25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Giyotinin eşitlikçiliği

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

İnsanlık, çok değişik, bugünden geçmişe bakıldığında birden kavranması çok zor hamlelerle ilerliyor. Örneğin...  

Fransa’da tam 223 yıl önce bugün alınan bir kararla idam cezalarının infazında ayrımcılık kalktı, eşitlik getirildi. Fransa Ulusal Meclisi 20 Mart 1792’de, Dr. Joseph Ignace Guillotin’in icat ettiği ve kendi adıyla anılan ölüm makinesi ‘giyotin’in tüm idam mahkumları için kullanılmasını karara bağlayarak, yoksulları uzun ve acılı ölümlerden kurtardı, cellat karşısına çıkacak soyluların kaderini de alt tabakadan suçlularınkiyle birleştirdi. Bu parıltılı ve hızlı alet, devrimin eşitlik, özgürlük, kardeşlik ideallerinden ilkinin her anlamda sağlanması için yaratılmıştı. İlk kez, karardan kısa süre sonra 25 Nisan 1792’de Pelletier adında bir hırsızın cezalandırılmasında kullanıldı. Devrimin en ateşli yılı olan 1793’ün 21 Ocak’ında vatana ihanet suçlusu Kral 16. Louis’nin, 16 Ekim’de ise gene vatana ihanet nedeniyle sehpaya çıkarılan Kraliçe Marie Antoinette’nin boyunlarına indi. Antoinette, istediği gibi “bir an önce huzura kavuşurken”, devrim meydanı Concorde’u dolduran halkın sevinç haykırışlarını duymaktaydı.  

DEVRİMİN ‘KESKİN ALETİ’ 

Anatole France’ın “Tanrılar Susamışlardı” ya da Victor Hugo’nun “1793” romanlarında soluk kesici bir edebiyatla anlatılan devrimci terör döneminin bu keskin aleti Fransa’da 1939’a kadar kullanıldı. Ölüm cezasının kaldırıldığı 1981’e dek varlığını korudu, sonrasında ise Fransız Devrimi’nin sembolü olarak tamamen tarihe gömüldü.  

İlginçtir, giyotinden söz edilince benim aklıma ilk gelen isimlerden biri de Ülkü Tamer’dir... Şimdi diyeceksiniz ki dünyanın en çelebi, en bilge, en renkli ve en sakin insanlarından biri olan, tadına doyulmaz yazılarını her hafta Aydınlık Kitap Eki’nde okuduğumuz, sinemadan şiire, tiyatrodan öykü ve çeviriye dek kültür alanının dört yanında kalem oynatan Ülkü Tamer ile giyotinin ne alakası var?  

Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya’nın sesinden dinlediğimiz “Memik Oğlan”, “Üşür Ölüm Bile”, “Güneş Topla Benim İçin” gibi şarkıların söz yazarı olan, “en sinemasever şair” olarak tanımlanan Ülkü Tamer’in kısaca “Giyotin Beşlisi” olarak adlandırabileceğim şiirleri, Fransız Devrimi’nin hareketli günlerine ve giyotine yollanmış çok ilginç selamlar gibidir. İlk kez “Seçme Şiirler”inde (Karacan Yayınları, 1981) okuduğumda gerçekten şaşırmış ve şiirlerin gücü karşısında sarsılmıştım. Okudum, bir daha da unutamadım. “Giyotin” genel başlığı altında yer alan beş ayrı şiirde okuru adeta “Paris’e karşı Fransa... Fransa’ya karşı Paris” günlerine, Concorde Meydanı’na götürür şair.  

İHTİLAL, AĞIR AĞIR...  

Şiirlerin adları bile her şeyi anlatır aslında: “Lady Giyotin”, “Aziz Giyotin”, “Yurtsever Kısaltıcı”, “Ulusal Bıçak”, “Halkın İntikamcısı”.  

Unutulmaz dizesinde, “İlk giyotin bir piyano yapıcısına ısmarlanmıştı / O günden beri tuşların sesiyle iner bıçak” diyen Ülkü Tamer, “Aziz Giyotin” şiirinin başında aletin tarihsel anlamını da şöyle anlatıyor: 

Bundan böyle kimse asılmayacak / Yakılma yok, Çark yok, Balta yok, / Kim dökerdi bir haydudun yaralarına / Kızgın yağı, eritilmiş kurşunu? / Bundan böyle artık öyle cellat yok / Ölüm farkı kalkıyor suçlular arasında / Sınıflar arasında, / Soylulara kolay ölüm, halka zor ölüm yok, / Öldürürken bundan böyle, zulüm yok.”  

Ve “Yurtsever Kısaltıcı”dan dizelerle bitireyim: 

“Ağır ağır hazırlandı sehpa, bıçak birden inecek / İhtilal ağır ağır hazırlanır ve birden bire iner / Ölümden bir tat almayı da herhalde becerir bu soylular.”  

Baldırıçıplaklara ve Jakobenlere saygılar, Ülkü Tamer ustamıza selamlar sevgiler...