29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ha Ali-Veli Ha Veli-Ali!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

Türkiye’nin 2002 yılında 129 milyar dolar olan toplam dış borcu 2015 yılında 402 milyar dolara yükseldi. 

Bu nedenle, 2005 yılsonu itibariyle yüzde 35.5’e kadar düşmüş olan “dış borçların milli gelire” oranı 2015 yılında yüzde 50’ye çıkmış durumda. 

Bu borcun yaklaşık yüzde 70’i özel sektörün üzerinde, doğal olarak kur riski de özel sektörde. Son üç ayda yüzde 15 dolayında gerçekleşen fiili devalüasyon, özel sektörün 2014 yılı karlarının tamamının silinip süpürülmesine neden oldu. 

O nedenle pozisyon kapatma telaşıyla dolara talep arttı. Vatandaşın da alımlarıyla Döviz Tevdiat hesaplarına yönelim hızlandı. Ekonomide dolarizasyon zirve yaptı. Hane halkı, gırtlağına kadar borca battı. Milyonlarca insan kredi kartı ve tüketici kredilerini ödeyemeyerek icralık oldu. 

Büyüme yüzde 3 bile olamadı. Dün açıklanan Ocak 2015 ayına ait resmi işsizlik rakamları yüzde 11.3’e fırladı. 

Eğer 50 doların altına düşmüş olan petrol varil fiyatları tahmin edildiği üzere bu yıl 70 dolara doğru yeniden artma eğilimine girerse, cari açıkta da istenilen seviyeye ulaşılamayabilir. 

Meclis’teki Muhalefet partileri ise, ülkeyi bu duruma getiren ekonomi politikalarının sorumlularından medet umuyor adeta. 

Ülkeyi sıcak para cennetine çeviren, tarımda ve sanayide üretimi ve rekabet gücümüzü yok eden, işsizliği patlatan, yolsuzluğu ve ahbap çavuş kapitalizmini kurumsallaştıran, finansal cambazlıklarla ve enflasyon hedeflemesi adını verdikleri politikalarla hem büyümeyi azaltıp, hem de enflasyonu kronikleştiren, ülkeyi sıcak para cennetine çeviren, “başarıların” uygulayıcıları K. Dervişler, D. Yılmazlar, E. Ustalar vb. bugün meclisteki muhalefet partilerinin “umudu” olmuşlar. Pes doğrusu Ört ki ölem. 

Hâlbuki üretim ekonomisini, haklı rekabeti, sermayenin tabana yayılmasını, gerçekçi kuru, tekelleşme ve kartelleşmenin önlenmesini, özelleştirme adı altında yağma ve talana izin verilmemesini, 2. Nesil KİT’leri, yolsuzluklarla mücadeleyi ve hesap sormayı, tüketim yerine tasarrufu, ithalat yerine imalatı, borçlanma yerine yatırımı koyabilen milli bir ekonomik anlayışa şiddetle ihtiyacımız var. 

Altta kalanın canının çıktığı, finansal cambazlıklarla, eş-dost akraba kayırmacılığı ve yolsuzluklarla, giderek bir kumarhane kapitalizmine dönüşen bugünkü ekonomi politikalarının tek alternatifi “karma ekonomiye” dönmektir. 

Yoksa Ekonomiden sorumlu Bakan Ali Babacan gidip, Kemal Derviş gelecekse, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı gidecek Durmuş Yılmaz gelecekse, biz niye seçim yapıyoruz, ekonomide kriz uyarısı yapıyoruz, yazıp, konuşup, çırpınıyoruz. Bilen varsa beri gelsin...