29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Güneş ateşle oynuyor...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

Beşiktaş, başarılı bir futbol oynamasına karşın son üç sezonu üçüncü olarak tamamlayabilmiştir. Üstelik üç sezonu da açık ara önde götürdüğü halde, ortalama son beş maçta 3-8 puan arasında geriye düşme yaşamıştır. Bunda takımın genç oyuncular ağırlıklı olmasının yanı sıra teknik adam seçimleri de rol oynamıştır. Örneğin geçen sezonun başında leblebi gibi gol atan, Beşiktaş tarihinin en çok gol atan oyuncusu sanını (unvan) alan Demba Ba, ligin geriye kalan üçte ikilik bölümünde deyim yerindeyse sırt üstü yatmıştır. Ben bu köşede defalarca “Demba Ba Beşiktaş’a şampiyonluğu kaybettiriyor Bilic farkında değil” başlıklarıyla yazılar yazmama karşın, Hırvat teknik adam bu konuya önlem almadı.Bu sezon aynı durum Şenol Güneş için geçerli. Ben yine “Quaresma oynadıkça Beşiktaş kaybeder” başlığıyla yazılar yazıyorum ama günümüzde büyük bir işkolu olan futbolu gösteri olarak algılayan Portekizli, Güneş tarafından devamlı oynatılıyor. Yine altını çizerek söylüyorum Quaresma oynadıkça, Beşiktaş yitirecek. Şu günlerde yitirilen puanların yarattığı olumsuzlukları giderecek zaman var. Ama ligin sonunda böyle bir olanak yok. Quaresma arada bir verdiği gol pasları ve attığı goller ile izleyicilerde bir yanılsama yaratıyor, Şenol Güneş de bunun etkisi altında kalıyor. Oysa Beşiktaş’ın oynadığı çok paslı hızlı oyun ile Portekizlinin genel futbol yapısı birbiriyle bağdaşmıyor. Siyah-beyazlılarda Quaresma ile dönüşümlü oynayan Gökhan Töre’dir. Töre Quaresma’dan daha iyi bir futbolcu mudur? Bu tartışılabilir. İkisi de topla oynamayı seviyor ama Portekizli her koşulda önce topla oynamayı seçiyor. Töre ise ondan biraz daha takım oyununa yatkın. Beşiktaş hızlı ataklarla pas yapmaya başlayınca Gökhan zorunlu olarak bu duruma ayak uyduruyor, Quaresma’nın ise umurunda olmuyor, kendi bildiğini okumaya devam ediyor. Gökhan Töre’nin oyuna girdikten sonra takımını yengiye taşımasına bakarak bu satırları yazmıyorum. Benim derdim skor değil genel oyun yapısıdır.Quaresma oyundan çıktıktan sonra Gökhan Töre gol de atmayabilirdi. Ya da Quaresma oyunda kalıp son dakikalarda Beşiktaş’ı yengiye taşıyabilirdi. Yine bu görüşlerim değişmezdi. Oyunun genel akışında Portekizlinin verdiği kayıpları Beşiktaş ağır bir şekilde ödüyor, başta Atiba olmak üzere diğer orta alan oyuncuları Quaresma’nın verdiği açıkları kapatmak için olağanüstü güç harcıyorlar.Topu ileride oyalayıp takımı atakta çoğaltmak isteniyorsa Quaresma’dan daha çabuk ve gerektiğinde takım oyununa uyum sağlayan Gökhan Töre ve Kevin Frei var. Kevin, Şenol Güneş tarafından yadsınmak üzere. Bu da yetmiyormuş gibi üzeri kara kalem ile çizilenler var. Örneğin Motta ve Pedro Franco. Şu anda sol savunmada İsmail Köybaşı görev yapıyor ve medyanın geneliyle birlikte İsmail’in iyi oynadığı düşünülüyor. Oysa İsmail her yere koşması, ileri çabuk çıkması ve gerektiğinde sağ tarafa gidip gol konumuna gelmesine karşın futbol tekniği yetersiz bir oyuncu. Yaptığı ortalara ve vuruşlarına dikkatli bakın. Motta unutuldu, sol beke alınan Tosic ise kesici (stoper) olarak görev yapıyor. Bilic döneminin en iyi oyuncularından biri olan Franco. Franco belki diğer stoperlere göre biraz ağır. Ama sezgileri ve top kullanma becerisi çok yüksek. Ne var ki Şenol Güneş’in aklına o da gelmiyor bir türlü...Lig çok uzun... Gereksinim olduğunda bu oyuncuların karşılaşma deneyimi konusunda sıkıntı yaşaması Şenol Güneş’in dolayısıyla Beşiktaş’ın başına iş açabilir. Üçüncü sezondur her maçını deplasman konumunda oynayan Beşiktaş’ın başarılı olduğu söylenebilir ancak bir türlü kendi sahası algısı yaratılamayan bir takımın teknik direktörünün her kesten daha fazla dikkatli ve seçici olmaya özen göstermesi gerekmektedir.
Türk hakemliği bitmek üzere...Böyle bir yargıya Mustafa Denizli’nin hakemler için söylediklerinden sonra varmadım. Galatasaray son üç sezonda iki kez bu hakemlerle şampiyon oldu. Benim bire bir tanık olduğum, Türk hakemliğini bitme noktasına getiren asıl etkenin alt liglerde yaşanılanlarla bağlantılı olduğu gerçeğidir. Neredeyse 10 yıl oldu İTÜ Spor Kulübü Futbol Takımı’nın yöneticiliğini yapmaktayım. Bu süre içerisinde 2. Amatör, 1. Amatör ve Süper Amatör liglerde oynayan İTÜ Futbol Takımı sayesinde yüzlerce karşılaşma izledim. Süper Lig’de hakemlerin yaptığına “hakem hatası” diyorsanız amatör kümelerde her maçta cinayet işleniyor. Bu satırları yazarken Mustafa Denizli’ni söylediği “Ben hakem değilim ama hakemlerin çaldığı yerli yersiz düdüklerin anlamını onlardan daha iyi bilirim” sözlerden hareketle, teknik direktörlük belgesini almak için resmi maçlarda 5 orta 10 da yardımcı hakemlik yapmış, Spor Akademisi’nde tam yedi kez açılan hakemlik kursunun tümüne katılmış, Hilmi Ok tarafından hakemlik yapmam için özendirilmiş biri olarak tarihe not düşüyorum; Türk hakemliği bitti bitiyor... Çok değil, 6-7 yıl önce Türk hakemliği futbolumuzun en az 10 yıl önündeydi. Bu süre içerisinde toplumda yaşanan olumsuz yönde değişim ve dönüşüm hakemliği de vurdu. Bugün için ömründe futbol oynamak bir yana, çocukluğunda oyun bile oynamamış gençler hakem oluyor. Bedenleri eğitilmemiş, olayları yorumlayıp kısa süre içerisinde doğru karar verecek altyapısını spor ile oluşturamamış “alan” ve “zaman” duygusu gelişmemiş insanların eline düdük verdiğinizde o düdüğü bir hançer gibi yüreğinize saplıyorlar. Geçen yıldan bu yana İTÜ toplam 29 maç oynadı iki doğru dürüst hakeme denk gelmedim. Üç hafta önce Abdurrahman Cesur diye bir polis İTÜ-Talatpaşa maçını yönetti. Soyadı cesur ama dünyanın en zavallı insanlarından biri... Soy adından esinlenmiş olmalı ki 90 dakikayı efelenip yürüyerek bitirdi. Vermediği penaltılar bir yana, rakip takımın bir penaltı pozisyonuna isyan eden hocasına dönüp “evet, penaltı, gördüm ama vermiyorum” diyecek kadar emek düşmanı. Eğer bu maç sağ salim bittiyse iki takımın oyuncularının da insan evladı olmasındandır. Duyduğuma göre bu polis Çerkezköy’e atanmış. Çerkezköy’ün amatör takımları aman dikkatli olun...