23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa 2016’dan bize ne kaldı? - 2

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Fransa’da oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası’nın finallerinin daha ilk maçlarında gördük ki Türk futbolcusu böylesi bir önemli organizasyona ne düşünsel ne de fiziksel olarak hazır. Bedensel ve düşünsel olarak hazır olmayan oyuncuların en küçük ya da sıradan eleştiriler karşısında dağılıp, işin boyutlarını eleştirmenleri tehdit etmeye kadar götürmeleri de kapasitelerinin sınırlı olduğunun bir göstergesidir. Bu bağlamda Türk futbolunun uluslararası yarışmalardaki geleceğini kulüplere teslim etmenin yanlışlığı ortaya çıkmaktadır.
Normal koşullarda olması gereken sağlam kulüp yapılanmasıdır. Bu yapılanmanın içerisinde 1. sıraya alınması gereken unsur ise üretime dönük bir altyapıdır. Ne var ki bugünkü koşullarda kulüplerin böylesine bir düzenlemeye gitmesi olanaklı olmadığı gibi, altyapıyı kulüplerin omuzunda bir yük olarak görenler de az değildir. Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) yönetmelikleri izin verse, alt yapılarını kapatmaya birçok kulüp hazırdır sanırım.
TFF, çıkarttığı yönetmeliklerle kulüp altyapılarını zorunlu kılmaktadır. Ancak bu zorunluluğun “adet yerini bulsun” zorlamasından öteye gitmediğini herkes biliyor. Kulüplerin yaş gruplarında birçok takımı var. Bu takımlar kendi kategorilerinde karşılaşmalar oynuyorlar. Bu karşılaşmalar sırasında aşama göstermesi söz konusu olan gençlerin çoğu, antrenörlerinin, maç kazanarak kendilerini gösterme hastalıkları yüzünden gelişmelerini tamamlayamıyorlar. Amatör kümelerden tutun da büyük kulüplere değin bu böyle. Antrenörlerin görevde kalması için kazanmaları önkoşuldur. Altyapılarda kazanmaya dayalı bir anlayış, her türlü zorlamayı gündeme getireceğinden çocuklar doğal gelişimlerini tamamlayamıyorlar. Aradan sıyrılıp yukarıya çıkanlar ise ulusal takımdaki oyuncular gibi kişilik dalgalanması yaşıyorlar, olaylar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini bilemiyorlar.

Ne yapılmalı?
Kulüplerin altyapılarından oyuncu yetişmesini beklersek son Fransa 2016’daki görüntülerimizden daha ileri bir aşamaya geçmemiz zor olur. Öyleyse futbolcu yetiştirme konusunda kökten değişiklik içeren yeni projeler geliştirilmelidir. Bu yeni projelerde öncü görevini TFF üstlenmelidir. Altınordu gibi altyapıya ve futbolcuların sağlıklı gelişimine yatırım yapan onlarca kulübünüz olmadığına göre federasyonun öncülüğü kaçınılmazdır. Bu öncülüğü yürütecek olanlar ise yine federasyonun bünyesinde kurulacak olan Eğitim Komisyonu’dur. Bu komisyonun görevi, belediyeler ile işbirliği yaparak onların göstereceği ya da federasyona tahsis edeceği araziler üzerine Futbolcu Yetiştirme Merkezleri kurmaktır. İstanbul Riva’da yapılan olağanüstü tesislerin benzerleri federasyonun bütçesinden yapılabilir. Böylece çoğu belediyenin üstlendiği profesyonel futbol takımı besleme görevi de, yerini sporcu yetiştirmek gibi halka hizmet amaçlı bir yapıya bırakacaktır.
Örneğin, İstanbul’da birkaç merkez seçilebilir. Bu merkezler hem arazi hem de ihtiyaçlı çocuk sayısının fazla olduğu belediyeler olabilir. Merkezlere alınacak çocuklar UEFA’nın belirlediği eğitim standartları ile yetiştirilirler. Bu yeni projenin hayata geçirilmesi için istenirse her türlü yardımı yaparız. Böylece Türkiye 10 yıl içerisinde futbolda söz sahibi ülkeler arasına girer. Bu projeyi uygulamak zordur. Popülerliği yoktur, kısa zamanda da sonuç alamazsınız. Ancak 10 yıl içerisinde kesin sonuçlarını alırsınız. Türk futbolunu yönetenler, futbolumuzun geleceğini düşünüyorlarsa önermeye çalıştığım türde ya da benzeri projeleri geliştirmek zorundadırlar. Aksi durumda Fransa 2016’daki görüntülerin dışına çıkamaz, kısır çekişmelerle yılları tüketiriz.