25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gafletin aşamadığı ‘sur’lar!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Dünyada rant uğruna anlaşmazlıklar ne zaman arttıysa, medyanın olayları yansıtmakta kullandığı sözcüklerden de çığlıklar yansımaya başladı o zaman...Baksanıza, dünyanın neredeyse dörtte birinde, kini ve öfkesi giderek büyüyen vahşet savaşları var... Ve ne yazık o savaşlar; yeraltında zengin- yerüstünde cahil topraklarda egemenlik mücadelesini kan deryasına dönüştürmeye devam ediyor!.. Unutmayın ki, rant uğruna çıkartılmış petrol, din, mezhep ya da etnisite savaşlarıdır bunlar... Ortadoğu’da, Afrika’da ve oralardan yansıyan saldırıların artık can almaya başladığı Avrupa’da ne yazık ki kaos büyüyor... Dünya üzerindeki yüz milyonlarca insan aylardır, hatta yıllardır diken üstünde, geleceği belirsiz maceraların tutsaklığında ürkerek bekliyor...Irak, Suriye, Yemen, Afganistan, Pakistan ve ne yazık ki Türkiye’den kaynaklı olaylar nedeniyle, dünya medyası artık birinci haberlerine savaşla, kanla ve ölümle başlıyorlar...O haberler ki, yıllardır dinmeyen insan çığlıklarının eşliğinde ve boyutları giderek büyüyen enkaz görüntülerinin gölgesinde servis ediliyor, canları sarsıyor, yürekleri yakıyor ve çaresizliğin kör bir sarnıca dönüştüğünü göstermeye devam ediyor!..Son günlerde gazeteler, “sui-kast”la sarsılan bir coğrafyada da, şiddetin artçı sarsıntılarıyla ilgili çok vahim haberleri artık klasikleşmiş şu anonsla duyuruyorlar;“... İlan edilen sokağa çıkma yasağı sürerken, şiddetli çatışmaların yaşandığı ilçeden yer yer dumanlar yükseliyor...”
Pusuya düşen güvercin!..Çünkü yaşam tam anlamıyla, en sarsıcı yanıyla karabasana dönmüş orada da... Manzara çok vahim oralarda... Tablo karanlık, gelecek puslu, insanlar tükenircesine kaygılı...Günlerdir kilitli olmak zorunda bırakılan işyerleri, kapıları korkudan açılmayan evler, sırtını gecekonduların kanlı ahvaline dayamış boş sokaklar, polis gözetiminde ekmek dağıtılabilen ıssız caddeler... Velhasıl, korku, panik ve giderek büyüyen, üstelik geleceği de belirsiz hale getiren bazalt “sur” taşlarının grisinde, büyük bir endişe var oralarda... Ve her kaos merkezinde olduğu gibi kaçınılmaz ölümlerin acı haberlerine yetişmekte güçlük çekiyor medya!..Çünkü her köşesinde giderek büyüyen bir kaygı var oralarda... Yangın yerine dönmüş yıkım ve isyan barikatları, ölüme gölge olan taştan duvarlar, hazır mezarları andıran köhne ve kan kokan “hendek”ler, saklanma dehlizleri, sonu belirsiz kaçış yolları...İnsanlığı arkadan, kardeşliği bağrından vuran bir pervasızlığın kinle çizilmiş haritasında, terör ve devlet köşe kapmaca oynarcasına, kahredici bir girdabın içerisinde debelenip duruyor günlerdir...Orada herkes ve her şey ne yazık ki misillemeye, intikama, ölüme endekslenmiş ve bir zamanlar damlarında hobi olsun diye bembeyaz güvercinlerin takla attığı o coğrafyada vatan da, ulus da, bayrak da, kardeşlik de toprağa düşürülmek isteniyor...Ölüm isteyen tuzaklar, insanı hançerleyen kör pusular, sokaklardan yükselen alevler, patlamalar kurşun sesleri çatışmalar, yaralılar ve kayıplar... İşte hepsi oradalar...
Şivan eden huzur!..Peki, neresi orası?.. Çok mu uzak oralar?.. Hangi bayrak dalgalanıyor; tarihin bağrında, gecekonduların adeta Şark çıbanı gibi yaralar açtığı o viranelerde?.. Neresidir orası;Husiler’le devlet güçlerinin aylardır ölümüne çatıştığı Yemen mi?.. El Kaide terörün bir türlü durmadığı Pakistan ya da Afganistan mı?.Söyler misiniz, nereden yükseliyor kan ve barut kokan kirli dumanlar?.. Nereden geliyor ölüm haberleri?..Saddam Hüseyin’in katledilmesinden sonra huzura erişemeyen Irak kentlerinden mi, IŞİD’in sokaklarda kafa kesmeye devam ettiği Halep’ten mi, yoksa Rusya ile Şam hükümetinin şeriatçı gruplarla ortak mücadele ettiği Suriye topraklarından mı?..Şaşırmayın, hiçbiri değil... Bizim topraklarımızdan, yurdumuzun bağrından, Diyarbakır’ın tam ortasından yükseliyor, ölümün şivan eden (ağıt yakan) çığlığı, oradan akıyor kan ve orada huzur arıyor çaresiz kalmış insan!..
Öngörünün duvarları!..Baro Başkanı Tahir Elçi’nin sinsi bir suikasta kurban gittiği Diyarbakır’ın “Sur” ilçesinde, teröristlerin olayla ilgili ipucu arayan savcı ve polislere iki kez neden saldırdığı sorusu halen yanıt ararken, PKK’nın özellikle bu bölgede günlerdir devlete neden ve nasıl direndiği de merak uyandırıyor!..Elçi’nin 28 Kasım’da öldürülmesinden bu yana geçen sürede, yalnızca o karanlık suikastın perde gerisi değil, PKK’nın “Sur”daki askeri yapısı da gizemini koruyor!..Aydınlık’ın dünkü manşetinde yer alan habere bakılırsa, örgüt “Elçi suikastından 2 ay önce 100’e yakın evi boşaltarak buralarda ‘tim usulü’ örgütlendi...” Yani, “70’i dağ kadrosundan olan 400 kadar terörist bölgede karargah kurdu..”İşte ajansların “ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürerken, şiddetli çatışmalar yaşanıyor, yer yer dumanlar yükseliyor” dediği “Sur”un 12 mahallesinden 5’inde kaos sürüyor...6 mahallesi ve 1 caddesi ile Dağkapı Meydanı’nda sokağa çıkma yasağı devam eden ilçede çatışmalar dün sabah da yoğunlaşmıştı... Şu ana kadar 1 polisin şehit olduğu, 11 polisin yaralandığı ve 21 teröristin etkisiz hale getirildiği ilçeden günlerdir yükselen dumanlar şu gizemli sorunun üzerini örtmeye de devam ediyor:“Gaflet” nedeniyle aylardır kendi “Sur”larından ötesini göremeyen bir devletin Suriye, Musul, Rusya tartışmalarının içinde bocalaması rastlantı mı, AKP diplomasisinin ileriyi öngörmesi mümkün mü?..