16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Futbolda bilimsel düşüncenin değeri...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-


Futbol oyuncuları özel olarak ayaklarını genelde ise bedenini alet olarak kullanmaktadırlar. Bilimsel antrenman yöntemleriyle geliştirilen insan bedeni fiziksel açıdan en üst düzeyde yetkinleşse bile, iş yaparken aklı öncelikli kılmak gerekmektedir. Futbolcu genelde tüm bedenini ama özelde ise ayaklarını beyinle birleştirmediği yerde sonuç hemen hemen durağan, kısır ve cansız olmaktan kurtulamayacaktır. Türk futboluna ilişkin yeniden bir yapılanmaya gidilecekse bu gerçek akıllardan çıkartılmamalıdır. Futbol oyunu dediğimiz bu büyük etkinliğin, insanların oyun alanlarına çıkıp topla ilişkileriyle izleyenleri heyecanlandırmaktan öteye bir anlamı vardır. Bu anlamı kavrayabilmek için öncelikle akıl ile kafayı birleştirmek gerekmektedir.
Bunu yapmak için önce bilimin ne anlama geldiğini yüzeysel de olsa kavramak gerekir. Bilim, insanlığın ortak kafa ürünüdür; kökleri ilkel toplumların yaşamına değin uzanır. Bilimi anlamak, bilim öncesi ya da bilim dışı düşünme biçimleriyle ilişkilerini bilmemizi gerektirir. Bilimsel düşünme ve bulma çabasının kökeninde biri yaşamı güvenilir ve rahat kılma, diğeri dünyayı, -gerektiğinde futbol dünyasını- anlamak gibi iki temel gereksinim yatmaktadır. Bu gereksinimlerden ilki, insanlığın uzun tarihinde kuşaktan kuşağa bırakılan çeşitli yaşantı ve beceri biçimlerini kapsayan bir teknik geleneği, ikincisi insanoğlunun duygu, inanç ve düşüncelerini içinde toplayan bir kültürel geleneği oluşturmuştur. Öyleyse futbolun kendine özgü becerilerini ve kültürünü anlayıp içselleştirmenin başlıca yolu ayak ile kafayı birleştirmekten geçer. Eğer ayak ile kafayı birleştirebilirseniz Barcelona gibi oynarsınız. Yok, ayakları kafasız bırakırsanız arada bir rastlantıların örtüşmesi nedeniyle başarılı sonuçlar alsanız da, edinilen sonuçlarda süreklilik olmayacağından kalıcı bir başarıdan da söz edemezsiniz.
***
Ülkemizin düşünce yapısında da kültüründe de bireysellik egemendir. Futbolda bireyler ve bireysel beceriler önemli olsa da, sisteme ilişkin yatırım yapılmadığında, uzun erimde bireyler kazanırken sistem kaybeder. Zaman içinde birbirinden bağımsız hareket eden, uyumsuz bireyler baskın hale gelir. Uyum sağlayabilmek yaşamda kalmanın temel koşullarından biridir, belki de en önemlisidir. Özellikle insan ilişkilerinde uyumlu olmak çok değerlidir. İster bir bilimsel laboratuar, ister bir üretim ekibi ya da bir futbol takımı, isterde bir akademik grup olsun, özgül bir insan grubu söz konusu olduğunda bu uyumu sağlamak çok güçtür. Güçlüğün nedeni farklı düşünceler, farklı beklentiler hatta yeri geldiğinde çatışan çıkarlardır.
Hele futbol gibi kazanımlar ve yitirmelerin salt takımları oluşturan insanları değil büyük toplulukların yaşamlarını da etkiliyorsa o zaman uyum çok daha zordur. Bu durumda yapılması gereken bilimin yol göstericiliğinden yararlanmaktır. İnsanların bağımlılıklarını ya da ayrılıklarını çözümlemede, dayanışmayı ve içsel bağlılıkları güçlendirmek için bir yol bulmaktır. Bu yolun en başında ayak ile kafayı birleştirmek vardır. Ayaklar kafasız kalırsa toplumun yazgısını kafasızlık belirler...
2. METİN OKTAY: ÖZGENÇ KARASEL
Metin Oktay’ı tanıyanlara 2. Metin Oktay’dan söz etseniz eminim ki, hepsi dudak büker. Çünkü Metin Oktay’ın bir eşinin, benzerinin olabileceğine inanmazlar. Ancak İzmirliler 1957-58 yıllarında İzmir’de yaşı henüz genç takım düzeyinde olmasına karşın Altınordu formasını giyen Özgenç Karasel’den 2. Metin Oktay olarak söz ederler. Bu, öylesine bir söz etmedir ki, henüz genç takımda oynayabilecek yaşta iken Metin Oktay’ın aracılığıyla Galatasaray’a transfer olur. Üstat Ulvi Yenal, “Ege’nin yetiştirdiği çok genç istidatlardan (yeteneklerden). Daha kendi memleketinde büyük bir isim yapmadan Galatasaray’a transfer oldu” diyerek Özgenç Karasel hakkında yazı yazdı. O dönemde Ulvi Yenal’ın kaleminden hakkında yazı yazılması ayrıcalıklı bir durum olsa gerek.
Metin Oktay Ağabeyinin önünde Galatasaray ile sözleşme yapan Özgenç Ulvi Yenal’a “önce okul, sonra futbol” diyordu. Bu nedenle de İstanbul’da ki yaşantısı kısa sürdü. İzmir’e dönüp üniversite bitirdi. Altınordu ve Göztepe’de profesyonel futbol oynadı. Türk futbolunun 2. Metin Oktay’ı olacakken üniversite uğruna futbolu ikinci plana iten Özgenç Karasel’i Kasım ayında sonsuzluğa uğurladık. Altınordu, Vefa, Galatasaray ve Göztepe formalarını giyen Özgenç Karasel’in aramızdan sessiz sedasız ayrılması vefanın artık İstanbul’da bir semt adı olmaktan öte bir anlam taşımadığının tipik göstergesi...
BİRKAÇ GÜNLÜK KAYAK KAÇAMAĞI...
Geçen hafta ‘Tükenmez Kalem’i yazamadım. Değerli okuyucularım merak etmişler. Sizlerden izin almadan, çok önceden programlanmış bir Uludağ gezisine katıldım. Zaman darlığı nedeniyle yılda bir kez iki ders dönemi arasında birkaç günlük bir kaçış kar toplamak için iyi bir fırsat oluyor. Ne var ki, bu yıl Uludağ’da kar toplamak bir yana dağ gidenlerden kar bekliyor. Özellikle 2. Bölge’de taşıma karla eğitim yapılmaya çalışıldı. Kuraklık Uludağ’ı da fena vurmuş. Gerçi ben Karakalpağımla dağın zirvesindeki kardan yararlanarak kayağın tadını çıkardım. Ancak öğrencilerimiz oteller bölgesindeki çamuru andıran yumuşak karda eziyet çektiler.
Hayatımda hiçbir zaman tatil yaparken yazılarımı aksatmadım. İlk kez böyle bir şey oldu. Bu da teknolojik aksaklıktan kaynaklandı. Bilgilerinize sunarım...