayak bölgesinde bir bebeğe ya da çocuğa ait başka bir iskelet daha bulunduğunu dile getiren Kalkan, şöyle konuştu:
"Bu tabii bizim aklımıza çeşitli sorular getiriyor. 'Acaba aynı anda mı öldüler, acaba aralarında bir akrabalık bağı var mıydı ya da bu kişiler birbirinden bağımsız kişiler miydi, acaba çocuk daha önce mi öldü bu mezara eklendi mi?' gibi soruları doğal olarak kendimize soruyoruz.
Tabii bu alanda birkaç iskelet daha mevcut. Bu kişilerin aynı anda ya da benzer tarihlerde ölüp ölmediği ve yine birbirleri arasında bir akrabalık var mı gibi sorular bizim aklımıza gelen ilk sorular oluyor.
Bizler de bu sorulara yaptığımız bilimsel çalışmalar ile yanıt arıyoruz."
Kaynak: AA