25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

G.Saray mı büyük Fenerbahçe mi?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Pazar akşamı Galatasaray’ın şampiyonluk kutlamalarını televizyondan izledim. İlklerin takımı Galatasaray’ı büyük başarısından dolayı kutlarım. Güzel düzenlenmiş şampiyonluk kutlamasının bana en ilginç gelen yanı oyuncuların kendi özgür iradeleri ile sahneye çıkış şarkılarını seçmeleriydi. Düşünen, düşünceli futbolcular için iyi bir fırsattı şarkı seçimi. Örneğin 31 Mayıs Gezi Direnişi’nin yıldönümüydü. Hiçbir Galatasaraylı futbolcunun aklına gelmemesi nasıl bir kültürel yozlaşma içerisinde olduğumuzun göstergesi olsa gerek. 

Bu arada Olcan Adın ile Kaptan Selçuk İnan’ı kutlamalıyım. Çünkü onlar diğer arkadaşlarından ayrılıp Ahmet Kaya ve Barış Manço’yu geceye konuk ederek sahneye çıktılar, fark yarattılar. Keşke Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel gibi nice özgün değerlerimizi geceye konuk edebilecek kültürel duyarlılığa sahip olsalardı. Böyle bir organizasyonda Büyük Öke(bilge kişi) Atatürk nasıl akıllarına gelmez. Örneğin “Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa” ya da “Sarı saçlım, mavi gözlüm nerdesin” türküleri o geceye yaraşmaz mıydı?  

Hadi bunları da geçtim, Schneider’in eline mikrofon verilip “Ağlama Fener” diyerek gırtlakları yırtılacak kadar bağırıp, tempo tutmaları neyin göstergesidir? Böyle bir gecenin hoşluğunu doyasıya yaşayıp rakiplerine zekâ kıvraklığı içeren bir yaklaşımla gönderme yapmak daha hoş olmaz mıydı? Sporun felsefesinde şu vardır: Rakibini büyültürsen sen de büyürsün. Büyük rakipleri geride bırakmak büyüklüğün şanından olur. Rakibini ağlatırsan, küçültürsen senin durumun ne olur? 

Örneğin kutlama gecesinde gırtlaklar yırtılırcasına “Ağlama Fener” diye bağırmak yerine hep birlikte yumuşak bir ses tonuyla “Kanaryam güzel kuşum” şarkısı söylenemez miydi? Çok da anlamlı ve güzel olmaz mıydı? Şarkının sözlerine dikkat ederseniz, iki takımı birbirine bağlayan olağanüstü bir güzellik görürsünüz. Ama bunun için bakan gözlerde güzellik olması gerekir. Bu güzelliği belki bir gün biri görür diye şarkının sözlerini sizlerle paylaşmak isterim. Şair ve bestekâr Mustafa Nafiz Irmak’ın hicaz makamında bestelediği şarkının sözleri de kendisine aittir. 

“Kanaryam güzel kuşum/Ben sana vurulmuşum/Seni çok sevdiğimi/Anlatıyor duruşum/Hüzünlü bakma öyle/Benim şarkımı söyle/Kanaryam kalbimdesin/Ruhumu okşar sesin/Beni bırakıp gitme/Gönlüm senin kafesin...