23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Güneş ufuktan şimdi doğar!’

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Birinci Dünya Savaşı’nın o en kanlı günlerine, tam 100 sene önceye bir zaman yolculuğu yapalım.
16 Mayıs 1916’da İngiliz ve Fransız temsilciler gizli bir antlaşmaya imza atıyorlar. Bu antlaşmaya Çarlık Rusyası da onay veriyor.
Sykes-Picot (Says-Piko) Antlaşması denilen bu antlaşma, Osmanlı Devleti’ni parçalama temeline dayanıyordu. Ve savaşın sonunda hedefe ulaşıyor gibiydiler. Batılı sömürgeciler, 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti’ne Mondoros Ateşkes Antlaşması’nı imzalatmışlar ve Türkiye’yi hemen hemen teslim almışlardı. Peşinden de donanmaları harekete geçmiş, Çanakkale boğazını direniş görmeden aşmışlar; İstanbul’a girmişlerdi.
Sykes-Picot canlanmış, kanlanmıştı.
19. Yüzyıl’ın başlarında “Hasta Adam” ilan ettikleri Türkleri gömmek üzere idiler...
Ama bir paşa, bir mavi gözlü kahraman, bu donanmaya bakıyor, “Geldikleri gibi gidecekler!” diyerek mücadelenin ilk parolasını söylüyordu.

FOREİGN POLİC NEW YORK TIMES
Nick (Nicholas) Danforth, Georgetown Üniversitesi’nde yetiştirilmiş. Şu an ABD’nin dış politikasının yansıtıldığı Foreign-Policy adlı dergide baş siyasal analist olarak çalışıyor. New York Times Gazetesi’nde 14 Mayıs’ta yer alan yazısında Osmanlı Devleti’ni parçalamak için imzalanan Sykes-Picot Antlaşması’nı yeniden hatırlattı. Bu antlaşmaya benzer bir parçalama planının ABD başkanlarından Woodrow Wilson tarafından 1919 yılında gündeme getirildiğini yazdı.
Bay Danforth’un dikkatlerden kaçan asıl yazısı, geçen sene Türk ordusu PKK’ya karşı harekete geçtikten sonra Foreign-Policy’de yer alan yorumu oldu. 10 Ağustos 2015 tarihli yazısında Nick Danforth, tam 95 yıl önce yani 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı Devleti’ne silah zoruyla imzalatılan Sevres (sevr) Antlaşması’nı yorumluyordu. Bu yoruma göre, Sevr Antlaşması ile İngiliz-Fransız sömürgecileri, 1916’daki Sykes-Picot Antlaşmasını hayata geçiriyorlardı.
Amerikalı Danforth’un da belirttiği gibi her şey İngiliz-Fransız planlarına uygun gidiyor iken, tutuyor Mustafa Kemal diye bir subay ortaya atılıyor; bu sömürgeci paylaşıma karşı silahını kullanıyordu. Ve 1)Sykes-Picot, 2)Mondoros, 3)Sevr antlaşmalarını yırtıyordu. Bunların yırtıldığını da 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması Batılılara kabul ettiriyordu. Lozan’da 200 senelik Türkleri gömme planı tarihe gömülüyordu.
***
CIA bağlantılı kuruluşlarda yazan Danforth, Türklerin Sevr karşısındaki bağımsızlıkçı tutumlarını bir tür takıntı (sendrom) göstermeye çalıştıktan sonra Sevr’de Kürtler’e de devlet kurma hakkı verildiğini hatırlatıp “Kürt milliyetçileri, devlet olmayı başarmanın yolunun Sevr’den geçtiğine hâlâ inanmaktadırlar.” diye yazıyordu. Böylece PKK terörünün haklı tarihsel sebepleri olduğunu hissettirmeye çalışıyordu.

SARAY SAVAŞI HA!
Danforth yazısını şu tavsiye ile bitirmektedir:
“95 yıldır Türkiye Sevr’i yenmenin ekonomik ve politik meyvelerini toplamaktadır. Fakat devam eden savaşın sona erdirilmesi için Sevr karşıtı politik modelde esneklik gerekmektedir.”
Ne diyor ABD aklı?
Türkiye, PKK ile mücadelede artık Sevr karşıtı politikaları bırakmalı. Sevr’de Kürtlere verilen hakları hatırlamalı... Lozan Antlaşması’na sıkı sıkı bağlı kalmamalı.
Yani, “Gel PKK ile savaşı bırak da özerklik masasına otur!”
Amerikalı yorumcu; İçimizdeki İngilizlerin “Saray Savaşı” diye güçsüz bırakmaya uğraştığı şu sürecin, tıpkı 1920’lerdeki gibi Sevr’e karşı bir mücadele olduğunu da söylemiş oluyor.
Bu mücadelenin içinde Tayyip Erdoğan şu an istemeden bile olsa yer aldı diye; PKK ile mücadeleyi kirletmeye kalkışmak, emperyalistlere saf tutmak demektir.
***
Biliyoruz ki Erdoğan Vahdettincidir...
Yunan ordusuna “Padişah efendimizin ordusudur!” diye kutsallık kazandıran İskilipli Atıf sevicisidir.
19 Mayıs’tan nefret ettiğini “Tarihimizi 1919’dan başlatan anlayışı reddediyorum!” diyerek açığa vurmuştur.
Ama bugün Türk ordusunun emperyalizme karşı yürüttüğü mücadeleyi onunla ilintileyerek karalamak yurtseverlere yakışmaz.
Hele hele Genelkurmay Başkanı Sayın Hulusi Akar’ı, Erdoğan üstünden kötülemeye kalkışmak, vatanı korumaya çalışanların moralini bozmak; Nick Danforth ile aynı pencereden dünyaya bakmak sayılmaz mı?
Dostlar!
Eleştiri ile karalamayı birbirine karıştırmayın. Safları kuvvetlendirmek gerekirken parçalamaya çalışmayın.
Hatırlatıyorum: Nefretine tutsak olanlar; emperyalizme hizmet eder hale gelebilir.

HASAN TAHSİN SİLAH ÇEKİYOR
Sykes-Picot Antlaşması’nın üstünden tam üç yıl geçince, Yunan ordusu İzmir’e çıktı. Bu işgal ordusunu binlerce Rum, ellerinde Yunan bayrakları olduğu halde sevinç çığlıkları atarak karşıladılar. Kordonboyu’na ayak basan Yunan askerlerini papazlar takdis etti. Ama orada bir de 31 yaşındaki gazeteci Hasan Tahsin vardı. Bu cesur Türk, tabancasını çekti Yunan birliğinin bayraktarını vurdu; tüm kurşunlarını işgalcilere sıktı. Ve orada şehit edildi.
İşaret fişeği atılmıştı. Ve o silahın mutlaka patlayacağını aylar öncesinden bir paşa hissetmişti. Buna göre de hazırlık yapmıştı. Ertesi gün o paşa Bandırma vapuruna bindi ve Samsun’a doğru yola çıktı.

YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR
Yarın, Türk gençleri, İstanbul Şişli’deki Atatürk Evi’nin önünden; Hasan Tahsin ruhuyla, Bandırma vapurundaki serdengeçtiler ruhuyla yeniden yürüyecektir.
*Sykes-Picot’ya karşı...
*Sevr’e karşı...
*Yeni Vahdettinlere karşı...
*Yeni işgalcilere karşı...
Onları yalnız bırakmayın.
Yaşasın Lozan ve onu imzalayan kahraman Türkler!
Kahrolsun Sevr ve ona imza atan çürük Osmanlıcılar!