29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gazeteciler, son ütücü olacak!

Recep Erçin

Recep Erçin

Site Yazarı

Bayram tatili öncesi 10 Ağustos ve 13 Ağustos'ta yaşadığımız kur şokları bütün sektörleri tedirgin ediyor. Kur her ne kadar bayram öncesi 7 TL'den 6 TL'sınırına kadar çekilmiş olsa da psikolojik olarak artık 7 TL'yi yeniden göreceği beklentisi hakim. İthal girdisi minimum düzeyde olan ihracatçı firmalar dışında hemen her kesim yılbaşından beri yüzde 37'yi aşan devalüasyondan olumsuz etkilenecek. Son 4 ayda 3 TL seviyelerinden 6 TL'ye sıçrayan kurun halihazırda yüzde 15'lerde olan enflasyonu yüzde 20'ye yükseltmesi işten değil. Öyle olduğu için geçen hafta iki yıllık devlet tahvilinin faizi yüzde 28'lere kadar yükseldi. Faizin ve kurun tutulamayacağını gören Merkez Bankası ağırlıklı ortalama fonlama faizini cuma günü itibarıyla yüzde 19.25'e çıkardı.

PARİTE İHRACATI DÜŞÜREBİLİR

İthal girdisi dolarla olan ama avro ile mal satan ihracatçı firmalar ise avro/dolar paritesinin gerilemesi yüzünden parite kazancı yerine parite kaybı yaşayacaklar. Çünkü daha nisan ayında 1.23'lerde olan avro/dolar paritesi ağustos itibarıyla 1.13'lere kadar çekildi. Cuma günü ise 1.14'ün üzerinde dengelendi. Geçen yıl bu zamanlar parite 1.17-1.19 seviyelerindeydi. Nitekim paritedeki hareketin etkisini hazır giyim ihracatı üzerinde görebiliyoruz. Ocak-Temmuz 2018 döneminde yüzde 7.7 artarak 10.4 milyar dolara ulaşan hazır giyim ihracatı parite etkisi dışarda bırakıldığında yüzde 0.3 düşüş göstermiş. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre temmuz ayında parite ihracata 106 milyon dolar negatif etki etti. Türk ihracatçılar kurun getireceği fiyat avantajını küresel ticaret savaşlarına rağmen iyi kullanıp pazar paylarını artırabilirlerse pariteden gelecek bu olumsuz etkinin manşet tutarları aşağı çekmesi önlenebilir. Aksi halde ihracatta parite bazlı bir düşüş söz konusu olacak. Neden örneği hazır giyimden verdiğime gelirsek başlık ve bu yazının ana konusuyla yakından ilgili.

HÜKÜMET HAREKETE GEÇMELİ

Kurun en çok etkilediği sektörlerin başında ise yazılı basın geliyor. Bu köşede çok kereler dile getirdik. "Habertürk ilk düşen mi?", "Kahve 10 lira, gazete 1 lira; buna nasıl can dayana!", "Karteller ve medya çeteleri" ve Gazete Ekonomi'de yayınlanan "Kağıdı ithal arsız medya" başlıklı yazılarımızda konuyu gündemde tutmaya çalıştık. En nihayetinde zaman geldi çattı. Gazeteler artan kur maliyeti yüzünden zam yapmaya başladılar. Eğer okuyucu sahip çıkmazsa birçoğunun kapanması gündemde. İsim vermeyeyim ama merkez medyada tenkisat söylentileri ve bir iki gazetenin kapanacağına yönelik endişeler yükseliyor. Hatta kamu kurumu niteliğindeki medya organlarında da işçi çıkarmalar başladı. Birçok gazetede maaşlar aylardır aksıyor. Bugüne kadar medyayı tekelleştirme yoluna giden Hükümet'in de artık kalan birkaç bağımsız gazetenin yaşamasını sağlaması, o gazetelerin okuyucularının ödediği vergilerin karşılığı olarak haber alma hürriyetini güvenceye alması açısından elzemdir.

HABERİMİ GİR ÖZGÜR MEDYA!

Basın İlan Kurumu gelirleri birçok gazete için hayati önemde. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle kurumun, değişen medya nedeniyle basın ilanlarının akıbeti belirsiz. Reklam veren şirketlerin ve reklam ajanslarının ölçülebilirlik vb. şartlarla, kurulan çarkın içine bağımsız gazeteleri girmek zorunda bırakmaları anlaşılabilir değil. Şirket patronları gazetelerin, reklamlarını ve şirketleriyle ilgili gelişmeleri kamuoyuna ulaştırabilecekleri bir mecradan öte kendilerinin de haber alma hürriyetini sağlayan organlar olduğunu unuttular. Ekonomi haberciliği açısından ele alırsam; şirket patronu, üst yönetimi, pazarlama müdürü, kurumsalı, reklam ajansı, halkla ilişkiler ajansı vs. hemen hepsi gazetelerde yatırım, istihdam, özel söyleşi, yeni ürün/hizmet, ödül vd. şekillerdeki haberlerinin yer almasını istiyorlar. Hemen her gün onlarca telefon bir o kadar Whatsapp mesajı, yüzlerce e-postaya maruz kalıyoruz. Birçoğu içerik anlamında haberciliği besleyecek unsurlarla bezenmiş oluyor. Bir kısmı da vakit dahi harcanmayacak eften püften içeriklerle dolu.

GAZETE OKUMAYAN İŞ İNSANI, PR'CI, REKLAMCI VS.

Dediğim gibi herkes gazetede haberi çıksın istiyor ama gazeteye reklam vermeye gelince nedense herkes pek bir kılı kırk yarıyor. Herkes lafı gelince bağımsız habercilik ve özgür medya laflarını dilinden düşürmüyor ama gazete almaya gelince ortada kimse yok! Nasıl mı? Bakın birçok halkla ilişkiler ajansı, şirket yöneticisi, reklam ajansı vs. medya takip merkezlerine belli bir ücret karşılığı abone oluyorlar. Kendileriyle ilgili çıkan haberleri buradan tarayıp görebiliyorlar. Yani kendileri dışındaki haberlerle zaten ilgilenmediklerinden onlar için gazeteye kaç sütun, kaç santim girmiş o önemli! O haber sayfada hangi haberlerin yanında nerede takdir edilmiş umurunda değil. Hatta ben içeriğini bile okumayıp başlığa bakıp geçenlerinizi biliyorum. Haber olanlar bile haber oldukları gazeteyi alıp okumazlarsa elbette bu tirajlar yerlerde sürünür. Vaziyet böyle giderse de hemen hemen birçok gazete kapanacak benden söylemesi. Ondan sonra da kendi kendinize davul çalıp oynarsınız. Biz de teknolojinin sağladığı imkanlar ölçüsünde yazacak mecra elbette buluruz bulmasına ama bir gazetenin örgütlülüğü ve ortak aklı olmadan tek tek sesler olarak ne kadar işlevsel oluruz orası meçhul!

FİKİR DEĞİL KOL İŞÇİSİ OLURUZ!

Başlıkta neden son ütücü göndermesi yaptım derseniz. Haberin girişinde de değindiğim gibi hazır giyim sektörü önümüzdeki dönemde Türkiye'nin parlayan sektörlerinden biri olacak. Birçok yeni yatırım yapılıyor. Bir yol kazası olmazsa markalaşma yolunda önemli atılımların yapılacağı döneme giriyoruz. Geçen hafta hazır giyim ihracatçılarının oluşturduğu dernekler ve ihracatçı birlikleri bir basın toplantısı düzenlediler. Orada bir soru üzerine ortak bir dille "Kur nedeniyle fabrika kapatan varsa işçilerini bize yollasın" açıklaması da yapıldı. Ben de toplantı sonrası hazır giyim ihracatçılarına şaka yollu "Gazeteler kapanacak artık basın mensuplarını da siz istihdam edersiniz" deyince "Bekleriz , basın başımızın tacı, bize çalıştıracak işgücü lazım" dediler. Buna istinaden başlığı "Gazeteciler, son ütücü olacak!" diye atmayı tercih ettim.

Her pazar Ulusal Kanal ve Ulusal Radyo’da Celal Toprak ile birlikte hazırlayıp sunduğum Gündem Ekonomi programına bu hafta gazeteci dostum Taylan Büyükşahin konuk oldu. Yayında genel ekonomi dışında, medyanın durumuna da dikkat çeken tespitlerde bulunduk. Meraklısı Ulusal Kanal’ın YouTube kanalından açıp izleyebilir. Yayın sürerken sevgili Güngör Uras hocamızın vefat haberi geldi. Ona istinaden bu haftaki yazımın kapanış bölümünü yazıyı biraz daha uzatarak Güngör Uras’a vedaya ayırdım. Ailesine ve sevenlerine sabırlar dilerim.

EKONOMİNİN BİLGE KALEMİNE VEDA

Ekonomiye “Ayşe hanım teyze” gözüyle bakmayı öğreten Prof. Dr. Tevfik Güngör Uras’ı kaybettik. Işıklar içinde uyusun. Ne zaman karşılaşsak hasbıhal ederdik. Bir akşam Asmalı Mescit’te eşiyle birlikte yürürken denk gelmiştik. O zamanlar Aydınlıkçılar, sözde Ermeni soykırımına karşı Avrupa’daki başarılarına bir yenisini daha ekliyorlardı. Fransa’daki toplantıya Güngör Hocayı da davet etmişler. Beni görünce hemen katılamayacağı için özürlerini iletip, çok başarılı bir iş yapıldığını belirterek desteklediğini söyledi. Hain FETÖ’nün ‘Ergenekon’ kumpası sürecinde tutuklanan dostu Prof. Dr. Yalçın Küçük’e sahip çıkan bir demeci de olmuştu, Güngör Hocanın. Güngör Hoca ile irtibatım gazeteciliğe başlamadan önceydi. Öğrencilik dönemimde zaman zaman kaleme aldığım yazılarımı ve görüşlerimi kendisine e-posta yoluyla iletirdim. Gazeteciliğe başladığım zaman kendisiyle Aydınlık için bir söyleşi yapmayı çok arzuladım. Birkaç sefer konuştuk da ama o günkü durumun nezaketi nedeniyle kendisi açısından riskli gördüğü için yapamadık. Bir bu nedenle bir de köşesinde ekonomi yönetimi açısından hükümeti eleştirebilecek veya yol gösterebilecek yazılar kaleme alabilecekken bu cesareti gösterememesi nedeniyle ben kendisini hep cesareti eksik bir bilge olarak hatırlayacağım. Nezaketi, mütevazı ve öğretici üslubuyla şu fani dünyada hoş bir sada bıraktı. Allah toprağını bol, mekanını cennet etsin Hocam.