Gene Hindistan’a açılıyoruz

Son beş ay içinde sinemalarımızda en çok bilet satılan tek Türk filmi olan ve gösterime girdiğinden bu yana “box office” listesindeki liderliğini koruyup 1 milyon seyirci sınırına doğru ilerleyen “Bir Baba Hindu”, Hindistan’ı fon alan hareketli bir absürt komedi örneği bilindiği üzere.

Sermiyan Midyat’ın yönettiği filmin, 2011’den itibaren sıkça okuduğumuz “Türk sinemasının Hindistan çıkartması... Türk yıldızlar Bollywood’da... Türkiye ve Hindistan arasında sinema işbirliği...” başlıklı haberlerin somut karşılıklarından birini oluşturmak gibi bir özelliği de var.

Öte yandan, kaçırılan Hintli yoga hocasının peşinden Hindistan’a giden iki Türk’ün maceralarını anlatan filmin, sinema estetiği denilen şeyden pek nasiplenmemiş olması ve Hint kostümleri dışında filme genel bir kalitesizliğin damga vurması ise hemen dikkat çekiyor. “Bir Baba Hindu”nun Hint insanını ve kültürünü aşağılayıcı “espriler” barındırması da affedilir gibi değil. Öyle ki, “Sermiyan Midyat bir daha Hindistan’a giremez!” diyenlerin sayısı hayli fazla!

Hindistan’a giden kalabalık heyetler, sinema alanında güçlü işbirliği adımları falan derken son dönemde Bollywood kapısını aralayan ilk sanatçımız Meltem Cumbul olmuştu. 2011 yapımı “Tell Me O Kkhuda” adlı filmde, Hindistan sinemasının efsanevi ismi Raj Kapoor’un oğlu Rishi Kapoor’la birlikte rol alan Cumbul’a bu filmin ardından “teklifler yağdığı” yazılıp çizilmişti ama o gün bugündür başka ses çıkmadı ne yazık ki. Laf açılmışken “Tell Me O Kkhuda”nın dünyanın en çok izlenen sinema sitesi imdb.com’da 10 üzerinden 2,6 yıldızla değerlendirildiğini de belirteyim.

SİNAN ÇETİN’İN HEVESİ

Belki anımsarsınız, Sinan Çetin de 2010’da Türk-Hint ortak yapımı bir Mevlana filmi için hazırlıklara başladığını duyurmuş, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu projeye büyük destek veriyor” demiş, ancak sadece duyurmakla yetinmişti.

Yani bu aşamada iki üç örneğe bakarak çok da karamsar olmamak lazım belki ama Hindistan gibi bir ülkeyle kapsamlı sinema işbirlikleri yapmak, Bollywood’un tümü kendine özgü şartlarına ayak uydurmak, apayrı dinamikler barındıran dev bir sektörle kalıcı ilişkiler kurmak, “Nirvana’ya ermek” kuşkusuz ki epeyce zor. Unutulmasın ki ortalama olarak her gün iki buçuk film çekiliyor Hindistan’da. Kısacası mesele, Cansel Elçin’in 2009’da çektiği “Kampüste Çıplak Ayaklar” filminin Hintli kız öğrencisi Şiva’nın yaşadığı kültür çatışmasına çokça benzemekte.

Öyleyse, geçen Temmuz-Ağustos ayları arasında Edirne’de çekilen, kimi çekimleri de İstanbul, Antalya, Nevşehir ve Muğla’da gerçekleştirilen, Birsa Dasgupta’nın yönettiği Hint filminin iyi ve kaliteli çıkması için duacı olalım şimdiden...

DURMADAN KEŞFEDİLEN ÜLKE

Siz bu satırları okurken Hindistan’daki en önemli sinema etkinliklerinden Mumbai Film Festivali de başlamış olacak. Gazetelerimiz bir kez daha, “Türk Sineması Hindistan’a açılıyor.. Türk filmleri Mumbai Film Festivali’nde... Türk-Hint ortak yapımları için ilk adımlar atılıyor” başlıklarıyla kaplı; oysa atılan kaçıncı adım bu.

Hindistan’a, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği, Televizyon ve Sinema Filmleri Yapımcıları Meslek Birliği - TESİYAP’ın organizasyonuyla gerçekleşen, yönetmenlerin, oyuncuların, yapımcıların, senaristlerin ve bürokratların katıldığı “dev bir çıkartma” daha gerçekleştiriyoruz anlayacağınız.

27 Ekim’de sona erecek festivalin “Konuk Ülke: Türkiye” özel bölümü kapsamında “Türkiye-Hindistan Televizyon ve Sinema Endüstri Forumu” da düzenleneceği, iki ülkenin televizyon ve sinema sektörünün yakınlaşması, ortak yapımlarının önünün açılması ve ortak yapım sözleşmesinin yasal zemininin hazırlanmasının hedeflendiği açıklandı.

Hindistan gibi bir ülkeyle sanatsal-kültürel yakınlaşmanın önemi çok büyük kuşkusuz... Ama unutulmasın ki Christopher Colombus da Hindistan’ı keşfettiğini zannetmiş, oysa çok başka bir yere gitmişti.