28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Güneş Beşiktaş’tan doğar mı?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

Beşiktaş gibi, tarihi yüz yılı aşmış kurumların yaşamlarında başarılar ve başarısızlıkların olması doğaldır. Ancak böylesi büyük kulüplerin arkasında milyonları koşturarak bugünlere gelmesi başarılarının daha fazla olmasıyla ilintilidir. Hatta Beşiktaş gibi kulüplerin tarihinde altın dönemleri de vardır. Gerçi Fenerbahçe ve Galatasaray ile birlikte mücadele ettikleri İstanbul Ligi’nde beş yıl üst üste şampiyon olmuş bir efsane dönem de yaşamışlar ama siyah-beyazlılar altın dönemlerini Süleyman Seba’nın yönetiminde gerçekleştirdiler. O dönemin temel özelliği planlı ve ilkeli hareket edilmesiydi. Eğer bir kulüp bütünüyle planlanmış ekonomi ilkesini benimserse, adım adım, aşama aşama bu ilkeyi uygulamaya başlarsa sorunlarının çok büyük bölümünü çözümler, kurumsallaşma yönünde de en önemli adımları atmış olur. Süleyman Seba planlı ekonomik model ilkesini gerçekleştirmiş, uygulamış ve sonunda da ürününü almıştı. Başkanlığı bıraktığı yıl Beşiktaş’ın kasasında 30 milyon dolar para vardı, kimseye de tek kuruş borcu yoktu. 

O günlerde diğer büyük takımlar tarafından örnek alınan Beşiktaş, planlanmış ekonomik ilkelerden ödün vererek bugünlere geldi, geleneksel rakiplerinin de gerisine düştü. Hatta Adnan Polat’ın Futbol Şubesi Sorumlusu olduğu yıllarda Beşiktaş’a gıpta ettiklerini söylediği halde kulüp plansız harcamaları yüzünden büyük borçlar altına girdi, UEFA tarafından transfer sınırlaması içine alınan bir konuma geldi. Bu durumda Beşiktaş ile yakınlaşan, adı giderek siyah-beyazlılarla özdeşleşen ve sonuçta dün sözleşme imzalayan Şenol Güneş’in birinci koşul olarak ekonomik kaygıları dile getirmesi, futbolculara ödemelerin zamanında yapılması isteği yerindedir.  

Çünkü Şenol Güneş çok iyi bilir ki, futbolun içinde birinci derecede üretici güç olan futbolculara verilen sözler yerine getirilmediğinde başarımgücü (performans) dalgalanması kaçınılmaz oluyor. Futbolculara verilen sözlerin tutulmaması, ödemelerin zamanında yapılmaması Türkiye’de birkaç kulübün dışında kanıksanmış hatta kural haline getirilmiştir. Bu da ekonomide plansız hareket etmenin bir sonucudur.  

Bir yandan UEFA sınırlaması ile karşı karşıya olan diğer yandan ise borçlarla uğraşıp stadını tamamlamaya çalışan bir kulüp futboldaki tüm organizasyonlarda başarıyı amaçlayabilir mi? Beşiktaş geçen yıl üç kupada da başarıya çok yaklaştı ama sezon sonunda elinde hiçbir şey yoktu. Ligde çok yaklaştığı, bitime beş hafta kala bütün takımları arkasına aldığı halde Beşiktaş üç hafta içinde hem şampiyonluktan hem de Şampiyonlar Ligi’nden koptu. Eğer başarının ölçüsü şampiyonluk ise Beşiktaş’ın geleneksel karşıtları son 15 yılda altışar kez bu başarıya ulaşmışken siyah-beyazlıların elinde iki şampiyonluk var.  

Beşiktaş planlı ekonomi ilkesine uygun hareket ettiği günlerde tüm rakiplerinin önüne geçmişti. O günlerde başarıların edinilmesi için koşullar hazır hale getirilmişti. Öyle ki futbolcularına başka takımlardan çok daha büyük paralar önerildiği halde onlar düşük ücretlerle Beşiktaş’ta kalıp, oluşturulan yarışma ortamına katkıda bulunuyorlardı. Eğer koşullar hazırlanmışsa başta kim olursa olsun başarı gelir. Tersi de doğrudur. Yani koşullar elverişsizse en yetenekli, en büyük liderler bile belirlenen hedefe ulaşamazlar. Bu bağlamda Şenol Güneş Beşiktaş için iyi bir seçimdir ama başarı için Beşiktaş’ın koşulları uygun değildir.  

Bu gerçek bilinerek yola çıkılırsa kulüp de, Şenol Güneş de daha az yıpranır. Stadyumun bitmesiyle birlikte yenilenmiş bir Süleyman Seba modeli devreye sokulursa kısa erimde başarı elde edilemese bile “hazırlanmış koşullar” kayıpları kısa sürede giderebilir. Planlı bir ekonomik model hazırlanıp ürününü vermesi beklenirse zaman içerisinde sorumluluk bireylerden sisteme geçer. Böylece tarihin seyri ekonomik güçler tarafından belirlenmiş olur, bireysel sorumluluğun yeri giderek azalır...