19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gelir dağılımındaki bozulma en temel yapısal sorundur

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Kurallı serbest piyasa anlayışı, ancak gerekli ve yeterli koşullar sağlandığında etkin çalışabilir ve kıt kaynakların etkin dağılımı konusunda verimli olabilir. Fakat gerekli ve yeterli koşullar ortadan kalkmaya başladığında durum değişir; önce yapısal sorunlar oluşur ve zaman ile ağırlaşır, eşzamanlı olarak gelir dağılımı bozulur ve kurallı piyasa anlayışının etkin çalışması olanaksızlaşırken istikrarsızlık her tarafı sarmaya başlar. Yeterli ve gerekli koşulları sağlayacak kapsamlı müdahaleler yapılmadığı sürece sistemik kırılganlığın artması ve yıkıcı olmaya başlaması kaçınılmaz hale gelebilir.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız konu ekonomimiz açısından özel bir önem taşıyor. Zira öne sürülen çözüm tasarımları, dikkatinize sunmaya çalıştığımız gerçeği görmezden gelmekte ısrarlı olduğu için başarısızlık olasılığı hızla artıyor. Eğer yapısal sorunları çözeyim derken gelir dağılımını bozuyor ve oluşan boşluğu hesapsız borçlanmalar ile telafi etmeye çalışıyor iseniz, herkesi beklentiler yolu ile bir süre aldatabilirsiniz! Fakat piyasaların etkin çalışabilmesi için gerekli ve yeterli koşullardan uzaklaşmaya devam ettiğiniz için daha farklı sorunların oluşmasını ve sistemik kırılganlığın daha tehlikeli hale gelmesini önleyemezsiniz.
Bu gözlemlerimiz son çeyrek asır genelinde yaşadıklarımızın özeti niteliğindedir ve çözüm hedefleyen yaklaşımların bu gerçeği dikkate almadan başarı şansı bulamayacağı anlamındadır. Kısa vadeli ve spekülatif bakış açılarına abonelik, bu temel gerçeği bilinçlerden uzak tutmak ve sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak için tasarlanmış olabilir. Küreselleşme denilen kuralsızlık çerçevesindeki kurallı piyasa anlayışı, gelir dağılımını bozabilir, fakat düzeltemez; düzeltemediği için etkin çalışamaz ve sorunların ağırlaşmasını kalıcı bir şekilde terse çeviremez. Bu kısır döngü kurallı piyasa anlayışı ile aşılamaz.
Değişen koşullar, çoğunluğu alıştığı veya erişmek istediği yaşam standardından uzaklaştırıyor. Olumsuzlaşan rekabet koşulları nedeniyle faaliyet gelirleri azalırken işsizliğin artması, varlık değerlerindeki çözülme nedeniyle taze krediye erişimin zorlaşması ve bilançoların yıpranması, daha önce alınmış borçların geri ödemelerindeki büyümesi önlenemeyen sıkıntılar, zorunlu ihtiyaç maddelerindeki fiyat hareketleri bu sonuçta etkili oluyor. Orta gelir grubu hızla yoksulluk sınırına veya altına yuvarlanıyor, para ve maliye politikası uygulamaları etkili olamıyor. Sorunlar ağırlaşmaya devam ettiği ve gelir dağılımındaki bozulma hızlandığı için, her şeyin eskisi gibi olabilmesi olanaksızlaşıyor.
Kurallı piyasa anlayışını yeniden etkin hale getirebilmek için, öncelikle bu koşulların terse çevrilmesi ve yapısal sorunların çözümü adı altında yeniden devreye girme olasılıklarının sıfırlanması gerekiyor. Oysa ülkemizde çözüm diye önümüze sürülen yaklaşımlar bu gereksinimi karşılamıyor! Kurallı piyasa anlayışından vazgeçmeden yapısal sorunların çözülebileceği iddia ediliyor. Başka bir deyişle gelir dağılımı bozukluğunun en temel yapısal sorun olduğu unutuluyor ve gelir dağılımı daha da bozarak yapısal sorunların aşılabileceği hayali ile herkes birbirlerini aldatmaya çalışıyor!
Küresel kredi krizinden bu yana yaşanan gelişmeler, gelişen veya gelişmiş tüm ekonomilerde gelir dağılımı bozukluklarının yoğun bir şekilde hissedildiği ve tehlikeli olmaya başladığı izlenimini güçlendiriyor. Küresel kırılganlık algısı pek telaffuz edilmese bile etkisinin belirleyici olması engellenemiyor. Fransa’daki Sarı Yelekliler’in eylemleri, İngiltere’nin Avrupa Birliği konusundaki referandumundan çıkan sonuçlar, 2018 yılında ticaret savaşlarının devreye girmesine sebep olan dengesizlik ve uzlaşmazlıklar, Arap Baharı’nın altyapısını oluşturan ekonomik koşullar, gelişen ekonomiler arasında kırılgan olarak nitelenenlerin sayısındaki tehlikeli tırmanış türünden örnekler daha farklı düşünmeye izin vermiyor.
Küresel ölçekteki belirsizlik ve kırılganlık artar iken, bunları ve gelir dağılımı konusundaki ciddi sorunlarımızı görmezden gelerek kalıcı çözüm üretebilme şansımız olamaz. Sadece bir süre için birbirimizi aldatabilir, istikrarsızlık potansiyelini büyütebiliriz. Öncelikle dışarıya olan bağımlılıkları azaltmanın ve faaliyet gelirlerindeki erimeyi acilen terse çevirebilmenin, ne tür eylem ve seferberlikler gerektirdiği konusunda uzlaşılabilecek tasarımlar üretmeliyiz.