25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa 2016’dan bize ne kaldı?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Hiç kuşku yok ki, en başta, Anadolu insanının kültüründe yeri olmayan hatta ayıp sayılan parasal ya da maddiyata dayanan değer yargılarını kamunun önünde tartışmak en önemli sorun olarak elimizde kaldı. Bu konuda yöneticiler ne düşünüyor, federasyon yetkilileri gelecekte ne tür bir önlem alacaklar, henüz bir duyumumuz ve bilgimiz yok. Ulusal takım formasını giymek, hiç bir karşılık beklemeden al bayrağımızın renklerini sırtında taşımak en büyük onur iken bu gururu dejenere bir parasal tartışmanın içine çekmek en önemli ayıbımız olarak Avrupa’nın göbeğinde yankılandı.
Profesyonel futbol oyuncularının mesleklerini karşılıksız yapmasını kimse beklemiyor. Ancak Ulusal formanın önüne parayı koymayı da kimsenin kabullenmemesi gerekiyor. Ulusal takıma oyuncu veren takımlar desteklenebilir. Hatta Ulusal forma altında sakatlık yaşayan oyunculara da birtakım haklar tanınabilir ama Fransa 2016’nın finallerinde yaşanan para tartışmaları hepimizi utandırmış olmalı. Futbol Federasyonu yetkilileri daha ortada kazanılmış hiçbir başarı yokken maç başına prim vermek ve karşılaşmalardan sonra coşkuya kapılarak hak edilmemiş paraları oyunculara dağıtmak alışkanlığından ve görgüsüzlüğünden kurtulmalılar...
Parasal konulardan çok daha önemli olan bir gerçek ise Ulusal takımın giydiği formanın tasarımı ve rengidir. Futbolcularımızın oyun tarzını bilmesek, oynanan maçlarda bizim takımın hangisi olduğunu bulamayacaktık. İtalya’nın, Almanya’nın, Portekiz’in, İspanya’nın, Fransa’nın, Belçika’nın klasikleşmiş formalar altında mücadele ettiğini gördük. Bu takımları bir bakışta tanıyabiliyoruz. Ancak bizim takım turkuaz ve kırmızı-siyah forma ile mücadele etti. Televizyonda izlerken “bizim takım hangisi” diye birbirimize sorduğumuz da oldu.
Bizim formamız al bayrağımızdan esinlenerek oluşturulmuştur. Bunun altındaki felsefe de “Türk’ün gönlü aldadır”. özdeyişine dayanır. Bu öylesine söylenmiş bir söz değildir. Oğuz Kağan’dan bu yana binlerce yılda oluşmuş bir kültürün şekillenmesidir Ulusal takımın renkleri. Bu renklerin üzerinde oynanamaz, kapitalizmin tüketim hırsına alet hiç edilemez. Bayrağımız ve Ulusal takımımızın renkleri asırlardan beri yaşanan öz, kök kültürümüzün bir yansımasıdır. Anadolu halkının yaşamına baktığınızda “al” ile bütünleşmiş bir hayat tarzı vardır. Allı turnaya türkü yakılması boşuna değildir. Gelin olan kızların başının allı, beyazlı olması, al yazmalım selvi boylum denilmesi salt güzel bir uyak içermesi için söylenmemiştir. Anadolu’da yeni bir ev kurulan yere al mendil asılır. Kayın ağaçı bizler için önemli olmaktan öte kutsaldır da. Türk söylencelerine göre Oğuz Kağan’ın ikinci eşi Kayın Ağacı’nın kovuğundan al bir ışık huzmesinin içinden çıkmıştır. Dolayısıyla Kayın Ağacı’nın meyvesi de aldır. Karlı Kayın Ormanı’nı düşünebiliyor musunuz, al meyveli ağaçların üstünde beyaz örtünün oluşturduğu güzelliği?
Doğaldır ki, bu kültürü özümseyemeyenler, böyle bir yaşam tarzından haberdar olmayanlar için Ulusal takımın formasıyla oynamak, değişiklik, yenilik adı altında yapılan benimsenilmesi zor tasarımlar da normal oluyor. 2000 yıla yaklaşan bir kök kültürün simgelenmesi olan Ulusal takımımızın forması klasikleşmeli özgün bir biçimde, parasal değerlere malzeme yapılmadan hak edenlere, profesyonel de olsalar o formayı, o renkleri yüreğinde hissedenlere verilmesi birinci kriter olmalı...