29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransızlar ve paralı askerleri!

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

1994 yılının Ekim ortasında, Şırnak/Akdizgin Karakolu yakınında bulunan üs bölgesindeyken, akşam vakti, Keçi Dağı istikametinden bulunduğumuz tepeye doğru bir PKK’lı, elleri havada gelerek teslim oldu. Üç gün boyunca sadece dere kenarındaki yabani nanelerden yemiş, dereden su içmiş. Ona peynir, domates ve tost ekmeğinden yapılma sandviç verdik. Midesi o kadar küçülmüş ki yarısını bile yiyemedi. 20 yaşındaki bu PKK’lı bir deri bir kemik kalmıştı.

Kendine gelince biraz konuştuk. Anlattıkları çok ilginçti. Köyleri Irak sınırına çok yakınmış, 13 yaşındayken teröristler köylerini basıp köydeki gençleri kaçırmışlar. Eğitim için Irak sınırından 8 km öteye götürmüşler. Dört kadın ve 20 küsur erkeklermiş. Gıdaları azmış. Eğitim gördükleri silahlar boşmuş, mühimmatları çok kısıtlıymış. Kamptan birkaç kez kaçmak için teşebbüs etmiş ama her seferinde yakalanmış. Eğitim aldıkları adam ise başka bir dil konuşuyormuş.

Fransızmış!

Biz o güne kadar Yunan, Amerikalı, Ermeni, Rum, İngiliz duymuştuk ama Fransız’ı da duyunca biraz şaşırmıştık.

Aradan onlarca yıl geçtikten sonra Trump’ın Suriye’den ayrılacaklarını beyan etmesinden hemen sonra Fransız Macron’un Suriye’ye asker göndereceğini ilan etmesi bana o günleri hatırlattı.

İşin aslına bakarsanız Fransız devlet yöneticilerinin bu hali yeni değil. Çelişkili olsa da Fransızlar olmadıkları kadar büyük görünmeyi severler. Mesela Avrupa’nın tartışmasız başat gücü Almanya’dır ama Fransızlar, Almanlardan daha önemliymiş rolleri kesmeye bayılırlar. Dünya siyasetinde de etkileri geçen yüzyıla göre azalmıştır ama Amerikalıların ardında “kabadayılık” yapmayı da çok severler.

Oysa hayat, gerçekleri eğip bükmeden ortaya koyar. Fransa, Almanya’nın gölgesinde yaşamaya mahkum olduğu gibi dünyada da ABD gibi ülkeler işaret etmeden adım atamazlar. Libya’ya büyük bir hevesle bomba yağdırmaları kendi güçlerinden değil efendilerinin işaret etmesinden kaynaklanıyordu. Bugün de PKK-PYD’ye arka çıkmaları herhangi bir güçlerinin olmasından değil ABD’ye “bana görev ver lütfen” demelerinden kaynaklanıyor.

Ancak unutulmaması gereken bir şey var. Fransızlar, topla tüfekle gelip Suriye’de savaşacak bir orduya sahip olmasalar da paralı asker kullanma konusunda mahirdirler. Kendileri savaşmaktan korkarlar ama kendileri adına savaşacak “paralı asker” bulmayı iyi bilirler. Bu alışkanlıkları eskilere dayanır. Osmanlının yıkılma döneminde Anadolu’yu işgale gelen Fransızların hemen “Ermeni Lejyonları” kurması ve Müslümanlara karşı katliamlara girişmesi de bu alışkanlığın en acı örneklerindendir. Ama tarih “vatan savunması” yapanların her zaman daha güçlü olduklarını da göstermiştir. Türk milleti de Fransızlara hak ettikleri cevabı vermiş ve Fransızlarla paralı askerlerini Anadolu’dan kovmuştur. Aynı şey Vietnam’da da gerçekleşir ve Fransız işgalçiler büyük zayiatlar vererek Vietnamdan kaçmak zorunda kalmıştır.

Gelinen noktada Fransızların meşhur “kibirleriyle” bol keseden atmaya devam edeceklerini tahmin etmek zor değil. Ama sonuç da değişmeyecektir. Fransızlar zoru görünce “tıpış tıpış” geldikleri yere gideceklerdir.

Ancak “Geldikleri gibi gidecekleri” güne kadar yapılması gerekenler de var. Bir kere Fırat Kalkanı gibi Zeytin Dalı Harekatı’nın da “oyun kurucu” önemi asla unutulmamalı. “Zor, oyunu bozar!” sözünün en çok askeri saflaşmada geçerli olduğunu da hatırlamak gerekir. O halde “vatan savunmasında” olan Türk milletinin birliğini sağlamak en önemli ödev olmalıdır. Türk milleti safları sıklaştırdığı müddetçe ne ABD-Fransa ne de PKK-PYD ve türevleri hareket edebilir. Zira “vatan mukaddestir”. Vatan savunmasında birleşen bir milletten daha güçlü bir silah yoktur. Kahraman Mehmetçiğin ardında birleşen Türk milleti her zorluğu aşacaktır. Birliğini sağlamış, vatan savunmasında olduğunun bilincine varmış büyük Türk milletinin karşısına çıkma hatasını gösteren her devlet ya da terör örgütü için ulaşılacak tek sonuç da”diz çökmek olacaktır”.