25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa’nın sorunu Atlantik’ten kurtulamamak

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Ekonomik, sosyal ve politik krizlerin giderek arttığı ve çözüm konusunda çaresizliğin yaşandığı bir dünya manzarasıyla karşı karşıyayız. Halkını doyuramayan, işsizliğe çare bulamayan, emeklisini rahat ettiremeyen, gencine bir gelecek sunamayan bir dünya tablosu. Bunun en bariz örneği altı aydır kesintisiz her Cumartesi eylem yapan Sarı Yelekliler ve onun karşısında çaresiz Macron iktidarı.
ATLANTİK’TE BOĞULMAK
Bu kriz ve çaresizlik daha çok Batı dünyasında, başka bir deyimle Atlantik cephesinde yaşanıyor. Ekonomisini borçla çeviren, üretmeyen veya üretim ve yatırımdan uzaklaşan tüketenlerin dünyasıdır bu. Denebilir ki; bu krizlerin ve çaresizliklerin derecesi, ülkelerin çökme sürecine girmiş olan bu cepheye uzaklık veya yakınlık derecesine bağlıdır. Atlantik’te ülkeler çökme, boğulma ve batma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
AVRASYA’DA NEFES ALMAK
Diğer taraftan ekonomik zenginliğin daha adil paylaşıldığı, refahın ve barışın hakim olduğu veya bu sürece doğru adımların atıldığı üreten ve büyüyen Avrasya Cephesi var. Bu cephede yer alan veya bu cepheye yanaşan kazanıyor. Bu cepheden uzaklaşan hatta karşısına çıkan ülkeler, Atlantik’in derin sularında yorgun kollarıyla kulaç atarak batmamak için çırpınıyorlar. Onun için Avrasya’ya yanaşan ülkeler nefes alır ve büyüme yoluna girer.
Atlantik’in ağababası ABD’nin arkasına takılan ülkeler onun saldırgan projelerinde rol alırlar. Bugün karşımıza çıkan en canlı örnek: bölgemizde oluşturulmak istenen İkinci İsrail dediğimiz, sözüm ona Kürdistan projesidir. Ve Türkiye’nin doğrudan hedef alınarak parçalanması planıdır.
ATLANTİK’İN FRANSASI
Yukarda belirttiğim iki cephe bağlamında Fransa örneğine bakalım. De Gaulle’cü çizginin terk edilmesi, 1981 yılında Sosyal Demokrat Mitterand ile başlayan Sarkozy, Hollande ve bugün Macron ile devam eden özelleştirmeci, anti sosyal, üretim yerine tüketimi körükleyen küreselci neoliberal politikalarla ülke Atlantik cephesinin peşine takılmıştır.
70’li yıllarda milli gelire oranla borçlanma oranı yüzde 20’lerdeyken bugün yüzde 100’e ulaşmıştır. Aynı dönemde işsizlik oranı yüzde 3’lerden yüzde 12’lere çıkmıştır. Halkının yüzde 15’i resmi istatistiklerde yoksul olarak nitelendirilmektedir.
Fransa Sarı Yeleklilerin Cumartesi eylemlerini durduramadı. Cumhurbaşkanı Macron eylemleri durdurmaya yönelik çözümler üretemedi. Neoliberal bir bakış açısıyla ve Atlantikçi bir yaklaşımla meseleye yaklaşan Macron’un çözüm üretmesi de olanaksız görünüyor.
Atlantik’te çırpınan Fransa, Suriye’de ABD planları içinde PYD/PKK’ya siyasi ve askeri destek sunmakta, terör örgütü temsilcilerini Elysee Sarayı’nda ağırlamaktadır. Aynı şekilde; başını ABD’nin çektiği Ermeni Soykırımı yalanını piyasaya sürüp canlı tutarak, Türkiye’ye sopa göstermektedir. Açıktan Rusya düşmanlığı yapmaktadır. Doğu Akdeniz’de şer cephesiyle işbirliği yaparak tatbikatlar yapmakta ve Güney Kıbrıs’ta üs kurma çabalarını yoğunlaştırmaktadır.
ABD ve Fransız emperyalizminin askeri müdahalesine maruz kalan Fildişi Sahilleri, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Libya’da sorunlar katlanarak büyümüştür.
Ulusal egemenlik, ulusal kimlik ve kültürel değerleri aşındıran küreselleşmeci neoliberal politikaların sonucu ortaya çıkan milliyetçi akımların giderek daha çok halk desteğine sahip olması, Macron ve küreselleşmeci, Atlantikçi Brüksel ağalarını çok rahatsız ediyor.
Oluşturulması düşünülen Avrupa ordusu belirsizliğini koruyor. Ülkeler arasında ortak bir dil oluşturmak bir yana, NATO’ya doğrudan tutum almayan, Rusya ve Çin’i tehdit olarak gören bir Fransa var karşımızda.
Krizlerden kurtulmanın çaresi Avrasya’dadır. Bu kaçınılmazdır. Fransa ya Rusya ve Çin ile daha geniş işbirliği yaparak ekonomisini toparlayacak ya da ABD’nin savaş arabasına binerek halkına yeni acılar yaşatacaktır.