03 Ekim 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

10 Eylül Medyanın Halleri

10 Eylül Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

10 Eylül Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

BİR DAHA ‘OYUNA GELMEMEK İÇİN’ MSÜ’DE TÜM SİSTEM GÖZDEN GEÇİRİLİYOR

NEDİM ŞENER - HÜRRİYET

Şu dünyanın da kabul ettiği bir gerçek; Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye’nin uluslararası alanda en önemli güç çarpanı. Askeri güç olarak dış politikanın önemli bir aktörü. Sınır ötesi operasyonlarla bağımsızlığın teminatı.

Elbette ABD, gerek gelişen savunma sanayisi imkânları gerek sınır ötesi operasyonlarla gücünü gösteren ve kendi işgalci politikalarını bozan TSK’yı eskiden olduğu gibi NATO’cu ve FETÖ’cü subaylar üzerinden kontrol etme amacından vazgeçmiş değil. Bunun için de kullandığı ajanlar NATO’cu ve FETÖ’cüler. (…)

Buna benzer birçok şaşırtıcı örneği bu köşede paylaşmıştım. Şu açık ki hâlâ güvenlik sistemi içinde FETÖ’nün kripto unsurları yer alıyor. Ayrıca sağlıklı bir soruşturma ve yargılama yapılmadan alınan takipsizlik ve beraat kararı ile görevlerine iade edilenlerin örgüt adına intikam peşinde olduğunu unutmayalım. O yüzden çok daha etkili bir denetim ve gözetim sisteme oluşturulmalı.

Milli Savunma Üniversitesi bünyesinde ise sorunun ne kadar büyük olduğu görüldü. Kara, Hava, Deniz Harp Okullarını bünyesinde barındıran MSÜ’de sistem son olay nedeniyle tümüyle gözden geçiriliyor.

Edindiğim bilgiye göre, MSÜ’de tüm idari, eğitim ve komuta kadrosu gözden geçirilecek. Milli Savunma Üniversitesi ile Milli Savunma Bakanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları eğitim dahil tüm sistemi elden geçirecek.

ABD VE AVRUPA’NIN DOSTLUĞUNA NE KADAR GÜVENELİM?

HAKKI ÖCAL - MİLLİYET

Türkiye’nin BRICS’e tam üyelik başvurusuna ilişkin Rusya kaynaklı açıklama üzerine, batı medyasında haberden çok yorum yayınlanıyor ve bu yorumların çoğunda ana tema “BRICS genişlemesi Batı’nın ekonomik ve jeopolitik hakimiyetine son verecek mi?” sorusu etrafında oluyor.

Eğer Türkiye, BRICS gibi, doğru dürüst adı bile olmayan bir örgütte yatırım-kalkınma desteği arıyorsa, bunun sorumlusu, Türkiye’yi tam üyelik için 40 yıl 5 ay 5 gündür beklettiği halde, hala “AB’ye üyelik liyakate dayalı bir süreçtir” diyen ama İsrail’in savaş suçlarına ortak olmakta sakınca görmediğini “İsrail’e verdiği koşulsuz desteğimiz devam edecektir” sözleriyle ilan eden Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen kadar, ABD yönetimleridir.

O ABD ki, ülkesinin toprak bütünlüğü bile sağlanmamış bir Ukrayna’yı AB’ye almaları için Avrupalı ortaklarını alenen zorluyor.

İsrail, ABD ve Avrupa ülkelerinin ulusal çıkarlarına bu kadar zarar verirken, ahlak ve insani değerleri İsrail’i değil Filistinlileri desteklemeyi bu kadar açık gerekli kılarken, bu ülkelerin dostluğuna, Türkiye’nin çıkarlarını korumaları gerektiğinde bunu yapacaklarına nasıl güvenebiliriz? Kendi çıkarını bu kadar ayan ve beyan göz ardı eden müttefikin aklına ne kadar güvenilebilir?

ORTADOĞU'DA HİÇBİR ŞEY 7 EKİM OLMAMIŞ GİBİ KONUŞULAMAZ

OĞUZHAN BİLGİN - AKŞAM

Neticede "arz-mevud" inancına dayanan bu radikal "Büyük İsrail" projelerine de arkasındaki Amerikan emperyalizmine de onun taşeronları olan PKK gibi terör örgütlerine karşı da bölge ülkelerinin birlikte hareket etmesi gereken bir dönemdeyiz.

"Normalleşme" çabalarının 7 Ekim öncesi başlamış olmasına rağmen İsrail'in hedefindeki hem Mısır hem Suriye hem de Irak bağlamlarında bu kadar hız kazanıp olgunlaşması da 7 Ekim sonrası bölge ülkelerinin ve liderlerinin kendi aralarındaki sorunları artık ikinci plana atıp Siyonizme ve emperyalizme karşı birlikte hareket etme mecburiyetinden kaynaklanıyor.

O nedenle sanki 7 Ekim olmamış gibi bu normalleşme süreçlerini ele almak, "geçmişte şunu dediniz ama şimdi bunu yaptınız" şeklinde iç politika malzemesi yapıp seviyesiz polemiklere tevessül etmek yanlış olduğu gibi bölgenin ve dünyanın geldiği noktayı görememek anlamına geliyor.

BUNLARIN DERDİ NARİN OLABİLİR Mİ?

MELİH ALTINOK - SABAH

Diyarbakır'da 19 gündür aranan 8 yaşındaki Narin'in cansız bedeni ulaşıldı. Olayla ilgili 4 savcı görevlendirildi, 21 kişi gözaltında.

Sosyal medyada verilen peşin hükümlerden ağzı defalarca yanan halkımız ve medya ise yine aynı hatada ısrar ediyor.

Emekli gazetesi ilk günden beri "Narin Kuran kursu'na giderken kayboldu" vurgusuyla faturayı malum adrese çıkartmanın peşinde.

Ürkek ırkçısı, "Yine aynı bölge" diyerek, feodal yapı eleştirisi ayağına Kürtleri, Doğuluları yaftalıyor. Kardeşin, ailenin tüm köyün, hatta annenin bile Narin'in ölümünü gizlemek için organize olduklarına dair korkunç iddialar ortaya çıkmış gerçekler gibi dillendiriliyor.

Günlerdir arama çalışmaları yapan jandarmanın, itfaiyenin çevreye "yalandan" baktığını iddia eden bile var.
Doğunun Paris'in de doğduğu halde çıktığı kabuğu beğenmeyen medyanın yarım porsiyon Frankofonu ise tüm Türkiye'yi mahkum etmenin peşinde.

AK PARTİ, PERİNÇEK’İN DESPOTİK DOSTLARIYLA AYNI GEMİDE…

MEHMET OCAKTAN - KARAR

AK Parti iktidarının, son dönemde nasıl bir hüzünlü şarkıya talip olduğuna bakar mısınız… Demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlük ve kalkınma vaatleriyle yola çıkan bir parti, sonunda Doğu Perinçek’in despotik dostları Çin ve Rusya’nın diktatörlükten bozma eski model gemisine sığınmak zorunda kalıyor.

Kuruluş hikayesinin başladığı ilk günden itibaren AK Parti’ye kalbiyle, ruhuyla, emeği ile katkı koyan insanlar ve bu partiye gönül veren milyonlar, herhalde yüzyıl düşünselerdi, hikayenin böylesine dramatik bir şekilde biteceği akıllarının ucundan bile geçmezdi.

Ama ne yapalım ki her hikaye mutlu sonla bitmiyor. İşte 22 yıl sonra AK parti iktidarı, Türkiye’yi otokratlar ligine sokuyor, tam bir kabus hikayesi… Ayrıca bu rota değişikliğini de iktidardan değil, başkalarından öğreniyoruz.

Çünkü son yıllarda Türkiye’nin uluslararası alandaki rota değişikliklerini genellikle resmi olarak Rusya açıklıyor. Diplomatik anlamda Putin ‘kanka’mız olduğu için bu kez de öyle oldu, Rusya Devlet Başkanı Putin'in dış politika danışmanı Yuri Uşakov, Türkiye'nin BRICS'e üyelik için başvuru yaptığını açıkladı.

EDİTÖRÜN NOTU: Bir Atlantikçinin portresi işte bu. Atlantik’in allı felli dergilerine bakın. Hepsinin kapağında Xi Jinping, Putin, Erdoğan, Maduro vs var. Neden?

Çünkü ABD’nin dünyanın jandarması olmasını kabul etmiyorlar. Çok kutupluluğu savunuyorlar. Bu yüzden hedefteler. Batı’nın darbeler yaptığı, aydınlarımızı katlettiği, borca batırdığı ülkemiz; yönünü Asya’ya çevirince Atlantik’in kalemşörleri çıldırıyor.

Bu yazı Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in siyasetlerinin doğrululuğunu gösteriyor aslında. Türkiye’nin geleceği Vatan Partisi’nin siyasetlerinde. Mehmet Bey istediği kadar Atlantik gemisine tutunmaya çalışsın. O gemi batıyor. Sahi gemiyi ilk kim terk ederdi?

Medyanın Halleri