06 Ekim 2024 Pazar
İstanbul 27°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İki mücadeleci kadına kulak veriyoruz: Enkazdan çıkan direnç, sağduyu ve çözüm

Hepimizin kendi hayatları var. Günlük yaşamda olağanüstü değişimleri yaşamamız pek söz konusu olmaz.. Ancak öyle olaylarla bir anda karşı karşıya kalırız ki, o güne kadarki bütün düzenimizi altüst eder. İşte, 6 Şubat Depremi de olağandışı yıkımlarıyla insanlarımıza böyle bir altüst oluş yaşattı

6 Şubat depreminde neler yaşandı? Deprem günü ve sonrasında neler yaşandı? 6 Şubat depreminde kurtarma çalışmaları nasıldı?
A+ A-
BİRSEN SÜRMELİ

Gölcük Depremi’nin üzerinden 25 yıl, Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden ise tam 1,5 yıl geçti. Her büyük deprem sarsıntılarının ardından yaralar sarılmaya çalışılır, hükümetlerce deprem öncesi önlemlerin bundan böyle alınacağına ilişkin çalışmalar dillendirilir. Ama büyük depremleri yaşayan illerimizin kayıpları hâlâ on binlerceyi bulmaktadır. Biz kalıcı çözümler üzerine çalışacak ayrı bir bakanlığın kurulmasının önemine vurgumuzu yeniden yapalım. 6 Şubat Depremi’nde Hatay’dan ayrılan ve Hatay’da halen yaşayan kadınlarımızdan ikisinin, depremde ve sonrasında yaşadıklarından çıkaracağımız dersler olacağını düşündük.

‘15 SAAT BEKLEDİK’

Deprem sonrası Antakya’dan ayrılan Yeter Kırış’ın yaşadıklarını kendisine sorduk:

“Adım Yeter, aslen Yozgat’lıyım. Hatay’da büyüdüm. Üniversite için Hatay’dan ayrıldım, evlenip tekrar Hatay’a döndüm. Hatay’ın vazgeçilmez bir cazibesi vardı benim için. İnsanların hoşgörü ve birlik, beraberlik içerisinde yaşadığı Hatay’ı tek cümleyle anlat deseler, “Mutlu insanların şehri” derdim. 35 yaşındayım, ebeyim, kamuda görevliyim. Depremden önce evli ve 2 çocuk annesi mutlu bir aile sahibiydim. 6 Şubat 2023 gecesi, depremden yarım saat kadar önce uyanıp su içtim. Çocuklarımın üzerinin açık olup olmadığını kontrol ettim. Uyumak için tekrar yatağa girdim.

"Uykuya dalmadan hafif sallantı hissettim, eşimi uyandırdım. Son 2 aydır sürekli sallandığı için o gece de duracak diye bekledik, ancak öyle olmadı. Birden şiddetlendi. Hızlıca yataktan çıkıp, ben 7 yaşındaki oğlumuzun, eşim 10 yaşındaki kızımızın odasına koştu. Oğluma sarıldım ve yere yattım o yıkılma anını şu an bile iliklerime kadar hissediyorum, gerisini hatırlamıyorum. Anlattıklarım size çok uzun gibi gelebilir, ancak sallantının başlamasıyla evimizin yıkılması arasında 15 saniyeden fazla bir zaman sürmedi. Kendime gelince öğrendim ki, 90 saniye sallanmış meğerse…

“Çok karanlık ve çok soğuktu. Birden oğlumun kıpırdamasıyla kendime geldim, Anne beni çok sıkıştırıyorsun” dedi. Ona sarıldığımı zannediyordu. O an kendime geldim, “Sana sarılmıyorum oğlum, deprem oldu duvarlar üstümüze yıkıldı. Ama korkma biz en üst kattayız, bizi hemen çıkarırlar” dedim. 15 saat bekleyeceğimizi düşünemedim bir taraftan da şunu düşündüm, bizim binamız yeni binaydı sağlam binaydı nasıl yıkıldı ki…. aklım eşim ve kızımda, ailemdeydi. Enkazın altındayken yukarıdakilerin sesini duyuyordum ama sesimi duyuramıyordum nefesimi içime çekip bağıracak kadar bile alan yoktu. Annem ve babamın feryatlarını, komşularımın adlarının çağrılmasını duyarak tekrar bayılmışım..

“Birden çok yakından bir ses duydum. Alt komşum İrem’in babasıydı. Güçlükle “Ben Yeter” diyebildim. Babamı yönlendirmişler, elinde küçük bir çekiçle saatlerce bizi tek başına çıkarmak için uğraştı. Bir taraftan da sürekli hâlâ hayatta olup olmadığımızı kontrol etmek için “Ses verin” diyordu. Kızımı, eşimi, eniştemi, yeğenimi enkaz altında cansız gördüğünden dolayıymış meğerse, sürekli “Ses verin” demesi… Enkazdan çıktığımda daha farklı bir tablo bekliyordum. Sağlık çalışanlarını, AFAD çalışanlarını, arama kurtarma ekiplerini, vs..

İki mücadeleci kadına kulak veriyoruz: Enkazdan çıkan direnç, sağduyu ve çözüm - Resim : 1
Yeter Kırış

‘KIYAMETİN KOPTUĞUNU DÜŞÜNDÜM’

-“Evet, enkazdan çıktık, peki sonrası?”

“Hastaneler yıkılmıştı, yollar kapalıydı. Birden babam kendini yola attı. Bir pikabın arkasına yatırdılar bizi. Etrafa bakındığımda yerde yatan cenazeleri gördüm. O kadar fazlaydı ki depremi yaşamama rağmen savaş çıktığını düşündüm önce. Sonra “Kıyamet mi kopuyor?” dedim. Hastane bahçesine geldiğimde manzara çok daha korkunçtu. Abartmıyorum, yağmur sularıyla birlikte kan akıyordu her yerde… Ambulansa bindirilip Adana Balcalı Üniversite Hastanesi’ne götürüldük, burada tedavimiz başladı.

“Depremin şiddeti inanılmaz derecede büyüktü, çok fazla can kaybı oldu ama, depremin birçok ilde yıkıma sebep olduğunu öğrendiğim o an şunu düşündüm “Böyle bir yıkıma hangi güç, hangi devlet yetişebilir?

İki mücadeleci kadına kulak veriyoruz: Enkazdan çıkan direnç, sağduyu ve çözüm - Resim : 2
Yeter Kırış’ın oğlu

“Daha sonra, yavaş yavaş depremin yaralarını sarmak adına bazı yardımlar yapılmaya başlandı. Kira yardımı, taşınma yardımı, cenazelerimizin işlemlerini yapabilmemiz için vefat başına para yardımı, dernekler ve vakıflar aracılığıyla giyim ve gıda yardımı, kredi kartının borcunun ödenmesinin ertelenmesi, son faturaların silinmesi, MTV alınmaması, bazı telekomünkasyon şirketlerinin fatura yardımı oldu.. Yani özetleyecek olursak, yaralarımızı sarmak adına devlet ve millet birlikte birçok şeyi yaptık.

“Konutum yıkıldığı için devlet hak sahipliği verdi, yapılacak. TOKİ‘de kura sonucunu bekliyorum.Böyle büyük kayıplarda, yıkımların en aza indirilebilmesi için yapılacak en önemli ve ilk şey işin doğru yapılması... Sonra denetimlerin daha sıkı yapılması, kurallara uymayan memurlara, ilgili görevlilere ve müteahhitlere yönelik yaptırımların ağırlaştırılması, kişi çıkarları lehine şehir yapılarının değiştirilmemesi, daha fazla kazanmak adına uygun olmayan zeminlerde fazla kat çıkılmaması çok büyük önem taşıyor. Çünkü deprem artık yaşamımızın bir parçası durumunda.. Evimize kavuşmayı bekliyoruz oğlumla... Acil bir gereksinimimiz şimdilik yok.

‘FIRSATÇILAR HER YERİ YAĞMALIYORDU’

İki mücadeleci kadına kulak veriyoruz: Enkazdan çıkan direnç, sağduyu ve çözüm - Resim : 3
Zarif Yükler

Zarif Yükler ise depremi Hatay Samandağ’da yaşamıştı. Halen orada yaşıyor...

“Adım, Zarif Yükler . Öncelikle depremde tüm vefat edenleri rahmetle anıyoruz. Hatay /Samandağ'da oturuyorum. Öncelikle toplumsal yaramızla yakından ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. Deprem öncesi normal şartlarda, tarlamızda, iş yerlerimizde çalışıyorduk. Kurulu bir düzenimiz vardı. Her ne kadar hayat şartları zor olsa da mutluyduk.”

-Şubat depremi sırasında

“Asrın felaketi olan 6 Şubat depremi bizi derinden sarstı, hayatlarımız alt üst oldu. Herkes Çığlık Çığa koşuşturuyordu. Mahşer alanı gibiydi her yer çok korkunçtu, çok korkuyorduk. Her yer yıkılmıştı neredeyse sağlam ev kalmamıştı. Herkes akrabalarına, tanıdıklarına ulaşmak için yalın ayak sağa sola koşuşturuyordu bir telaşla. İletişim sağlanamıyordu, telefon sinyalleri tamamen kesik, elektrikler her yerde kesikti. Her yer Mahşer alanı gibiydi.

"O gün, sabah hiç aydınlanmadı sanki. Hava şartları da çok kötüydü yağmur yağıyordu ve çok soğuktu. Biz Depremzede olarak şehitlerimize Oğlum Umut ve eşi Sudanlı gelinim Tenzile Omalhuseyn'e 6 günde ulaşabildik. Kimileri ise kayıplarına ulaşamadı. Biz canlarımızın dertlerine düşmüşken, fırsatçılar her yeri yağmalıyordu.”

‘ORGANİZASYON SORUNU VARDI’

-Merkez ve yerel yönetim ne kadar zamanda ulaştı?

“Merkez ve Yerel yönetimden hiç kimse yoktu . Depremin 4. gününde AFAD yardıma gelebildi. Kızılay da geç geldi, organizasyon sorunu vardı. Her şeye çok geç kalınmıştı.”

-Kurtarma çalışmaları nasıldı, nasıl olmalıydı?

“Kurtarma çalışmaları çok yetersiz kaldı. 4 gün boyunca hiçbir kurtarma çalışması yapılmadı. Çaresizlik içinde hepimiz bekliyorduk, çok çaresizdik. Kurtarma ekipleri elleri boş gelmişti. Hiçbir kurtarma malzemesi yoktu. Vinç yoktu. Jenaretör eksikti. Kurtarma ekipleri ancak 4. günden sonra geldiler. Acil durum eylem planı uygulanmamıştı.

-Yıkımın ve can kaybının bu denli çok olmasının nedenleri?

“Kaçak yapılar, denetimsizlik, sağlam zemin etütü yapılmadan ruhsat verilmesi, yer ve zemin analizi yapılmaması, eksik malzeme kullanımı. Denetimsizlik, kurtarma ekiplerinin geç gelmesi, çok az sayıda olması, organizasyon bozukluğu.”

-Yaşadığınız acı kayıplar için acınızı yürekten paylaşıyoruz. Yerel ve merkezi yönetim ne gibi yardımda bulundu, yeterli oldu mu? Neler yapılmalıydı?

“Yerel ve merkezi yönetimlerin yardımları çok yetersiz ve ihmalkârdı. Bizi ölüme, kaderimize terk edenleri vicdanları ile baş başa bırakıyorum! Vicdanlarına hesap vereceklerdir.

-Özel afet bölgesi ilan edilmeli idi!

“İnsanlar kaderlerini terk edilmeyebilirdi çoğu insanlar 3 gün yaşadılar ve soğuktan diri diri vefat ettiler. Daha erken müdahale ile çoğu insanı kurtarabilirlerdi. Nice bebekler anne karnında dünyaya doğmadan gözlerini yumdu. İnsanlara daha çok yardım gelebilirdi. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin böyle bir gücü var. Her şeye rağmen biz çadırımızda Türk bayrağını asıyoruz. Çünkü biz, vatanımıza bağlı Vatansever ve Atatürkçü insanlarız. Biz bu vatanın ezeli ve ebedi bekçileriyiz.

ULAŞIM, ALTYAPI, İŞSİZLİK…

-Yaşamı sürdürmek için karşılaşılan zorluklar neler?

“Deprem dolayısı ile her yer harabe durumda. Ulaşım sorunumuz var, bir yere gideceksek bile saatlerimizi alıyor, gidemiyoruz. Altyapı sorunu var (kanalizasyon). Alt yapı bozukluğu nedeniyle zorlanıyoruz. İşsizlik had safhada. Her ailenin fertleri yurt dışına çıkıp ekmeğini kazanma derdine düştüler, geçinemiyoruz. Çünkü her yer yıkıntı içinde, iş makineleri yıkılan binaları kaldırmak için her yeri kaplamış durumda.”

“Burada hayat bitme noktasında, maalesef hayat durmuş gibi. Yarını nasıl çıkarırız diye düşünüyoruz. Bugün de yeni bir doğal afet mi olacak diye korkuyla uyuyup korkuyla uyanıyoruz. Ürettiklerimiz elimizde kaldı mandalina, narenciye elimizde kaldı. Ürettiklerimizi dolu vurdu. Su kesintileri nedeniyle kuraklık yaşandı. Hem üretici üretemiyor, hem tüccar mağdur. Üreticinin devlet tarafından desteklenmesi ve kredi borçları silinmeliydi, çünkü burada herkes mağdurdur.

‘TOPRAĞIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ’

-Topraklarınıza ve konutlarınıza sahip çıkabildiniz mi?

“Topraklarımıza birer çadır çakarak yaşamımızı sürdürdük ve sahiplendik. Halen de sahiplenmeyi sürdürüyoruz. Her ne kadar zorluk içinde yaşadık ve yaşayacaksak da biz burdayız. Birlikte kenetlenmişiz ve toprağımıza sahip çıkıyoruz.

-Böyle büyük yıkımlarda kayıpların en aza indirilmesi için neler yapılabilir?

“Öncelikle zemin etüdü araştırması yapılmalı, İmar affı getirilmemelidir. Depreme dayanıklı binalar inşa edilmeli, ihale ile müteahhitlere verilmemelidir. Binalar dikey değil yatay olmalı. Sağlam iş yapılmalı. Devletin eliyle TOKİ'ler yapılabilir ama TOKİ'lerde devlet kontrolünde olmalı. Binalar çok katlı olmamalı, birbirlerine çok bitişik olmamalı. Çarpık yapılaşma yerine, çevre düzenlemesi yapılmalı. İnsanlar kendilerine mezar satın almamalı! Sağlam evlerde sağlam bir gelecek kurulabilir. Halkın depreme karşı bilinçlendirilmesi için eğitim amaçlı toplantılar düzenlenmeli.

-Halen acil gereksinimleriniz var mı, nelerdir?

“Sağlık problemlerinin giderilmesi şarttır. Mesela, en basitinden( Sağlık Ocağında bir dikiş bile artık atılmıyor) malzeme yetersizliğinden ve hijyen koşulları nedeniyle bir an önce uzman doktorların görevlendirilmesi lazım. Çünkü doktor yetersizliği de mevcut. Bunun yanında tıbbi malzeme yetersizliği giderilmelidir. Üreticiye destek kredisi verilmeli, borçları silinmeliydi.

"Depremzedeler zor durumda, vergiden muaf tutulmalıdır. Çünkü burada hayat durma noktasında. Devlet, Hatay’ı derhal kalkındırmalıdır. Çünkü Hatay, Atatürk'ün "Şahsi Meselem" dediği yerdir. Çünkü Hatay, Türkiye'nin Ortadoğu'ya açılan dünya üretimi ve tüketimi arasında geçiş noktasıdır. Ticaret, çevre, coğrafya ve jeopolitik açıdan önemli bir konuma sahiptir ve kritik bir konumdadır. Bu yüzden desteklenmesi elzemdir.

TOPLU KONUT MU, TOPLU MEZAR MI?

“Hatay/Samandağ'da Hazine malları mevcuttur. Bundan 50 yıl önce rahmetli babam tarafından "Ecri Misil" karşılığında Mal Müdürlüğünden ekip biçmek için almıştık. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında bir karış toprağımız yoktu. 40-45 yıllık narenciye ve zeytinlikler, nar ağaçları yetiştirdik. Mal Müdürlüğü'nden bize yazı gelmişti 10 yıllığına sözleşme yapmıştık. Sözleşmenin daha 3. yılında, depremden sonra bazı şirketler ve bazı mühendisler, drone ile havadan inceleme yapıyorlardı.

“Burayı terk edin, biz TOKİ'den gelmişiz, Toplu Konut yapacağız” dediler. Jeoloji mühendislerinin raporuna göre toprak zemini elverişli olmadığı halde-zemin kaygan ve sulaktı- ısrarlı bir şekilde TOKİ yapılmasına karar verdiler. Yetiştirmiş olduğumuz ağaçları, zeytin ve narenciye ağaçlarını kökünden söktüler. Direndik, bize ancak emeğimizin 2 aylık karşılığını verdiler. Tam 300 nüfuslu aile ekmeğinden oldu. Bu durumda olan birçok depremzede mevcuttu. Çok insan mağdur oldu.

"Mustafa Kemal Atatürk'ün ruhu şad, mekânı cennet olsun. Topraksız köylülere toprak dağıtacaktı, fakat ömrü buna el vermedi. Sosyal devlet anlayışı eksik kaldı. Maalesef her şeyimizi elimizden aldılar. Üretmek yerine tüketen bir toplum olduk. Köylüyü çiftçiyi topraktan soğuttular. Şeyh Edebali'nin bir sözü var "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın! "Sunduğumuz fotoğraflardan bazıları yeni yapılan ve eksik betonu-demirleri görünen Toplu konut binalarının ispatlarıdır. Ve bu binaların Toplu konut mu yoksa Toplu mezar mı? olduğunun takdirini sizlere bırakıyoruz.”

6 Şubat Deprem Hatay Kahramanmaraş TOKİ