25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gaziler, genelgeler, uygulamadaki çelişkiler

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

A+ A-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, henüz Başbakanken, kamuda çalışan “Malûl Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri” için onların onurlarını zedeleyici söz, tutum ve davranışlarla bulunulmaması, gazilik onurunun her zaman ve her yerde hissettirilmesi, kendilerine her alanda yardımcı olunması ve bu hususun vicdani bir sorumluluk olarak benimsenmesi gerektiği fikrinden hareketle 2005 yılında bir genelge çıkarmıştı.

Genelgeyle birlikte teknik anlamda olmasa da uygulamada şehit ailelerine ve gazilere dair bakışın değişeceği, özellikle kamu binalarında hak edilen saygının görüleceği düşünülmüştü. Bu anlamda genelge, şehit yakınları ve gaziler arasında çok olumlu karşılanmıştı. Fakat ne yazık ki, genelgenin etkisi uygulamada çok fazla hissedilmedi. Örneğin mayına basıp ayağını kaybeden gaziye sakatlığına uygun olmayan ve fiziksel güç gerektiren “çaycılık” yaptırıldı ya da “tuvalet” temizletildi. Zaten buna benzer pek çok olay da basına yansıdı ve herkes şahit oldu.

Başbakanlık genelgesinden sonra bazı bakanlıklar da kendi bünyelerindeki kurumlara genelgenin uygulanması için yazılar yazıp destekleyici genelgeler çıkardılar. Örneğin gazilerin ağır sakatlıkları sebebiyle sürekli tedavi görmek zorunda olmalarına ve tedavilerin pek çok durumda yıllarca sürmesine rağmen hastanelerde “sıra önceliği” sağlanmaması gaziler arasında büyük sorunlara neden olmaktaydı. Sağlık Bakanlığı bu sorunu gidermek için “Gazilere Poliklinik Hizmetlerinde Öncelik Sağlanması” adına bir genelge çıkardı ve bu sorun büyük oranda çözüldü. Artık gaziler “sıra beklemeden” hizmet alabiliyorlar.

Gazilerin sıkıntılarından biri de kamu kurum ve kuruluşlarına gitmeleri ve orada işlem yaptırmak istediklerinde yaşananlardı. Ağır sağlık sorunları yaşadıkları için park yerinden asansöre, uzun kuyruklardan farklı işlemler için farklı binalara gidip gelme zorunluluğuna kadar pek çok sorun yaşıyorlardı. Bu mağduriyetin giderilmesi için İçişleri Bakanlığı’nın çıkardığı bir genelgede gazi ve şehit yakınlarının İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü, Pasaport ve Nüfus Müdürlüklerinde sıra almadan, öncelikli olarak işlem yaptırabileceği bildirildi. Hatta elektronik sıra alma makinasının bulunduğu yerin duvarına da “Gazi ve Şehit Yakınlarına Öncelik Verilir” yazısının asılmasına karar verildi.

GÖREVLİ GENELGEYİ BİLMİYOR

Fakat çıkarılan onca kanun ve genelgeye rağmen, uygulamada yine sorunlar yaşanmaya devam etti. Örneğin, 23 Temmuz’da ikametgâhımı değiştirmek için Ankara ili, Çankaya İlçe Nüfus Müdürlüğü’ne gittim. Sıra almak için sıra alma makinasına yöneldiğimde duvarda “Gazi ve Şehit Yakınlarına öncelik verilir” yazısını görünce bankoya yöneldim. Görevli memura “Gazi” olduğumu belirttim fakat görevli memur duvardaki yazıya rağmen bu uygulamanın kalktığını ve sıra almam gerektiğini söyledi. Devletin verdiği hakkı kullanmam engellenmesine rağmen döndüm ve yeniden sıra numarası almaya giderken bir başka masada “Engelliler için” yazısını gördüm. Aynı zamanda “engelli” olduğum için o masaya yöneldim. Görevli memura “Gazi ve Engelli” olduğumu söyledim. Bana kızarak uygulamanın kolu-bacağı olmayan engelliler için geçerli olduğunu ve “Gaziliğimi neden kullanma ihtiyacı duyduğumu!” sordu. Tecrübeli bir gazi ve engelli olarak bu ve benzeri tavırlar benim için sürpriz değildi elbette. Ancak her seferinde kendini, görevini ve yasaları bilmeyen “görevlilerle” muhatap olmak çok moral bozucu. Görevlinin kendi kendine “kurallar uydurması” da, engellileri kendi kafasına göre “kolu-bacağı olmayanlar ve diğerleri” diye kategorize etmesi de ayrı bir facia. Ama maalesef ülkemizin gerçeği de bu!

Gazilerle birlikte engellilerin yaşadığı sorunlardan bir diğeri de “engelli otoparklarının” yetersizliği... Aslında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı umumi bina, bölge ve sokak otoparkları ile ilgili her 20 park yerinden birinin engelli işareti konularak engelliler için ayrılması zorunluluğunu getirdi. Fakat uygulamada bırakın 20 araçta bir engelli park yerini bazen tüm sokak boyunca tek bir engelli park yeri bile bulmak imkânsız. Tabi bir de az sayıdaki engelli park yerine engelli olmayanların park etme alışkanlığı sorunu var. İçişleri Bakanlığı her fırsatta genelge çıkarmasına ve engellilere ayrılmış alanlara park edilmemesini ısrarla vurgulamasına rağmen bu sorunun önüne geçememiştir. Halbuki bu yerlere park edenlere Avrupa’da olduğu gibi caydırıcı cezalar uygulansa muhtemelen hiç kimse bu yerlere park edemeyecektir.

Sözün özü şu ki, Cumhuriyet’in kurulduğu günden beri her hükümet az ya da çok, şehit aileleri ve gaziler için çeşitli düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemelerin çoğu da pratik deneyimlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Örneğin 50 sene önce elbette engelliler için park yeri sorunu yoktu. Ancak şehirleşme oranları yükseldikçe ve göçler sonucunda büyükşehirler aşırı nüfusa sahip olunca bu sorun ortaya çıkmış oldu. Belki Anadolu’nun pek çok ilinde böyle bir ihtiyaç yok ama özellikle Ankara-İstanbul-İzmir için bunlar büyük sorunlar.

LÜTUF DEĞİL MESAJ

Ancak meselenin bizler açısından önemli olan kısmı sorunların ne sıklıkla yaşandığından ziyade iletişimin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde “neden hâlâ yaşandığı.” Zira devletimiz şehit aileleri ve gaziler için düzenlemeler yaparken bunu bir lütuf olarak değil tüm yurttaşlara “mesaj vermek” için yapıyor. Bu vatan için bedel ödemiş insanlara ve ailelerine saygı göstererek ya da sıra beklemesini engelleyerek aslında “vatanseverliğin, fedakarlığın, millete hizmet etmenin” özel ve ayrıcalıklı şeyler olduğunu anlatmaya çalışıyor. Ancak uygulamada sürekli sorunlar çıkıyor. Bu da bize toplumun hâlâ şehit aileleri ve gaziler konusunda yeterince bilinçli olmadığını göstermiş oluyor. Bu yüzden Çankaya’daki görevli “kolu-bacağı olmayan” diye bir tanım getiriyor ya da devletin bana verdiği hakkı kullanmak istememi “ayrıcalık istiyormuşum” gibi algılıyor.

Ancak her şeye rağmen moral bozmak da yok! Demek ki daha fazla yazmalı, daha fazla insana bu bilinci ve farkındalığı kazandırmalıyız. Yolumuz uzun ama biz de “vatanı savunurken” olduğumuz kadar kararlıyız.